Yolun yolcusu olmak… 2021-11-30 09:06:45   “Kadınlar olarak, yaşanacak bir yaşamı ancak özgür irade ve öz bilinç temelindeki tercihlerimizle kabul etmemiz mümkündür. Kadın kimliğinin toplumsallıkla olan güçlü bağı, aynı zamanda özgürlüğü kadın şahsında toplumsal özgürlüğe kavuşturacaktır.”   Wenda Dursend     “Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz” (Bernard Show)                   Biz kadınların, yaşamımıza veya olması gereken yaşama dair sorgulamalarla çıktığımız yolda nasıl yaşamak istediğimizi ya da yaşatmak istediğimiz yaşamı kurmak için kendimizde yarattığımız güçlü arayışçılığımız; mücadele perspektifimizi oluşturmamızda belirleyici olacaktır. Böylece sorduğumuz sorulara verdiğimiz cevaplar doğrultusunda çıktığımız yolun rotası çizilir. Yine çıktığımız yola yüklediğimiz anlamlılıklar ölçüsünde yolculuğumuz değere kavuşur. Çıkılan yolda bizi nelerin bekleyeceğinin belirsizliği olsa da açık olan zorlu olacağıdır çünkü özgürlük aşkıyla çıktığımız yolun engellerle dolu olacağı bilinendir. “Savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir; güzelleşen sevilir.” felsefesi zorluklarla savaştıkça özgürleşerek güzelleşen bizlerin nihayetinde sevme ve sevilme hakkı oluşur. Özgürlüğün kendisi anlam temelinde kendimizde yarattığımız bilinçse,  o halde kendi anlam hakikatimizle buluştuğumuz oranda yaşamlarımızın sahibi olabiliriz.    Erkek egemen sistemin çarpık zihniyetiyle şekillendirdiği yaşamlarımız üzerinden sömürü düzenini kurumsallaştırarak, bizde yarattığı özsel yabancılaşmayla söz hakkımız elimizden alınmak ve bilincimiz çarpıtılmak suretiyle yaşam bizden çalındı. Verili yaşamın, verili kimlikleri üzerinden bize biçilen rol ve misyon ile yaşama dahiliyetlerimizin erkek egemen zihniyetinin kodları altın kural olarak tek seçenekli bizlere sunulmuştur. Bu temelde bize çizilen kölelik sınırlarında yaşam hakkı verilirken bu sınırları yıkma amaçlı mücadelemiz karşısında hegemonik erkekliğin kadın köleliği üzerinden oluşturduğu ittifakla teyakkuza geçerek yok etme amaçlı saldırılar geliştiriyor. Buna karşı kadınlar olarak yaşanacak bir yaşamı ancak özgür irade ve öz bilinç temelindeki tercihlerimizle kabul etmemiz mümkündür. Kadın kimliğinin toplumsallıkla olan güçlü bağı, aynı zamanda özgürlüğü kadın şahsında toplumsal özgürlüğe kavuşturacaktır.    Toplumsallığın kadın köleliği üzerinden yozlaştırıldığı yaşamla, tüm insanlık köleliğe mahkum edildi. Oysaki erkek egemen zihniyet kodlarıyla inşa edilmiş ve bize yaşam diye yutturulmaya çalışılan bin bir hile ile allanıp pullanarak pazarlanan şey, kölelik kültüründen başka bir şey değildir. Bu yüzden kölelik kültürüne karşı özgürlüğün tüm tonlarını yeşerteceğimiz kişilik özelliklerini kendimizde yaratmak amaçlı çıktığımız yolda mücadelemizi toplumsallaştırarak, gelişen saldırılara karşı durabiliriz.   Yaşam serüvenimiz boyunca zorlu yolculukların ağırlığında dingin zamanlara özlemin nostaljisinden duygu seline kapılıp akıp giden zamana ağıt yakmaktan ziyade, tarihsel yaşanmışlıklardan payımıza çıkardığımız derslerle heybemize mücadele ve direniş dolu tarihimizin, birikim ve tecrübelerini yükleyerek yarına umudu yeşertmek için bugünden telaşına düştüğümüz yolculukta eksik ve yetmezliklerimiz ve kısmi zorlanmalarımıza rağmen başaracağımıza olan inancın inadıyla hafifleyerek özgürlüğe yol aldırmalıyız. Özgürlük yolculuğumuzun kolay olmayacağını biliyoruz ama imkansız olmadığını da biliyoruz. Kimsenin özgürlüğü altın tepside bir lütuf olarak bize sunmayacağını bilen yerden kendimize inanmak ve güvenmek temelinde bu yolun yolcusu olmadaki iddia düzeyimiz çıktığımız yolda ağır bedeller vermek pahasına olsa da sonu muhteşem olacak büyük kavgamızın özgürlüğü getireceği gerçeğinden hareketle, birbirimizden güç alarak düştüğümüz yerden daha güçlü kalkarak kendi gül bahçemizi kendimiz yaratma iddiamızla yolumuza devam edeceğiz.    Yol uzun olunca yola çıkan engelleri aşmak konusunda mücadele de kaçınılmaz olarak kendisini dayatıyor. Özellikle erkek egemen sistemle kıyasıya girdiğimiz mücadele sonucu bin bir emek ve çabayla kazandığımız haklara yönelik saldırılara karşı dururken kadın düşmanı sistemin bir bir almaya çalıştıkları haklarımızı korumak kadar bunları kalıcılaştıracak kültürü oluşturacak, kadının toplumsal sözleşmesiyle garantiye almak esas olandır. Faşizmin sistematik saldırılarıyla esası bizden kaçırmasına izin vermemeliyiz. Özgürlük ruhu, iradesi ve bilinciyle kuşanarak erkek egemen sistemin kadın mücadelesini başkalaştırmak ve etkisizleştirmek amaçlı geliştirdiği yönelimler ve saldırılar karşısında tepkisel eylemsellik temelli savunma anlayışından çıkarak faşizmden hesap soran yerden harekete geçerek sistemin tüm çarpık zihni kodlarını alaşağı edecek mücadele perspektifi bize kazandıracak olandır. Bu çerçevede kadın özgürlük mücadelemizi haklar temelinde daraltmadan bir bütünen bizden çalınan yaşamımızı kazanma üzerinden ufkumuzu geniş tutarak, mücadeleyi toplumsallaştırarak kadın dayanışmamızı büyütmek ve ortaklaştırmak bize kazandıracak olandır. Bu mücadele perspektifiyle kazanan özgür kadın kimliğiyle yaratılan özgür toplum olacaktır.