Yine de eleştiri diyelim… 2021-04-11 09:06:02     Derya Ceylan   HABER MERKEZİ - Medyada yer alan haberlerde kullanılan dilin benzerliğine o kadar alışılmış ki, bir üslubu eleştirirken, kendi üslubunun farkında mı değil mi bilinmez ama aynı yönteme başvurulan dili olumluyan bir medya ile karşı karşıyayız. Yine de eleştiri diyelim…   Yaşamımızın neredeyse her anında var olan medya, günümüzde farklı yöntem ve tekniklerle algımızı değiştirmede rol oynamaya devam ediyor. Yazılı, görsel ve sosyal medyada bugüne kadar ne gördük, ne öğrendik, ne yaşadık? Sorgulamamız gereken o kadar çok şey var ki. Bunlardan biri de kullanılan dil, yani üslup. Siyasetçisinden sanatçısına, spor kulübü yöneticilerinden dizi filmlerine kadar kullanılan dil, bunun medyada yer alması ve sosyal medyadaki dile de yansıması söz konusu.     TDK ile savunma   Üslup konusunda cinsiyetçilik, ayrıştırma ve nefret dilinin oluşmasında en etkili dil ise siyasetçilere ait. Güncel gelişmelere dair neredeyse her evde akşam saatlerinde TV kanallarında yayınlanan haberlerde ilk sırayı siyasetçilerin birbirlerine verdiği yanıtlar alıyor. Bu da yetmezmiş gibi siyasetçiler, kullandıkları dili, TDK’deki anlamları ile savunmaya gidiyor. Siyasetçiler sayesinde literatüre eklenen sözcükler de bir hayli cabası. Bu sözcüklerden biri olan “adam gibi/madam gibi” ile erkeğin güvenilir, kadının ise güvenilmez olduğunu gösteren ve bir kıyaslama durumu. Kullanılan sözcüklerden biri de “çapulcu”.  Küçümseyen bir anlama sahip olan bu söze benzer olanlardan bazıları ise şunlar: “Daniskası olmak”, “Sen kimsin ya”, “Velev ki” ve “Üç beş”.    Reyting hesapları ve görmezden gelme   Önyargı, nefret ve cinsiyetçiliğin tırmanmasında etkili olan bu dile günün her saatinde rastladığımız mecra ise medya. Eleştirilerin bile ötesine geçen bu duruma karşı yapılan eleştiriler de başlı başına bir sorun olurken, medyada ise daha fazla reyting hesapları ile görmezden gelinmeye devam ediliyor.     Aksine örnek olması, dilin doğru kullanılması noktasında referans alınması gereken medyanın dili ise tehdit, hakaret ve algılama ile toplum ilişkilerine de yansıyor.    Eleştiriye yanıt   Buna bir örnek verecek olursak, AKP Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz, 8 Nisan günü Meclis Genel Kurulu’nda “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması” teklifinin görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, “Bağırta bağırta Akdeniz Belediyesi’ni aldık, kanırta kanırta da büyükşehri alacağız”  dedi. AKP’li vekilin sözlerini eleştiren CHP’li Hasan Önal ise eleştirisini bu cümlelerle yapıyor: “Anırta anırta bu işlerle uğraşacağına Mersin’in geleceği için uğraşsa çok daha iyi olur.”   Medya ya en geriden  gördü ya da görmedi   Üsluba yönelik eleştiriler karşısında TDK’den “kanırta kanırta”nın anlamının “Zorla zorlayarak” olduğunu belirten siyasetçilerin dilinin ise medyada geniş yer alması ve bunun nelere yol açacağı endişesi ise yine medyanın ya en geriden gördüğü ya da hiç görmediği bir durum oldu ve oluyor.    Dolayısıyla üslup eleştirisinin neresinden tutarsan elinde kalıyor. Dilin yozlaşmasının önü almak yerine yeni yeni cümleler ile manşetten büyük puntolarla yer veren medyanın işleyiş tarzına da dikkat çekmek gerekiyor.    Ötesine geçilemiyor   Siyasetçi olsun farklı cephelerden olsun tepkilerin en fazla dile geldiği mecra olan sosyal medyadaki etkileşim ve bunun sonucunda oluşan dil ne yazık ki, 7’den 70’e her kesimi etkiliyor. Dildeki yozlaşmanın sosyal medyaya yansıması ise sadece rahatsız edici olarak görülürken, bunun ötesine ise geçilemiyor.    Günümüz itibariyle dilde yaşanan değişimde önemli bir etkisi olan medyayı ve üslubu daha uzun yıllar konuşacağız.