Dicle Nehri’nde alarm: UNESCO üçüncü kez uyardı

  • 09:02 9 Aralık 2025
  • Ekoloji
AMED - Amed’den geçen 100 kilometrelik Dicle hattının “nehir” statüsünden çıkarılması, UNESCO’nun art arda yaptığı uyarılar ve hızla büyüyen ekolojik tahribat, Mezopotamya’nın yaşam damarını geri dönülmez bir krize sürüklüyor.
 
Dicle Nehri’nin Amed’den geçen yaklaşık 100 kilometrelik kısmının yıllar önce “nehir” statüsünden çıkarılarak “dere” kapsamına alınması, bugün hem ekolojik hem kültürel miras açısından büyük bir tehdit yaratıyor. UNESCO’nun son üç raporda “kritik tehlike” olarak işaret ettiği Dicle hattı, düşen debi, artan kirlilik ve kıyı işgalleri nedeniyle her geçen yıl daha büyük bir daralma yaşıyor. Uzmanlar, “Dicle’nin kaybı Mezopotamya’nın kaybıdır” diyerek acil müdahale çağrısında bulunuyor.
 
Ekolojik çöküş
 
Mezopotamya’nın kadim uygarlıklarını besleyen Dicle Nehri, 10 bin yıllık ekosistemi ve kültürel mirasıyla bölgenin yaşam kaynağı olmayı sürdürüyor. Ancak Amed’den geçen bölümünde uzun yıllardır devam eden debi düşüşü, nehrin sağlığını ciddi biçimde tehdit ediyor. Barajların su akışını kesintiye uğratması, iklim krizinin etkileri ve tarımda aşırı su kullanımıyla birleşince Dicle’nin ortalama debisi 360 metreküpten 150 metreküpe kadar geriledi. Hevsel Bahçeleri’nde biyoçeşitliliğin yaklaşık yüzde 30 azalması, balık popülasyonunun yarı yarıya düşmesi ve suyun pH değerinin 8.5’e ulaşması, ekolojik çöküşün boyutlarını gözler önüne seriyor.
 
Planlı talan
 
Dicle’nin “dere” statüsüne düşürülmesi ise bu çöküşü hızlandıran en kritik aşamalardan biri oldu. Kıyı Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde 1992’de yapılan değişiklik, Amed’deki Dicle hattını “nehir” kapsamından çıkararak koruma bandını 300 metreden 50 metreye düşürdü. Böylece kıyı alanı bir anda kontrolsüz yapılaşmaya açıldı. DSİ’nin 2015 tarihli yazısı da statü değişikliğini “debinin 500 m³/sn altına düşmesi” gerekçesiyle doğruladı. Bu süreçten sonra kıyı şeridinde kum ocakları, kafeler, fabrikalar ve ruhsatsız yapılar hızla çoğaldı. Amed Barosu ve çevre örgütleri bu zinciri “planlı talan” olarak nitelendiriyor.
 
Büyük bir kaygı yaratılıyor
 
UNESCO, Dünya Mirası Listesi’ndeki Amed Sûrları ve Hevsel Bahçeleri’nin Dicle kıyısındaki tahribat nedeniyle risk altında olduğunu belirterek Türkiye’yi üç kez uyardı. 2023 ve 2025 raporlarında tampon bölge ihlalleri, kaçak yapılar ve artan kirlilik “acil müdahale gerektiren tehditler” olarak sıralandı. UNESCO’nun “derhal uygulanabilir bir eylem planı” çağrısına karşılık verilmezse alanın “Tehlike Altındaki Miraslar” listesine alınabileceği ifade ediliyor. Bu uyarılar, yıllardır ertelenen ekolojik krizin uluslararası alanda da büyük bir kaygı yarattığını gösteriyor.
 
Ekolojik felaket uyarısı
 
Amed’deki ekoloji örgütleri, baro ve kent dinamikleri ise 2025 boyunca Dicle’nin yeniden “nehir” statüsüne alınması, koruma bandının 300 metreye çıkarılması ve kıyıdaki tüm işgallerin kaldırılması için resmi başvurular yaptı. DEM Parti milletvekilleri Meclis’e sundukları önergelerde “statü indiriminin ekolojik felakete dönüştüğü” uyarısında bulundu. Kent bileşenleri, Dicle’nin Kürt halkının kültürel hafızası, Hevsel’in ekolojik yaşam döngüsü ve bölge halkının temel yaşam hakkı olduğunu vurguluyor.
 
Beş acil adım
 
Uzmanlar, Dicle’nin kurtarılması için beş acil adımı sıralıyor; statü iadesi yapılmadan ekolojik koruma mümkün değil. Kıyıdaki kaçak yapıların ve kum ocaklarının kaldırılması, GAP su yönetiminin ekolojik denge gözetilerek yeniden düzenlenmesi, Türkiye–Irak–Suriye arasında sınır aşan su anlaşmasının revize edilmesi ve Hevsel’in tampon bölgesinin genişletilmesi zorunlu adımlar olarak gösteriliyor. Ayrıca modern arıtma tesislerinin kurulması, pestisit ve sanayi atıklarının kontrol altına alınması bölgesel su hakkının korunması açısından hayati önem taşıyor.
 
‘Dicle için zaman hızla daralıyor’
 
Bölgedeki ekolojik yıkım yalnızca Amed’i değil; Duhok, Musul ve Basra’ya kadar uzanan milyonlarca insanın yaşamını tehdit eden bölgesel bir krize dönüşüyor. Mezopotamya’nın kültürel, tarihsel ve ekolojik mirasını ayakta tutan Dicle’nin kaybı, halkların ortak yaşam alanını da tehdit ediyor. Uzmanlar, “Dicle için zaman hızla daralıyor” diyerek çağrılarını yineliyor.