'Hasta tutsakları kaderine terk etmeyin’

  • 09:01 31 Mayıs 2018
  • Güncel
Beritan Canözer 
 
İSTANBUL - İktidarın politikaları nedeniyle işkence yöntemine dönüşen hasta tutsaklar sorununa karşı duyarlılık çağrısı yapan Sibel Çapraz, “Tutsakları kaderlerine terk etmeyin” dedi.  
 
AKP iktidarının politikaları nedeniyle adeta kangren haline gelen hasta tutsaklar sorunu her geçen gün ağırlaşan bir tablo haline geliyor. Son olarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde bulunan ve Tüberküloz (Verem) hastası olduğu bilindiği halde tedavisi yapılmayan Süreyya Bulut kan kusması üzerine hastaneye kaldırıldı. 
 
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde 2016'da polis tarafından  vurulan ve bağırsakları dışarıda olmasına rağmen cezaevine konulan Sibel Çapraz da, aylarca tedavi hakkı engellenen ağır hasta tutsaklardan biriydi. Aylar sonra kamuoyunun baskısıyla tahliye edilen Sibel, hasta tutsaklar için çağrıda bulundu. 
 
'OHAL ile tablo daha da vahim hale geldi'
 
Cezaevlerinde 950'ye yakın hasta tutsak bulunduğunu ve bu tutsakların 400'e yakının kritik aşamada yani ağır hasta olduğunu ifade eden Sibel, cezaevi koşullarına bir de OHAL eklenince tablonun ne kadar vahim bir hale geldiğini söyledi.  "Tıka basa dolan koğuşlar, içinde hasta, yaşlı ve çocuk sayıları da git gide artmış durumda" diyen Sibel, "Yaşlı bir annenin cezaevini kaldıramadığı kadar küçücük çocukların da anlam dünyasını daraltmaya kadar giden vicdan perdelerinin örtük olduğu bir döneme tanıklık ettim. Ağır hasta tutsakların yaşamaya 'evet' dedikleri anı da yaşamak için can çekiştikleri zamanı da gördüm ve yaşadım” diye konuştu. 
 
Ergin, Sise ana, Süreyya, Ahmet Hami...
 
Sibel, "Eğer bir gün olurda yaşamın kıyısında bulursanız kendinizi; Ergin Aktaş'ın iki eli olmadan yaşama nasıl sarıldığına ya da 80 yaşındaki Sise ananın yılmayan iradesine bakın. Süreyya Bulut'un 23 yıldır tek gözüyle güzelleştirdiği kocaman dünyasına, tekerlekli sandalyeye mahkum Ahmet Hami'ye ve bunlar gibi yüzlerce hasta tutsağa bakın… Bunları yapamıyorsanız dört duvar arasında anlam veremediği, kuşları hapishane duvarlarına çizilen figürle tanıyan Miraz bebeğin gözlerinin içine bakın. Gayriinsani bir şekilde yaşam hakları gasp edilmiş bu insanların tek amacı var o da 'yaşamak'. Bir yıl boyunca bu şartlar altında ben de yaşadım. Koğuşta arkadaşların arasında kalmak her zaman bir avantajdır. Bu bağlamda yaşamımı birlikte kaldığım arkadaşlarıma borçluyum" ifadelerini kullandı.  
 
'Hak arayışına tutanak tutuluyor'
 
Onlardan aldığı güç ile yaşam enerjisinin arttığını söyleyen Sibel, "Umudumu yükseltti. Hapishane yönetimleri hasta tutsaklarla pek uğraşmak istemezler. Bu nedenle başlarından savmak için her türlü yolu denerler. Bunlarla baş etmenin en büyük yolu haklarınızı bilerek onların karşısında durabilmenizdir. Haklarınızı aradığınız zaman da iyi olmuyorsunuz onların gözünde, kabullendirmek için sürekli bir tartışma yaşanır ve bu tartışmanın sonucunda siz hep suçlu konumunda olduğunuz için hakkınızda sürekli tutanaklar yazılır ve bunlar mutlak cezaya çevrilir. Genelde tüm mahkumların yaşadığı ama özelde hasta tutsakların maruz kaldığı bir durumdur bu. Örnek verelim; Hemen yakın bir tarihte sağ gözü görmeyen, vernice korsakoff hastalığı olan Süreyya Bulut koğuşunda kan kusuyor. Arkadaşları hemen durumu gardiyanlara bildiriyorlar fakat gardiyanların insanlık dışı tavrıyla karşılaşıyorlar" diye konuştu. 
 
'Tedavi olanağı sıfır'
 
Süreyya Bulut'un durumunun ağırlaştığını söyleyen Sibel, " Süreyya üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen durumu ağırlaşınca hastaneye kaldırılıyor. Tabi bu aşamaya gelinceye kadar arkadaşları ve idare arasında tartışmalar geçiyor. Yani durumun ciddiyeti iyice kötüye gitmeden kendinizi inandıramıyorsunuz" dedi. 
 
20 Nisan'dan bu yana süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Menemen R Tipi Cezaevinde kalan hasta tutsakları hatırlatan Sibel, şöyle devam etti: "Yalnızca hasta tutsaklar için inşa edilmiş bir cezaevi. Hasta tutsakların kısa süreli tedavileri için düşünülmüş fakat tedavi olanağı sıfır. Normal cezaevlerindeki sağlık hizmetlerinden farksız hatta geride denilebilir. Oraya giden hastaların birbirinden çok farklı sağlık sorunları var. Yine tedavi edilmek için başka bir hastaneye götürülmek zorunluluğu var çünkü cezaevinde uzman doktor bulunmamakta. Hastane de şehir merkezinde ve bir saatlik yol gidiliyor."
 
'Tutsaklar sürekli gözetleniyor'
 
Cezaevinde tedavi odaları olmadığını ayrıca tüm hastaların hücrelerde tutulduğunu dile getiren Sibel, tutsakların bir araya gelmesinin de yasak olduğunu vurguladı. Sibel, "Doğal olarak bir tek görüşçünüzü yani aileden birinci dereceden olan yakınınızı görebiliyorsunuz ama tabi aileniz cezaevine yakın oturuyorsa. Yoksa insanlardan izole ediliyorsunuz. Banyo kapıları ve havalandırmalar kameralarla 24 saat gözleniyor. Tuvalet hücrenin içinde ve açıkta. Yaz aylarında lağım kokusundan hücre tam bir işkenceye dönüşüyor. Hiç bir sosyal etkinlik yok, olsa da siyasilerin kullanımı dışında tutuluyor. Tüm bu yaşatılmak zorunda bırakıldığınız sorunları dile getirecek muhatap bile bulamıyorsunuz. Varlar ama sorumluluklarından kaçıyorlar" dedi. 
 
'İlaçlar düzenli alınmıyor, doktor kontrolüne götürülmüyorlar'
 
Tutsakların defalarca kez sorunları idareye ve ayrıca Adalet Bakanlığı’na bildirdiğini ancak buna rağmen hiç bir iyileştirmenin yapılmadığına vurgu yapan Sibel, bunu yaşam hakkını alenen gasp etme olarak gördüklerine vurgu yaptı. Sibel, "Doktor takibi altında olması gereken hasta tutsakların ne ilaçlarını düzenli alabilme şansı var nede doktora kontrol için zamanında gidebilme şansı. Tüm bu şanslar tamamen idarenin veya kolluk kuvvetlerinin inisiyatifi altında. Ya revire zamanında çıkamazsınız ya da kolluk kuvvetlerinin personel eksikliği bahanesi ile karşı karşıya kalırsınız. Bakırköy Kadın Cezaevi’nde bulunan ve doktor gözetimi olmadan tek bir ilaç dahi kullanamayan Fatma Tokmak her an ölüm riskiyle karşı karşıya. İdareye göre ise tüm sağlıklı insanlar aniden düşüp ölebilirlermiş. Bu kadar sıradan ve basit düşünen bir zihniyet ile karşı karşıyadır hasta tutsaklar" ifadelerini kullandı. 
 
'Hasta tutsaklar tahliye edilmelidir'
 
Tüm bu insanlık dışı yaklaşım ve uygulamalara karşı hasta tutsakların yaşama direnci gösterdiğini söyleyen Sibel, son olarak şunları söyledi:  "Hepsinin ortak bir amacı var o da özgür koşullarda tedavi olabilmek. Türkiye cezaevleri mevzuatı, mahpuslar için sosyal yaşamdan koparılıp kapatılmasının başlı başına bir ceza olduğunu ve bu cezanın kapatılma haricinde bir ek cezaya dönüştürülemeyeceğini garanti etmektedir. Buna istinaden hasta tutsakları ilgilendiren bu maddenin uygulanması gerekiyor. Hasta tutsaklar cezaevlerinin dışına çıkarılmalı, tahliye edilmeli”