Sanatçılar: Bir an önce tüm hasta tutsaklar serbest bırakılmalı! 2021-09-17 09:03:39   Marta Sömek   İSTANBUL - Cezaevinde tutulan hasta tutsakların durumlarının her geçen gün ağırlaştığına dikkat çeken sanatçılar, “Bırakılmaları gerekiyor, temel bir insan hakkı bu, bir insanın hem hasta olup hem de tutsak olarak orada yaşamasının imkansız olduğuna defalarca tanık olduk” ifadeleriyle bir an önce serbest bırakılmaları çağrısında bulundu.   Türkiye ve bölge cezaevlerinde kalan hasta tutsakların durumu her geçen gün ağırlaşırken, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri koronavirüs (Covid-19) salgını sonrasında da artarak devam ediyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2020 yılında yayınladığı “Hapishaneler Raporu” verilerine göre, Türkiye ve bölge cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutsak bulunuyor. Tutsakların sağlık hakkına erişememesi ve tedavilerinin engellenmesi nedeniyle her geçen gün cezaevlerinde yaşamını yitiren tutsakların sayısı artıyor. Tutsaklara ağır tecrit uygulamaları dayatılırken, sağlık ve diğer haklara erişimleri de engelleniyor. Hastanelerde tedavi gören hasta tutsakların hastanelerden verilen “cezaevinde kalamaz” raporları geçerli sayılmıyor, adeta “ölümle baş başa” bırakılan uygulamalara maruz bırakılıyorlar.   2021’de 14 tutsak yaşamını yitirdi   Cezaevlerinde 2020 yılında 27 hasta tutsak yaşamını yitirirken, 2021 yılının başından bu yana ise 14 hasta tutsak yaşamını yitirdi.  Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) tarafsız olmaması nedeniyle tahliye edilemeyen hasta tutsakların yaşam hakları ihlal edilirken, tahliye edilmeleri için tek engel de ATK raporu değil. ATK tarafından, “Cezaevinde kalamaz”  raporu verilse dahi tutsakların serbest bırakılmadan önce emniyette işleyen prosedür kapsamında serbest kalmasının tehlike oluşturup oluşturulamayacağının incelenmesi gerekiyor. Hasta tutsağın ATK raporu olmasına rağmen emniyetten, “tehlike oluşturacak” görüşünün verilmesiyle tahliyeler gerçekleştirilmiyor.   Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hukuk Danışmanı Esra Erin daha önce ajansımıza yaptığı değerlendirmelerde cezaevlerinde tedaviye erişimin güçleştiğini, hasta ve ağır hasta tutsakların küçük ring araçlarında sıcakta, bazen ters bazen çift kelepçeyle saatlerce bekletildiğini, bazen uzak hastaneye sevk edildiklerini, bir su dahi verilmediğini ve bu uygulamalarla hastaneye götürülüp getirildiklerini paylaşmıştı.   Cezaevinde tutulan hasta tutsakların yaşam haklarının ellerinden alındığına dikkat çeken sanatçılar Jülide Kural ve Nur Sürer de ajansımıza değerlendirmelerde bulunarak tutsakların bir an önce serbest bırakılmaları çağrısında bulundu.   ‘Duyarlılık gelişmiyor’   Hasta tutsaklara yönelik gerçekleştirilen hak ihlallerinin temel insan haklarına aykırı bir durum olduğunu belirten Jülide Kural, aslında çok uzun yıllardır var olan temel sorunlardan birinin bu olduğuna değindi. Ancak toplumda hasta tutsaklar nezdinde yeterince bir duyarlılık geliştirilmediğini vurgulayan Jülide, “O kadar çok üst üste haksızlıklar, insan hakları ihlalleri yapılıyor ki mahpus olmak, bir kere cezaevine girmek demek unutulmakla neredeyse eş değer anlama geliyor. Kaldı ki bu en temel hukuk normudur, bir insanı hapishanede tutmak, zaten demir parmaklıklar ardında olan birinin hasta olarak orada yaşama koşullarının olmadığı ne yazık ki birçok kez ölümlerle kanıtlandı. Genel olarak egemenlerin bir tutumu bu, hasta tutsakların temeldeki yaşama hakları ellerinden alınmış oluyor” değerlendirmelerinde bulundu.   ‘Yaşama hakları ellerinden alınıyor!’   En temelde bu durumu değiştirecek olanın toplumun refleksi olması gerektiğinin altını çizen Jülide,  bu refleksi geliştirecek bir medya ayağının da olmadığını kaydetti. Sivil toplum örgütlerinin ortak hareket etmesi gerektiği ve hasta tutsakların mevcut durumunu daha görünür hale getirmek zorunda olduğuna ışık tutan Jülide, bedelinin toplumsal olarak çok ağır izler bıraktığını da sözlerine ekledi. Bir an önce hasta tutsaklara yönelik uygulanan ihlallerinin değiştirilmesi gerektiğini aktaran Jülide, “Zaten tutsakların çok büyük bir bölümü siyasi içerikte, bunu söylüyor olmak bile kendi başına bir çelişki, kaldı ki bir de bir hasta tutsağın bütün koşullarının oluşturulmuyor olması, dışarı çıkarılmaması ve özgür bırakılmaması en temel hak olan yaşama hakkının elinden alınıyor olması anlamına geliyor” diye belirtti.    ‘Hikayeleri unutuluyor…’   Bir duyarlılık oluşturmak adına sanal medyanın da bu kapsamda en önemli olanaklardan biri olduğunu söyleyen Jülide, konuyla ilgili bir kampanya başlatılması gerektiğini vurguladı. Tutsaklara dönük toplumda “terör” algısının yaratıldığını anımsatan Jülide, “Daha da önemlisi, siyasi tutsaklık için toplumda öyle bir düşünme biçimi oluşturuldu ki ‘terör’ kavramıyla iç içe, yani onların artık insan olma halleri, hikayeleri unutuluyor” yorumunu yaptı. Jülide ayrıca, Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) geçmiş dönem Eşbaşkanı ve HDP önceki dönem Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmemesi ve ATK’nin cezaevinde kalabileceğine dair görüş bildirmesine de tepki gösterdi.   ‘Aysel Tuğluk gözümüzün önünde korkunç şeyler yaşadı’   Jülide, ATK’nin Aysel hakkında verdiği karara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Aysel Tuğluk meselesini düşünün, yıllarca çok güzel yazılarını okuduk, müthiş entelektüel bir kadın, defalarca gözümüzün önünde korkunç şeyler yaşadı. Ve şu anda sağlık durumunun çok iyi olmadığını biliyoruz ama bile bile yine de ‘sağlıklı yaşayabilir’ diye bir damga vuruluyor ve orada kalıyor, gözümüzün önünde oluyor. Bunun duyarlılığını geliştirmek belirli kampanyalar yapmak olabilir, şu anda koşullarımız o kadar sınırlı ki, bir tek sosyal medya ayağıyla sürekli gündemde tutmak, bu insanların birer insan olduğunu ve insan olarak birer yaşam hikayelerinin olduğunu hatırlatabiliriz. Çünkü bu insanlar birer cisim ya da resim gibi hatırlanıyor ve üzerine bir de ‘terör’ damgası konduğu zaman sanki uzaklaştırılması, hayatlarımızda olmaması gereken bir nesneye dönüştürülüyor. Bir özne olduğu gerçeğini ortaya koyan kampanyalar yapılabilir.”   ‘Bir an önce tüm hasta tutsaklar bırakılmalı’   Aysel ile beraber tüm hasta tutsaklardan devletin sorumlu olduğunu vurgulayan Jülide, son olarak tutsakların bir an önce serbest bırakılması gerektiği çağrısında bulunarak şöyle seslendi: “Bırakılmaları gerekiyor, temel bir insan hakkı bu, bir insanın hem hasta olup hem de tutsak olarak orada yaşamasının imkansız olduğuna defalarca tanık olduk. Serbest bırakılır bırakılmaz hatta bir gün sonra yaşamını yitiren insanlar oldu. Dolayısıyla bu çağrıyı elbette yapıyorum, bir an önce tüm hasta tutsakların bırakılması ve koşulların da oluşturulması gerekiyor aynı zamanda, sadece bırakılmaları değil. Çünkü onların yaşamlarından ve sağlıklarından devlet sorumludur.”   ‘Sağlığını kaybetmiş binlerce tutsak var’   Türkiye toplumundan toplumsal bir duyarlılık beklemenin neredeyse bir “hayal” olduğunu söyleyen Nur Sürer ise 70 yıldır sağ iktidarlarla yönetilen bir ülkede kişisel olarak hasta tutsaklara yönelik “parmağını dahi oynatmayacak” bir kitlenin var olduğunu belirtti. Eşinin geç bir yaşta 8 yıl cezaevinde kaldığı süre zarfında cezaevini yakından gözlemlediğini aktaran Nur, şu anda cezaevlerinde 30 yılı aşkın bir süredir tutulan siyasi tutsakların olduğunu anımsatarak, “Örgütleri yok olmuş, ana babaları çoktan bu dünyadan göçmüş, çoğu sağlığını kaybetmiş binlerce insan var” diye konuştu.   ‘Yeterince duyarlılık gösterilmiyor’   Hasta tutsaklara yönelik hak ihlallerinin göz ardı edildiğine değinen Nur, adli suçlarda ise tam tersi uygulamaların hayata geçirildiğini paylaştı. “Hasta mahkumla uğraşmak istemiyorlar dolayısıyla serbest bırakıyorlar, öte yandan siyasi hasta tutsağın birlikte cezaevinde yattığı yoldaşlarıyla dayanışma kültürü olduğu için nasılsa bize iş yükü bırakılmıyor diye içerde tutmakta bir mahsur görmüyorlar” diyen Nur, Türkiye toplumunun hasta tutsakların yaşam haklarının ellerinden alınması konusunda yeterince duyarlılık göstermediğini de vurguladı.   ‘Tutsakların ailelerinin çırpınışları görülmedi’   Hasta tutsaklar yerine Sivas Katliamı’nın faillerinin serbest bırakıldığını sözlerine ekleyen Nur, son olarak tüm hasta tutsakların serbest bırakılması çağrısında bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Kaç yıl boyunca insanlar tutsakların ailelerin çırpınışlarını görmedi, bizlerin çabası da yetmedi. Babaları, anaları, dedeleri yaşındaki hasta tutsakları salmazken, bıraktıkları insanları gördük, Sivas Katliamı sanıkları ve onlara benzeyenlerdi, hiçbir beklentim yok benim.”