
90’lardan günümüze Newroz’un ana akımla imtihanı
- 09:06 23 Mart 2025
- Medya Kritik
Nazlıcan Nujin Yıldız
HABER MERKEZİ – 90’lardan bugüne ana akım Newroz’u nasıl gördü? Öne çıkan halkların talebi miydi, devletin politikaları dolayısıyla çarpıtılan hakikat mi?
Bir bayramdan öte Kürt halkı için isyanın ve direnişin günü olan Newroz, bu sene de büyük bir coşku ve heyecanla kutlandı. Özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından yapılan tarihi çağrının coşkusuyla alanları dolduran kadınlar ve halklar, asrın çağrısını sahiplendiklerini, açtıkları dev Abdullah Öcalan posterleriyle ve “Bijî Serok Apo” sloganlarıyla bir kez daha gösterdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 8 Mart’ta kadınlara gönderdiği mesajın coşkusuyla alanlara akan kadınlar “Jin, jiyan, azadî” diyerek bu felsefenin sahibi olan Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü talep etti. Her yıl olduğu gibi bu yılda da Newroz, Kürt halkının ve kadınların, demokratik toplum inşası için verdikleri mücadelenin ve talebin yansıması oldu. 90’lardan günümüze, her yıl yeni bir umutla kutlanan Newroz’larda, halkın taleplerini göstermek ve anlatmak elbette medyanın görevi. Ancak nasıl anlatıldığı ve gösterildiği konusunda hafıza tazelemek gerekiyor. Ana akım medyanın, geçmişten günümüze Newroz’ları görüş biçimi, devletin de Kürt sorununa olan yaklaşımını anlatıyor. O halde geçmişten günümüze medyanın Newroz’u, yani devletin Kürt sorununu nasıl gördüğüne bir bakalım.
Öncelikle Newroz kutlamalarının bugünlere kolay gelmediğini görmek gerekir. Nitekim 90’lı yıllarda Kürt halkı Newroz’u kutlamak ve taleplerini haykırmak için bedeller ödemiştir. Bunun devletin inkar, imha ve asimilasyon politikalarıyla yakından ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Peki, medya burada nerede duruyor? Hakikatin yanında mı, imha ve inkarın yanında mı? Elbette devlet nerede duruyorsa, orada. Bu da medyanın ikiyüzlülüğünü ve manipülasyonlarını açık ediyor. 90’lardan günümüze medyanın Newroz’a bakışı..
Ana akım katliamları meşrulaştırdı
1991 Newroz’u. Medya, 31 yurttaşın katledildiği bu Newroz’u, alanlara çıkan ve katledilen yurttaşları hedef göstererek anlattı. Yapılan katliamı meşrulaştırma çabasında olan medya, haber başlıklarında şu ifadelere yer verdi: ““Kanlı Nevruz’un bilançosu 31 ölü: Bayram mı, isyan mı?” Newroz kutlamak istedikleri için katledilen yurttaşların “isyan” ettiğini ve bu sebeple katledildiklerini anlatmaya çalışan medya, bir bakıma devletin de Kürt halkına olan bakışını gözler önüne seriyor. 1992 yılında da bu durum değişmedi. Ana akım medya, bir önceki yıldan farksız bir dil kullandı. 1992 Newroz’unda yine yurttaşlar katledilirken Milliyet Gazetesi, katliamları meşrulaştırmaya çalışarak Newroz’u, “Adana, Şırnak ve Cizre’de büyük çatışma; biri polis 24 ölü: Bayram değil isyan” başlığı ile manşetine taşıdı. Kürt halkının haklı isyanını çarpıtan ve yaşatılan devlet şiddetini görmezden gelerek bu şiddeti haklı bulan medyanın ipinin devletin elinde olduğu apaçık görülüyor. Sonuçta halkı “terörist” diyerek katledenlerin, bu katliama kılıf uydurmasının yolu medyanın nefret dilinden ve yandaşlığından geçiyor.
Medyanın sakinliği
1993 yılında ana akıma göre daha “sakin” geçen Newroz kutlamalarında halkı hedef göstermekten vazgeçmeyen ve bu “sakinlikten” memnun kalan medya haberleri “PKK, Apo’yu dinledi” başlığıyla verdi. Hürriyet Gazetesi haberinde şu ifadelere yer verdi: “Nevruz, üç yıldan beri ilk defa Güneydoğu’da ve bütün yurtta, ufak tefek olayların dışında sakin geçti. PKK, Apo’nun talimatına uyarak ateş açmadı. Halk, halaylar çekerek bayramı barış içinde kutladı.” Milliyet Gazetesi de memnun olduğunu “Ne günlere geldik” başlığıyla servis etti. Haberde de “Sakin Nevruz herkese nefes aldırdı. Çok şükür dendi. Ama perde arkasında o kadar çok ders var ki..” ifadeleri yer aldı. 1993’te ilan edilen ateşkesin etkisiyle yapılan bu haberlerde dikkat çeken bir nokta vardı. Milliyet Gazetesi’nin haberinde polisin ateşkesin etkisiyle “en hoşgörülü tavrını” takındığı ifade edilirken öte yandan bir yanlışlık olduğu belirtiliyor. Bu yanlışlık ise devletin ve ana akımın kabul edemeyeceği bir şekilde Kürt halkının Abdullah Öcalan’ın iradesini sahiplenmesi oluyor. Fakat bu hakikatin görünmesini istemeyen, diğer yandan da Newroz’un “sakin” geçmesinden memnun kalanlar, yanlışlığı kendilerinde değil, halkta arıyor.
1994 yılında yine Newroz’a katılan halklar hedef gösterilirken 1995 yılında asimilasyon politikalarına bir yenisi eklendi. 1995’te Newroz’un, devletin yaptığı açıklamalarla “Türk geleneği” olduğu savunuldu ve resmi “Nevruz” kutlamaları yapılmaya başlandı. Elbette Newroz’un tarihi çok eskilere dayanıyor ve Newroz birçok halk tarafından kutlanıyor. Ancak devletin “resmi Nevruz’u” bir bayramı değil, asimilasyonu yansıtıyor. Kürtlerin kutlamalarına izin vermeyenler, saldıranlar, yurttaşları katledenler bir anda çıkıp Newroz’un “Türk geleneği” olduğunu söylüyor. Bunu da medya aracılığıyla dillendiriyor. Newroz’un devlet nezdinde “resmileşmesinin” ardından 1996 yılında ana akım, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in “Nevruz” kutlamasına katıldığı fotoğraflarını paylaşarak başlığı “Olaysız Nevruz” olarak verirken halkın kutladığı Newroz’u ise “Nevruz alarmı” manşeti ile vererek yalnızca alınan “güvenlik önlemlerine” yer verdi. 1997 yılında ise ana akım yine Newroz’un “olaylı olup olmadığına” odaklandı. Halkın taleplerine yer vermeyen, halkı görmeyen ana akım 1997 Newroz kutlamalarında yine sık sık “Olaysız Nevruz” söylemlerini dile getirdi.
Medyanın sendromu
1998 Newroz haberlerine “Bayram değil sendrom” başlığıyla yer veren ana akım, bu sefer sadece halkı değil, özgür basını da hedef aldı. Hürriyet Gazetesi, haberinde “Nevruz bu yıl da kutlanacak. Ancak, yasadışı örgütler boş durmuyor. Nevruzu kapak yapan PKK'nın yayın organlarından 'Özgür Halk' dergisi, ‘‘Newroz bizim bayramımız’’ başlığının bilinçli olarak kullanıldığını vurgularken, ‘‘Bunu, çalınmak istenen bir değerimizi daha kuvvetli sahiplenmek için yaptık’’ diyor” ifadelerine yer verdi. Diğer yandan haberde 1998 yılına kadar gerçekleşen Newroz’larda yaşamını yitirenlere “21 Mart'ın ölüm bilançosu” başlığıyla yer verildi. Haberde polisin “kan akmaması için” güvenlik önlemleri aldığını söyleyen ana akım yer verdiği “ölüm bilançosunda” yaşamını yitirenlerin polisler tarafından katledildiğini görmedi.
‘Lastikler gözaltında’
1999 Newroz’u, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilmesinin öfkesi ve isyanıyla karşılandı. Kürt halkının Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep ettiği bu Newroz’da ana akım yapılan gözaltılara yer verdi. Milliyet gazetesi Newroz haberlerini “Nevruz’da bol gözaltı” başlığı ile servis etti. Yeni Şafak ise “Nevruz hafif yaralı” başlığı ile servis ettiği haberinde “Çevik Kuvvet'in de gruba müdahalesi sonucu yaklaşık 75 gösterici yaka paça gözaltına alındı. Saçlarından tutularak yerlerde sürüklenen göstericiler güçlükle polis otosuna bindirildi” ifadelerine yer verdi. Kürtlerin Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talebini görmeyen ana akım yine halkı terörize etti.
2000 yılı Newroz’unda ana akım halkın gözaltına alınmasını yeterli bulamadığı için Newroz’da yakılan tekerleklerin polisler tarafından toplatılması üzerine “Lastikler gözaltında” başlıklı haberlere yer verdi. Yine halkı görmeyen ana akım yalnızca alınan “önlemlere” dikkat çekti. 2001 yılında da ana akım tarafından görünmeyen Newroz, 2002 yılında Türkiye genelinde kutlamalar yasaklanmasıyla tekrar ana akımın gündeminde yer aldı. Yasaklara rağmen alanlara akan halk, yasağı tanımazken ana akım Newroz kutlamalarını “Nevruz ateşi bu yıl can yaktı” başlığıyla verdi ve halka yönelik saldırıları yine halkı hedef göstererek işledi. 2003 yılında ise gazeteler Newroz haberlerine yer vermeyerek Irak savaşına odaklandı.
2006 yılında Milliyet gazetesi, “Protokol ateş üzerinde” başlığıyla devletin “Nevruz” kutlamalarını işledi. Halkın kutladığı Newroz’a “PKK gösterisi gibi” diyen ana akım bugünlerden aşina olduğumuz, halkı yok sayarak Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarına odaklanma işini 2006’da başlattı. Haberlerde dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Newroz mesajını “Erdoğan’dan Nevruz mesajı” ile servis eden ana akım taleplere bir kez daha kulak tıkadı.
İktidarın politikaları eşittir medyanın haberi veriş biçimi
Medyanın haberlerini veriş şeklinin, iktidarın politikalarıyla paralel olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim iktidar nereye bakarsa oraya ayna tutan ana akım medya Newroz kutlama haberlerinde de bu anlayışla hareket ediyor. 2009 yılına gelindiğinde bugün inkar edilen Kürt sorunu için dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kürt sorunu Türkiye'nin birinci sorunudur ve mutlaka halledilmelidir" şeklinde açıklama yapmıştı. İlerleyen zamanlarda iktidar, “Kürt açılımı” kapsamında çalıştaylar gerçekleştirdi. 2010 yılında ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla "demokratik açılım açısından önemli bir çözüm fırsatının heba edildiğini; ancak henüz geç olmadığını" belirtti.
2010 Newroz’unda birçok gazete Newroz kutlamalarına yer verdi. Newroz’a kısmi anayasa değişikliği gölgesinde gidildi. Milliyet’te yer alan haberde “Diyarbakır’da yüz binlerin toplandığı meydana Öcalan damgasını vurdu” ifadelerine yer verildi. Sabah gazetesi ise “İşte açılım Nevruz’u: Sıfır olay” manşetini attı. Haberde sadece İstanbul ve Amed’de yapılan Newroz kutlamalarına yer verildi. Sözcü gazetesi “Nevruz değil Apo şov” başlığı attı. Her ne kadar olaysız olduğundan ibaret görülse de bu Newroz’da da Kürt halkının talebi, Kürt sorununun çözümü ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüydü.
Medyanın barışı, kimin barışı?
2012’de ise 21 Mart günü dışında Newroz’un kutlanması İçişleri Bakanlığınca yasaklandı. 18 Mart’ta Newroz’u kutlamak isteyen halkın payına yine işkence ve katliam düştü. Bir kişinin yaşamını yitirmesini ardından ana akım haber başlığını “Polis: 1 BDP:0” şeklinde verdi. 2013 Newroz’u ise Kürt halkı için çok önemli bir Newroz’du. Newroz alanında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın mesajını halk büyük bir coşku ve heyecanla karşıladı. Ana akım ise 2013 Newroz’unda bugün yaptığı çarpıtmalarının benzerini uyguladı. Kürt Halk Önderi’nin 2013 yılında Amed Newrozu’nda "Mazlumların Özgürlük Newrozu kutlu olsun" başlığı ile paylaşılan tarihi mesajının ve 27 Şubat’ta yapılan asrın çağrısının temelinin aynı olduğu bir hakikat. Fakat ana akım asrın çağrısını çarpıttığı gibi 2013’te de Newroz haberini “PKK çekiliyor” başlığıyla servis ederek odak noktasının çözümden yana olmadığını göstermiş oldu. Diğer dikkat çeken haber başlıkları ise şu şekildeydi: “Mandela başardı, Öcalan da başaracak”, Habertürk “Barış zamanı”, Vatan “35 bin candan sonra silahlara veda”, Yeni Şafak “Silahlar sustu barış zamanı”.
Şekillendirilen medya
2014 Newrozu'na Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile girildi. Kürt halkı için önemli olan bu mesajla kutlanan Newroz için ana akım genel olarak Amed Newroz’una yer verdi ve haber başlıklarında şu ifadeler yer aldı: “Diyarbakır’da coşkulu Nevruz kutlaması”, “Diyarbakır’da tarihi gün” Ana akımın gündeme göre hareket etmesi, devlete göre hareket etmesiyle aynı noktada duruyor. Nitekim yasaklanan, katliamların yaşandığı veya halkın meşru isyanının yükseldiği anlarda halkı hedef göstererek ve hatta katliamları meşrulaştırarak ilerleyen ana akım, samimiyetsizliğini ve manipülasyonunu hiçbir zaman elden bırakmıyor. 2015 Newroz’unda yine halkın ve bütün dünyanın gözü, Kürt Halk Önderi’nin mesajındaydı. Abdullah Öcalan’ın mesajını coşkuyla kutlayan halkın gündeminde yine fiziki özgürlük talebi vardı. Ana akım ise 2015 Newroz’una şu başlıklarla yer verdi: Sabah, Erdoğan’ın “Çözüm süreci tüm Türkiye’yi kapsıyor” sözlerini manşetine taşırken, Cumhuriyet “Saray’a isyan”, Posta “Herkes coştu”, Zaman “Silahlara veda çağrısı” manşetini attı.
Medya bir kez daha kör, sağır, dilsiz
2016’da ise devletin baskılarına rağmen milyonlarca yurttaş Newroz alanlarına aktı. Ana akım medya bu seneki Newroz’da 90’lardaki rolüne yani savaş söylemlerine geri döndü. Sabah gazetesi sabah erken saatlerde alandan çekilmiş bir fotoğraf eşliğinde “Diyarbakır yüz vermedi” başlığını kullanırken, Posta, Milliyet gazeteleri ise ilk sayfalarında Newroz’a hiç yer vermedi. Önceki yıllarda “coşkulu Nevruz”, “tarihi Nevruz” başlıklarını atanlar yine iktidara göre şekillendi. 2017 Newroz’u ise 16 Nisan referandumu öncesine denk geldi. Alanlara çıkan milyonlar “başkanlığa hayır” mesajını verdi. Ana akım ise yine iktidar tarafından yapılan “Nevruz” kutlamalarını “Nevruz coşkusu” diye servis etti. Coşku halktan bir kez daha iktidara döndü.
Newroz’u gözaltılardan ibaret görmek
2018 Newroz’una Türkiye’nin Efrin’e yönelik saldırıları devam ederken girildi. Halkın saldırılara olan tepkisini görmeyen ana akım medya “Ateşler yakıldı Nevruz kutlandı” başlığıyla kısa bir şekilde yer vererek meydanları dolduran milyonları görmezden geldi. 2019 Newroz’unda halkın gündeminde Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit vardı. “Mutlaka kazanacağız, tecridi kıracağız” sloganıyla kutlanan 2019 Newroz’unda halk tecride büyük tepki gösterirken ana akım görmedi, duymadı, konuşmadı. Bu sansüre karşı özgür basın ise halkın kararlı duruşunu yansıtarak halkın taleplerini duyurdu. Tüm dünyayı etkisi altına alana Covid-19 nedeniyle 2020’de kitlesel Newroz kutlamaları iptal edilse de her Newroz’da alanları dolduran halklar, Kürtler, 2020’de Newroz’u evlerinin balkonlarında ateş yakarak ve “Biji Serok Apo” sloganları eşliğinde kutladı. Covid-19’un ardından 2021 Newroz’u yine büyük bir coşkuyla kutlanırken halkın temel gündeminde Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit vardı. Ana akım 2021’de yine sessizliğini korudu. Newroz’a dair “Nevruz ne zaman?”, “Nevruz ne zaman kutlanacak?” başlıklı haberler yapılırken tecride karşı mücadele mesajının verildiği alanlarda ana akım yalnızca “polisin sıkı denetimine” yer verdi. 2022 Newroz’unda ise ana akım medya resmi kutlamalara haberlerinde bol bol yer verirken, milyonların katıldığı Newroz kutlamalarını “taşkınlık” olarak nitelendirdi. Ana akım Newroz’u yapılan gözaltılardan ibaret sandı.
2023 Newroz’unda da durum aynıydı. Ana akım kutlamaların coşkusu ve kitleselliğini görmezden gelerek, yaşanan polis saldırısı ve gözaltılara “terör” ifadeleri ile yer verdi. 2024 Newroz’unda yine Kürt halkı başta olmak üzere halkların sesini kısabileceğini düşünen ana akım yalnızca gözaltılara yer vererek halkı kriminalize etme çabasına girdi. Bu yıl kutlanan Newroz ise Kürdistan ve Türkiye’nin birçok yerinde büyük bir heyecanla kutlandı. Bu heyecanın kaynağı ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı tarihi çağrıdan kaynaklanıyordu. Asrın çağrısı halkta büyük yankı bulurken halkın ve kadınların da alanlarda haykırdığı talep netti: Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü. Halklar, bu sürecin Abdullah Öcalan olmadan yürütülemeyeceğini vurgulayarak onurlu barışın tesis edilmesi için Kürt Halk Önderi’nin özgür ve çalışır konumda olması gerektiğine dikkat çekti.
Özgür basın hep halktan yanaydı
Ana akım bu önemli gündemin yankısıyla karşılanan Newroz’u ise yine eksik gördü. Hürriyet haber başlığında “Diyarbakır'da nevruz kutlamaları: 3 ton odun, ateşe verildi” ifadelerine yer verdi ve devamında şu ifadeler yer aldı: “PKK'yı simgeleyen bez parçaları ile alana girmek isteyen ve polise mukavemet gösteren 67 kişi gözaltına alındı”. Genel olarak ana akım medya yine Newroz haberlerinde kaç kişinin gözaltına alındığına odaklandı ve Cumhurbaşkanı’nın Newroz kutlamasına yer verdi. Ama halkın sesi, sansürlenemeyecek kadar yüksekti. Bir kez daha anlamış olduk ki gözaltı yoksa haber de yok anlayışının ve iktidarın politikalarına göre değişen haberlerin halkta da bir karşılığı yok. 90’lardan günümüze Newroz’u tüm baskılara rağmen kutlayan halkın talepleri, özgür basın sayesinde görülüyor ve duyuluyor. 90’lardan bu yana değişmeyen tek şey ise özgür basının Newroz’u yansıtma biçimiydi. Ana akımın iktidara göre şekillenmesine karşılık halka odaklanan özgür basın, tüm Newroz’larda ve tüm alanlarda kadrajına halkı almaya devam edecek.