Tutsaktan mektup: Yaşadıklarımıza ses verin 2021-11-06 09:08:05   DİYARBAKIR - Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsak Arjin Yüksekbağ, TUAY-DER’e yaşadıkları hak ihlallerine işaret ettiği bir mektup gönderdi. Mektupta, “Yaşadıklarımıza ses vereceğinize inanıyoruz” denilerek, duyarlılık çağrısı yapıldı.    PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit, tüm cezaevlerinde de etkisini gösteriyor. Tutsakların her gün yeni bir hak ihlaline maruz bırakıldığı cezaevlerinde, şiddet, işkence, kötü muamele, disiplin cezaları gibi keyfi uygulamalarla tutsaklar sindirilmeye çalışılıyor. Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde de yaşanan hak ihlalleri aileler ve tutsaklar aracılığıyla sık sık gündeme geliyor.    Sincan Cezaevi’nde bulunan tutsak Arjin Yüksekbağ, kendilerine yönelik hak ihlallerini anlattığı ve 29 Eylül’de Siirt Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Dayanışma Derneği’ne (TUAY-DER) gönderdiği mektup, geçtiğimiz günlerde derneğe ulaştı.   ‘Pandemi tüm kısıtlamalara kılıf oldu’   Cezaevinde kimi sorun ve sıkıntılar yaşadıklarını belirten Arjin, pandemiyle birlikte genel bir kısıtlamaya gidildiğini, bu durumda cezaevlerinin yoğun bir tecrit haline getirildiğini belirtti. Arjin, var olan bu sorunlara yeni sorunlar eklendiğini gibi kimi zaman da pandemi kısıtlamalarının 'bir kılıf işlevi' gördüğünü kaydetti. Arjin, yaklaşık üç yıldır oda değişimlerinin yapılmadığına değinerek, "En temel hakkımız olmasına rağmen yapılmamaktadır. Birçok yere başvuru ve şikâyetlerimiz olmasına rağmen olumlu dönüş yapılmadı. Bilindiği gibi oda değişimlerinde tutuklu ve hükümlülerin talepleri göz önünde bulundurulmak zorundadır. Bu yönlü gerekçelerimiz olmasına rağmen taleplerimiz reddediliyor. Kimi hasta arkadaşlarımızın oda değişimi yapma zorunluluğu olduğu halde, bu özgürlükleri göz önünde bulundurulmamaktadır. Oysaki farklı suçlardan tutuklu ile hükümlülerin oda değişimleri sık sık yapılmaktadır. Yani bu yönlü bir ayrımcılık söz konusudur" ifadelerine yer verdi.    'İnfazlar keyfi bir şekilde yakılıyor'   Mektubunun devamında tutsakların infazlarının keyfi bir şekilde yakıldığını, tahliye olması gereken tutsakların aylarca cezaevinde tutulmaya devam ettiğine işaret eden Arjin, "En son ‘halay çekip şarkı söylediğimiz’ için hepimize disiplin soruşturması açıldı ve hem ziyaretçi yasağı hem de iletişim cezaları verildi. Var olan kısıtlamalara ek olarak zaten çok sınırlı olan aile görüşlerimizin de önü alınmaktadır. Bu disiplin soruşturmaları onaylandığı gibi, tahliye olacak olan (ekim ayında) üç arkadaşımız en az 4-5 ay gecikmeli olarak tahliye olmuş olacaklar. Tabi o zamana kadar yeni keyfi soruşturmalarla bu tekrarlanıp infaz yakılmaya gidilmezse. Ayrıca en temel hakkımız olan sağlık hakkımız bile birçok engelle karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin, revir doktoru aynı bölümde sevk isteyen farklı farklı koğuşlardan 3 veya 5 kişi olmuşsa bunun altında bir niyet arayıp keyfi olarak sevk yapmama hakkını kendinde bulabiliyor. Bu söylemlere de yansıyor. Ve yine hastaneye gidiş gelişlerimizde askerlerin yaklaşımı, hakaretvari söylemlerini kabul etmememiz bize disiplin soruşturması olarak geri dönüyor. Yakın zamanda üç arkadaşımız böylesi bir sorunla karşı karşıya kaldı. Bir arkadaşımıza bundan ötürü hücre cezası diğer iki arkadaşımıza da ziyaretçi yasağı verildi" diye belirtti.    Arjin mektubunda şu ifadeleri kullandı:   "Bununla beraber sizin de bildiğiniz gibi cezaevleri koşulları her anlamda zorlayıcı, bunlara bir de ortak kullanım alanımız olan koğuşun ciddi sağlık sorunları yaratabilecek durumda oluşu koşullarımızı daha da zorlayıcı kılmaktadır. Yaklaşık iki yıldır bulunduğum koğuşun her üç odasında da yoğun rutubet var. Banyo ve tuvalet duvarları dışında, oda içindeki duvarlarda yarıya kadar rutubet ile dolu. Sürekli sıvası dökülüyor. Bunun yaratmış olduğu nem ve koku yaşam olanaklarımızı en asgari düzeye indirmektedir. Astımı olan arkadaşımız ile birlikte hepimizi bu durum ciddi anlamda olumsuz etkilemektedir. Bu konu hakkında birçok gerekli yerler başvuru ve şikâyetlerimiz oldu fakat daha bir hafta önce tadilata başlandı. Ama bu tadilat üst katımız olan koğuşta yapılıyor. Orayla bağlantılı olduğu gerekçesiyle orada bulunan arkadaşlarımızı da farklı bir koğuşa götürdüler. En az bir ay süreceği söylendi. Yani içinde yaşamak zorunda kaldığımız rutubet ve koku çekilmez bir hal aldı bu durum. Tekrardan not bir çözüme gidilmedi gibi mağduriyet yaşatılmaktadır.   Mektuplarımız verilmeyip kaybediliyor   Uzun zamandır pandemi ile birlikte aktivitelerimiz yasaktı fakat genelde olduğu gibi cezaevlerinde de yapılan normalleşmeyle birlikte açılması gereken faaliyetlerimiz; resim, sohbet ve spor hala yasak. Uzun uğraşlar sonrasında spora çıkabileceğimiz söylendi. Fakat o da ayda bir kere olarak belirlendi. Ayrıca haber alma olanaklarımız yeterince kısıtlı buna rağmen yine keyfi kısıtlamalara gidiliyor. En son Evrensel gazetesi verilmeye başlandı. Mektuplarımız keyfi olarak geç gönderilip geç verilmekte. Bazı zamanlar ise hiç verilmeyip kaybedilmektedir. Aynı zamanda telefon ve açık kapalı görüşlerimizin kayıt altına alınmasına yönelik kimi kararlar alındı ve uygulamaya geçildi. Ve yine elzem olan bir konu girmiş olduğumuz açlık grevlerinden kaynaklı birçoğumuza mahkeme açıldı. En doğal hakkımız olan protesto hakkımız dahi illegalize edilip ‘örgüt üyeliğine’ bağlanıp ceza verilmek isteniyor.   60 kadın adına yazıyorum   Son olarak da sevk istemlerimiz hiçbir şekilde göz önünde bulundurulmuyor. Mesela yaklaşık 5 yıldır aileme daha yakın olan bir cezaevine sevkimin yapılmasını istememe rağmen kabul edilmemektedir. Ya cezaevleri doluluk oranı gerekçe gösteriliyor ya da pandemi… Oysaki farklı suçlardan tutukluların sevki yapılıyor. Her şekilde hak gaspları ve ayrımcı yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz. Daha sayabileceğimiz birçok sorun ve sıkıntı ile yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Ben bu yaşadıklarımızı sadece kendi adıma değil burada bulunup aynı sorunu yaşayan 60 kadın adına yazıyorum. Biliyorum ki bu yazıklarımla siz sesimiz olacaksınız ve yanımızda olacaksınız. Her anlamda desteklerinizi hissediyoruz.”