4 Temmuz 2010: Akademisyen Füsun Akatlı yaşamını yitirdi
- 09:13 4 Temmuz 2023
- Tarihte Bugün
Akademisyen, yazar ve eleştirmen, aynı zamanda Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin kuruluş çalışmalarında yer alan Füsun Akatlı 2010’da bugün yaşamını yitirdi.
Akademisyen, yazar ve eleştirmen Füsun Akatlı bugün yaşamını yitirdi. İstanbul’da 1944 yılında dünyaya gelen Füsun, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Ardından bu bölümde asistan olarak göreve başlayan Füsun, öğretmen olma ve sanat tutkusuyla Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Bölümü'ne geçerek burada Felsefe Tarihi, Sanat Felsefesi, Bilgi Teorisi ve Dil Felsefesi üzerine dersler vermeye başladı. Madımak’ta katledilenlerden şair Metin Altıok ile evlenen Füsun’un bu evliliğinden Zeynep Altıok dünyaya geldi. Füsun, bir süre sonra evliliğini sonlandırdı.
Füsun, 1989 yılında arkadaşı Şirin Tekeli'nin çağrısıyla Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı'nın kuruluş çalışmalarına katıldı. 1990 yılından ölümüne dek kurucusu olduğu bu kurumun gelişmesine katkıda bulundu, yönetimde yer aldı.
1991 yılında Şehir Tiyatroları kadrosuna giren Füsun, kurumun baş dramaturgluğu ve kültür etkinlikleri sorumluluğunu üstlendi. Kurucusu olduğu Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nde de dersler veren sanatçı, kendisine uygulanan baskılar sonucunda görevinden istifa etti.
Füsun, 4 Temmuz 2010'da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hayatını kaybetti.
Tarihte bugün yaşanan kimi gelişmeler şöyle:
1838: İngiltere’de Silkstone kasabasında maden ocağını basan sel, çoğu kız çocuğu 26 kişinin ölümüne yol açtı. Bu felaket 1842 Madenler ve Kömür Madenleri Yasasında değişikliğe yol açacak ve kadınların, çocukların yeraltında çalışması yasaklanacaktı.
1865: Lewis Carroll’ın yazdığı Alice Harikalar Diyarında kitabının ilk baskısı yayınlandı. Bir klasik olan fantastik yapıt, baş kahramanının bir kız çocuğu olması nedeniyle dikkat çekmişti.
1868: Amerikalı astronom Henrietta Swan Leavitt doğdu. Henrietta belirli bir yıldızın parlaklık döngüsünün periyodunun mutlak büyüklüğüyle doğru ve tutarlı bir şekilde ilişkilendirebileceğini buldu. Bu keşfi, yıldızlara uzaklığımızı hesaplamayı mümkün kıldı. Meslektaşlarından bazıları onu "Evrenin nasıl ölçüleceğini keşfeden kadın" olarak tanımladı.
Henrietta, 19’uncu ve 20’nci yüzyılda modern astronomide kendinden sonra yapılan hemen hemen tüm keşiflerin yolunu açmasına rağmen haftada 10.50 dolarlık asgari ücretle çalışıyordu.
1919: İngiltere’de kabul edilen Kadın Haklarına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile kadınlar yeni haklar kazandı. Kararnameye göre, 21 yaş ve üzerindeki kadınlar mesleki ve maaş niteliklerini karşılamaları koşuluyla, Yasama Konseyi üyesi olarak oy kullanabilecek ve görev alabilecekti. Evli kadınlar, çok eşli olmayan bir ilişki içinde birlikte yaşadıkları ve gelir gerekliliklerini karşılayabildikleri sürece eşleriyle aynı haklara sahip olacaklardı.
1934: Nobel Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın bilim insanı Marie Curie, 87 yıl önce bugün yaşamını yitirdi. Marie Curie’nin tam adı Maria Salomea Sklodowska’dır. 7 Kasım 1867 yılında Polonya’nın Varşova şehrinde doğan Marie, annesini ve kız kardeşini 1876 yılında kaybetti. Polonya’daki eğitim sistemine göre, teknik eğitim ya da üniversite eğitimi almak isteyen kız çocukları yurtdışına çıkmak zorundaydı. Marie, farklı işlerde çalışarak eğitimi için para biriktirdi ve Paris’e gitti. Marie burada sınıf birinciliği ile fizik, daha sonrasında ise matematik diplomasını aldı.
1894 yılında tanıştığı Pierre Curie ile evlendi. 1897’de ilk kızı Irene doğana kadar çalışmalarını aralıksız sürdüren bilim insanı, kızının doğumdan sonra kısa bir süreliğine çalışmalarına ara vermek zorunda kaldı. 1898 yılında ışın üzerine yapmış olduğu çalışmalara hız verdi ve ona bu çalışmalar esnasında Pierre Curie de destek oldu. Aynı sene Temmuz ayında ise uranyumun radyoaktif bozunması sonrasında ortaya çıkan polonyum elementini bulduklarını duyurdular. Marie Curie, Polonyalı olduğu için elemente “polonyum” adı verildi.
Marie Curie, 1904 yılında doktorasını vererek, Fransa’da gelişmiş bilim alanı içerisinde doktora unvanı alan ilk kadın oldu. Aynı zamanda radyoaktivite konusunda yapmış olduğu çalışmalardan ötürü de Pierre Curie ve Becquerel ile Nobel Fizik Ödülü’nü paylaştı. Marie Curie Sorbonne’de 1908 yılında yaptığı çalışmalar sonucu profesörlük unvanını alarak ilk kadın profesör oldu. 1911 yılında polonyum ve radyumun keşfinden ötürü Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülmesinin ardından kişisel pek çok saldırıya uğradı.
Marie, 1934 yılında bugün kan kanserinden öldüğü zaman hastalığı aşırı dozlarda maruz kalmış olduğu radyasyona bağlandı ve bundan dolayı da ona bilim için ölen kadın denildi.
2003: Yazar Tomris Uyar yaşamını yitirdi. Yazar Tomris Uyar, hukukçu Celile Hanım ile hukukçu ve yazar Ali Fuad Gedik’in kızı olarak 15 Mart 1941 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelir. Babasının bir şiir kitabı, annesinin ise yayımlanmamış çevirileri olan Tomris’in edebiyata ilgisi de ailesine dayanıyor. Henüz ortaokuldayken karar vermişti öykücü olmaya. Tomris, ortaokuldan sonra 1961’de şimdiki adı Robert Kolej olan Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ni, 1963 yılında ise İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. İlk evliliğini Robert Kolej’den arkadaşı olan gazeteci ve şair Ülkü Tamer ile yapan Tomris’in bu evlilikten bir kızı olur. Ancak Ekin ismini verdikleri kızları birkaç aylıkken sütten boğularak hayatını kaybeder ve Tomris ile Ülkü bu sarsıcı olaydan sonra boşanır. Tomris’in ikinci eşi ise Turgut Uyar olur.
Tomris’in ilk çevirisi Rabinranath Tagore’den “Şekerden Bebek” 1962’de Varlık dergisinde yayımlanırken, ilk öyküsü “Kristin” ise Mart 1965’te çıktı. İlk öykü dosyası olan “Suya Yazılı”yı bitirdiğinde tarih 1967 idi. Adı, dosyanın kaderini de çizdi, “Suya Yazılı”nın tek kopyası Cemal Süreya ile birlikte çıkardıkları Papirüs dergisi yangınında kül olur. Geriye yalnızca 1965’te yayımlanan “Kristin” öyküsü kalır. “Suya Yazılı”nın akıbetinden sonra yayımlanan ilk kitabı “İpek ve Bakır” olur.
Tomris, pek çok öyküsünde kadınları mercek altına alır, kadınları ve onların sıkıntılarını, kadın diliyle anlatan ve öykülerindeki ustaca kurguyla çözmeye çalışan yazarlardan biridir. Toplumsal kurallar ve dogmalarla hayatların nasıl kısıtlandığını, geleneği düstur edinmeyen, eğitimli, “bağımsız” kadınların ise yaşadıkları sıkıntıları, cesaretlerinin toplum tarafından nasıl törpülenmeye çalışıldığı, hayata karşı takındıkları dik başlı tavır karşısında bazen en yakınlarının kendilerine gösterdikleri tepkileri anlatır.
Son kitabı “Güzel Yazı Defteri” olan Tomris, ardında 11 eser bırakarak 4 Temmuz 2003’te kanser hastalığı nedeniyle yaşamını yitirir.
2010: Êlih’te (Batman) kadınlar, “Güneydoğu’dan ikinci bir eş alalım. Hasım değil, hısım olalım” diyen AKP’li Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı’yı protesto etmek için alanlara çıktı. AKP’li belediye başkanının cinsiyetçi ve ırkçı sözleri nedeniyle Türkiye ve bölgenin pek çok kentinde protesto eylemleri gerçekleştirildi.
2014: Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi, Fransa tarafından da onaylandı. Fransa bu sözleşmeyi onaylayan 13’üncü ülke oldu.
2017: Vekilliği düşürülen Halkların Demokratik Partisi eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın 242 gün tutukluluktan sonra ilk kez duruşması görüldü. Figen, Ankara 16'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada salona getirilirken, "Jin jiyan azadî" ve "Figen Yüksekdağ onurumuzdur" sloganları atıldı. Figen Yüksekdağ'ı savunmak için bin 17 avukat dilekçe verirken, yüzlerce avukat duruşma salonuna geldi.
Figen Yüksekdağ savunmasını, “Emin olun birkaç ömrüm daha olsa aynı şeyleri yeniden yaparım yeter ki bir asra değecek bir davamız olsun. Bizim bir asra değecek davamız var, o da barıştır” sözleriyle yaptı.
2020: Ev-Eksenli Çalışanlar Sendikası (Ev-Eksen) Yönetim Kurulu yaklaşık 10 yıldır sürdürdüğü hukuk mücadelesinin sonunda ev eksenli çalışmanın işkolu statüsünde tanınmasının yolunun açıldığını yazılı açıklama ile duyurdu.
2009’da kurulan Ev-Eksen’in üye kayıt işlemleri için gerekli olan sicil numarasını vermesi için Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı nezdindeki tüm girişimlerinin sonuçsuz kalmasıyla birlikte, 14 Ekim 2010’da Bakanlığın talebi reddetmesi üzerine hukuk mücadelesinin başladığı hatırlatılan açıklamada, Danıştay’ın kararı ile Ev-Eksen’e sicil numarası verilmesinin ve sendikanın prosedüre uygun şekilde üye yapabilmesinin yolunun açıldığı vurgulandı.