Tülay Hatimoğulları: Barışın sağlanması için tecrit ortadan kalkmalı
- 12:42 1 Eylül 2024
- Güncel
İSTANBUL- Barışın sağlanması için PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiği vurgulayan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede barışın olamayacağını belirterek, “Her kesimin hepimizin elini taşın altına koyması gereken bir dönemden geçiyoruz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi öncülüğünde 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın katılımıyla İstanbul Okmeydanı’nda bulunan bir düğün salonunda kahvaltı etkinliği gerçekleştirildi. “Savaşa karşı barışı tecride karşı özgürlüğü haykıralım”, “Özgür ve eşit yaşamda ısrarcıyız/ Em jı bo jiyaneke azad wekhev biryardar in” pankartının asıldığı etkinliğe Barış Anneleri, Tevgera Jinên Azad aktivistleri, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, DEM Parti İstanbul İl Eşbaşkanı Gonca Yangöz ve DEM Parti yöneticileri katıldı.
‘Kimse kusura bakmasın biz barışı getireceğiz’
Etkinlikte ilk olarak söz alan Barış Annesi Sabiha Bozan, “Biz anneler her zaman barış istedik. Ayakta olduğumuz sürece barış için mücadele edeceğiz. Barış isteyen herkesin Dünya Barış Günü’nü kutluyorum. Savaş ne kadar çetinleşirse çetinleşsin biz barışı göreceğiz. Barışı bu topraklara getireceğiz. Ortadoğu kan içinde. Herkes koltuğunu savaş üzerinden yükseltemeye çalışıyor. Kimse kusura bakmasın biz barışı getireceğiz. Bütün iktidarlar Kürtleri bitireceğiz dediler ama Kürtler bitmedi ve bitmeyecek. Kürtler barış için hakikatin yolunda” dedi.
‘Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrit kaldırın barış gelsin’
Devamında söz alan Barış Annesi, Bedia Gökguz, “Barış güzel bir şey. Biz onurlu bir barış istiyoruz. Tecrit kalkmazsa bu ülkeye barış gelmez. Cezaevlerinin, Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrit kaldırın barış gelsin. Yeter artık annelerin gözyaşı akmasın. Barış gelmeyene kadar biz durmayacağız.”
‘Bu savaşların asıl sebebi sermayenin paylaşım savaşıdır’
Son olarak söz alan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Dünya Barış Günü’nü silahların gölgesinde karşıladıklarını ancak halkların savaşa karşı barış mücadelesinin sürdürdüğünü belirtti. Tülay, “Bütün dünyada savaş tantanalarının devam ettiği 3’üncü dünya çatışmalarının yürütüldüğü özel bir dönemden geçiyoruz. Bugün dünya emperyalist güçlerin paylaşım savaşları bambaşka bir evreye geçmiş durumda. Ve bahsini ettiğimiz geçmiş dönemdeki yeni dünya düzeninin yerini çok daha farklı bir dünya düzeni almaya başlamış durumda ve dünya yeniden şekilleniyor. Bunun bedelini dünya halklarına, işçilere, emekçilere ödetmeye kalkıyorlar. Çoklu krizden bahsediyoruz ya zaten bütün bu savaşların asıl sebebi sermayenin paylaşım savaşıdır. Yani dünya ölçeğinde zenginin daha zengin olması için bir savaş. Şuanda birinci ve ikinci dünya savaşına benzer nesnel koşullardan geçiyoruz. Bugün bahsedilen 3’üncü Dünya savaşı ölçeğinde büyük bir savaşın yaşanması demek, dünyanın yok olması anlamını taşır. Şimdi emperyalist güçlerin bölge dışında daha büyük bir savaşa yönelmesi demek aynı zamanda nükleer silahların kullanılması demektir bunun da yeryüzünün ve dünyanın ortadan kalkması anlamına gelir” sözlerini kullandı.
‘Kurdistan ve Filistin sorununun çözülmeden barış sağlanamaz’
Son bir yılda Gazze’ye yapılan saldırılarda 40 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Tülay, Kurdistan sorunu ve Filistin sorununun çözülmediği sürece barışın sağlanamayacağını vurguladı. Tülay, “Bütün mazlum halkların yanında olduğumuz gibi Filistin halkının yanında olduğumuzun altını çiziyoruz. Ey AKP timsah gözyaşı dökmekten vazgeç, ey AKP İsrail ile ticari anlaşmaları bitirdin diye kamuoyuna yalan söylüyorsunuz. Kürt sorunu 45 yıla yakındır bu ülkede, bu coğrafyada Kürt halkının örgütlü mücadelesine, Kürt halkının politik ve demokratik taleplerine karşı ne yazık ki silahla, çatışmayla, şiddet diliyle yanıt veriliyor. Bakın Türkiye kısa süreli bir barış dönemi yaşadı. Ama bu fırsatı ne yazık ki bu iktidar ve geleneksel devlet aklı barıştan yana olmadı. Aslında kısa süren barış görüşmeleri sürecinde aslında bölgede karakol ve kalekollar örgütlendi. Savaşın yeni bir boyutu örgütlendi. Milli Güvenlik Kurulu’nun aldığı karar ve Kürt halkına çöktürme planının hayata geçmesi barış sürecini bitirmiştir. Erdoğan şunu demişti: ‘Biz Kürt sorununu dolaba kaldırdık, dondurduk.’ Biz de bir kez daha diyoruz ki; Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede barış olamaz, bu ülkede bir adaletten bahsetmemiz mümkün değildir, birlikte yaşadığımız halklarla barıştan ve kardeşten yana bir mesaj vermenin hiçbir sahiciliği ve samimiyeti yoktur. Her kesimin hepimizin elini taşın altına koyması gereken bir dönemden geçiyoruz” dedi.
Savaşa karşı en güçlü barış mücadelesini birlikte mutlaka yürütmeliyiz
Tülay, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “İktidar topluma bu ülkenin güvenlik sorunu vardır algısı yaratarak aslında fakirliği yoksulluğu konuşmamızın üstünü örtüyorlar. Bizim burada bütün Türkiye halklarına işçilerine emekçilerine bugün alanlara ve meydanlara çıkan işçi emekçi kardeşlerimize 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle bir kez daha seslenmek istiyorum. Kürt sorununun çözülmesi konusunda dayanışma içinde olalım. Ekmeğin de adaletin de yaşam bulacağı bir düzeni kurmak konusunda kararlıyız mücadele ediyoruz. ‘Ben açım, ekmeğe muhtacım, çocuklarım açlık içinde kıvranıyor dediğimizde onlar bize merminin fiyatını soruyor. Buradan barış için ekmeğin adaleti için eşitlik için hep birlikte dayanışmacı daha örgütlü daha kitlesel bir mücadelenin önünü açalım. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde bölgenin kan revan içinde olduğu acının gözyaşının oluk oluk aktığı toprağın adeta kanla yoğrulduğu bu coğrafyada barış talep etmek dışında bir seçeneğimiz yoktur. Savaşa karşı en güçlü barış mücadelesini hep birlikte mutlaka yürütmeliyiz.
Kürt halkı statü talep ediyor
Rojava’da Kürt halkının verdiği mücadele, başta kadınlar olmak üzere orada verilen emek IŞİD gibi kadın düşmanı tacizci, tecavüzcü bir örgütün bölgeye ‘korku salarak’ rol oynamaya çalışan böylesi bir örgütü alaşağı ettiler. O nedenle Kobani direnişi bizim için çok önemlidir. Sadece Kürt halkı için değil bölgedeki Arap, Êzidî bütün halklar için çok anlamlı bir direniştir. O yüzden bu direnişi bu ülkede ve Suriye’de cezalandırmaya kalkanlara bir kez daha diyoruz ki; Kürt halkı statü talep ediyor. Bu statüyü Suriye’de de Türkiye’de de talep ediyor. Bu statünün önünün açılması bölge barışına hizmet edecek çok önemli noktalardan biridir. Buradan bir kez daha diyoruz ki, bu ülkede barışın önünü pekala açabiliriz. Bunun için tecrit ortadan kalkmalıdır bunun için Sayın Öcalan ile başta ailesi ve avukatları görüşebilmelidir. Bunun barışın önünü açacağına yönelik inancımız tamdır.
Barış yüzleşmektir
Barış bir çocuğun gördüğü düştür, ananın gördüğü düştür, Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir. Bir sıcak yemekte tutan kokudur bir tas süttür barış der şair. Barış aşktır, sevdadır, bir oya gibi yüreğimizde işlenmiş toplum dokunun ta kendisidir, barış gençlerin ve kadınların ağız dolusu kahkahasıdır. Barış dolu dolu yaşayabilmektir, geleceğe umutla geleceğe sevda ve inançla yaşama dört elle sarılmak demektir. Barış anaların yüreğinde büyüttüğü arzuladığı ve bu ülkenin, bu coğrafyanın topraklarında kanı dindiren duygununun, düşüncenin, bilincin ta kendisidir barış. O halde bizler bu bölgede bu kadar acı çeken halklar olarak başta Orta Doğu olmak üzere büyük barış harekatını hep birlikte örgütlenmenin zamanı geldi ve geçti. Sınırları aşan bize cetvelle çizilmiş olan Orta Doğu sınırlarını asla tanımayan bir barış hareketine, sınırsız bir barış hareketine, sınırları aşmış, birbirimize rengimiz, dilimiz, dinimiz, ırkımız, ne olursa olsun birbirimize dört elle sarılabilen dört elle birbirine tutuşabilen güçlü bir barış hareketine ihtiyacımız var. Bizler büyük barış hareketini hep birlikte örgütlemek gibi görev ve sorumluluğumuzun olduğunu farkındayız. Barış mutlaka kazanacak. Barış cesurdur, barış yüzleşmektir. Tarihi yüzleşmeyi gerçekleştirmektir barış. O yüzden barış asla birilerinin tanımladığı gibi pasif olan değil, tam tersi aktif ve etkin olandır. Biz bu aktif ve etkin fikri bu yaşam tarzını demokratik bir zeminde hep beraber inşa edeceğimizin sözünü veriyoruz.”