8 Mart’a doğru: Asırlık direniş (6)

  • 09:03 6 Mart 2025
  • Dosya
  
Erkek şiddetine karşı cins mücadelesini yükseltti 
 
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - 8 Mart'a giderken, kadınların birlikte mücadele etmesinin önemine vurgu yapan Fadik Yazar, "Bu sistem bizi bireyselleştirerek güçsüz bırakmak istiyor. Ama biz örgütlendikçe güçleniyoruz. O yüzden, kadın mücadelesine dört elle sarıldım ve ölene kadar da bu mücadeleyi sürdüreceğim" dedi.
 
İçinde yaşadığımız erkek egemen zihniyet, şiddet ve baskıyı normalleştirerek hayatımızın her alanında karşımıza çıkarıyor. Toplumun her noktasına sirayet eden bu şiddet sarmalına karşı, kadınlar mücadele bilincini her geçen gün daha da geliştiriyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların tarih boyunca maruz bırakıldığı eşitsizliklere, sömürüye ve erkek egemen sisteme karşı direnişinin bir simgesi. Kadınlar, sadece özel alanda değil; kamusal yaşamda, işyerlerinde, siyasette, eğitimde ve sokakta da var olma mücadelesi veriyor.
 
Çocuk yaşta şiddetle tanışan, küçük yaşta evlendirilen, eşitsizliklerle mücadele eden ve sonunda örgütlü mücadelede güç bulan kadınların sesi, 8 Mart’ta daha da yükseliyor. Kadınlar, erkek egemen sistemin yarattığı ve sürdürdüğü şiddet sarmalına karşı; özgür, eşit, hak temelli ve şiddetsiz bir yaşamı savunuyor. Ancak bu mücadelenin sadece bireysel yollarla değil, dayanışma içinde, birlikte güçlenerek ve örgütlü mücadeleyle kazanılabileceğini vurguluyorlar.
 
“Benim düşmanım erkek değil, benim düşmanım sistem” diyen kadınlar, erkek egemen sistemin dayattığı kuralları reddediyor ve yaşamın her alanında eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmeye devam ediyor. 8 Mart’a doğru giderken, kadın dayanışmasının ve örgütlü mücadelenin gücü bir kez daha ortaya çıkıyor. Kadınlar, her alanda, her yerde bir araya gelerek özgürlüğü, eşitliği ve şiddetsiz bir yaşamı inşa etmek için mücadele etmeye devam ediyor!
 
Dosyamızda bugün Fadik Yazar’ın hikâyesi, bu mücadelenin bir parçası olarak, kadınların yaşadığı baskıyı, şiddeti ve erkek egemen sisteme karşı verdiği mücadeleyi gözler önüne seriyor. Çocuk yaştayken, babasının annesine uyguladığı şiddete tanıklık ederek erkek egemen zihniyeti sorgulamaya başlayan Fadik Yazar’ın hikayesine uzanıyoruz.
 
Erkek şiddetini sorgulamaya başlıyor 
 
Sivas’ta doğan Fadik Yazar, henüz 9 aylıkken ailesinin yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle İstanbul Kasımpaşa’ya taşındıklarını ve yoksul bir mahallede büyüdüğünü anlatıyor. Çocukluğu boyunca, yoksulluğun ve hayatın sert yüzüyle iç içe yaşadığını dile getiriyor. Daha küçücük yaşlarda, şiddetin ne demek olduğunu öğrenmek zorunda kaldığını söylüyor.  “Babamın anneme şiddeti vardı. Şiddet koşulları altında büyüdük” diyen Fadik Yazar  sözlerine şöyle devam ediyor: “ Aleviyiz ve birçok baskı ve sindirme uygulamalarına da maruz kaldık.  Bundan dolayı birçok sıkıntıyla da karşı karşıya kaldık. Ben çocuk aklı ile çok farkında değildim, ama daha sonra sorgulamaya başladım. Okuma potansiyeli bizim oralarda neredeyse hiç yoktu. Genelde kız çocukları küçük yaşlarda evlendiriliyordu.  Ben biraz ailemin içinde yaşadığım sıkıntılardan da kaynaklı bazı şeyleri sorgulamaya başladım. Maruz kaldığım şeylerden dolayı kaçış yollarını çok aradım. Hatta evden bile kaçtığım olmuştur.  Çünkü bir şeyleri reddediyordum. Yapılan bu haksızlıkları ve yaşanan şiddetin doğru olmadığını tahmin edebiliyordum. Bir kadın olarak kaçış ve kurtuluş yollarını mecbur kalarak evlilikte bulmak. Tek çare sana bunu bırakıyor.  Kendi hayatını kurabilirsin, kendi evin olacak, daha huzurlu bir yaşamın olacak gibi düşünüyorsun.”
 
‘İtaatkar olmadığım için şiddet gördüm’
 
“Yağmurdan kaçarken, doluya yakalandım” diyen Fadik Yazar, 17 yaşında iken evlendiriliyor. Fadik, evlendirildikten sonraki süreci şu sözlerle anlatıyor: “Yıllarca sorguladım, neden böyleler? Erkek egemen zihniyeti sorgulamaya başladım. Evlendikten sona şiddete maruz kaldım. Çünkü itaatkar olmadığım için şiddet gördüm. Yaşadığımız o düzene karşı daha asi isyankardım. Eşim sürekli egemenlik kurmaya çalışıyordu. Bu egemenlik bana gereksiz geliyor. ‘Neden’ sorusunu soruyorum kendime. Egemenlik kurmayı hiçbir zaman benimsemedim ve bana her zaman sıkıntılı geldi. Bunun karşısında da içsel bir şekilde bir direniş göstermek zorunda kaldım. 20 yıl evli kaldıktan sonra boşandım. Kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalıştım. Babamın, anneme uyguladığı şiddeti daha iyi anlayabildim. Benim buna itirazım ile birlikte annem de babamdan boşandı. Annem cesaret edemedi boşanmaya, ama bizim mücadelemizle birlikte annem de boşandı.” 
 
 Sistem sorunu
 
Cins bilinciğini kardeşi ile kurduğu bağ ile tanıdığını ve anlamlandırdığını kaydeden Fadik Yazar, bir kadının kadınla dayanışması ve kadın bilincinin önemli bir adım olduğunu sözlerine ekliyor. Fadik Yazar, “Meselenin politik boyutunu bilmeden bu bilince ulaştım. Ben ve kardeşim birbirimizle dayanışarak, kendi ayaklarımızın üstünde durduk ve birlikte işe başladık. Ama burada da hem baba hem de eş buna izin vermiyordu. Çünkü kadınların kendi ayakları üzerinde durması, onlar için bir tehditti. Tehdit olduğu için de taş koymaya başladılar. Daha sonra bu olanları kendim kırdım. Bir gazetede iş ilanı buldum. Gittim işe başladım. Kendi ayaklarımın üzerinde durdum. Dışarıdaki dünyayı tanıdım. Başka bir dünyanın olduğunu gördüm, başka bir şeyler yapmanın mümkün olduğunu keşfettikçe biraz daha güçlenerek yol kat ettim. Eşimle boşanmadan önce de meselenin o olmadığını, bu meselenin bir sistem sorunu olduğunu fark ettim” diye belirtiyor. 
 
Kardeşlik ilkesi
 
Fadik Yazar sözlerine şöyle devam ediyor: “Çocuklarımı büyütmek, onlara sahip çıkmak ve topluma kazandırmak için bir mücadele verdim. Gezi Direnişi’nden sonra, kadınların bir araya gelerek mücadele etmesi gerektiğini keşfettim. Gezi olaylarından sonra mahallede kadın dayanışmasını kurmaya karar verdik. Birkaç kadın arkadaşla birlikte örgütlendik ve mücadele alanına girmem bu şekilde başladı. Tabii ki bunun temelinde, babamın anneme uyguladığı şiddete çocukluktan beri tanık olmam ve bir şey yapamamam yatıyordu. Bu yüzden, bu sorunların nedenlerini araştırmaya başladım. Bundan dolayı, hayata daha güçlü tutunma gerekçem oluştu. Ben örgütlü mücadeleye her geçen gün daha da bağlandım ve inancım giderek büyüdü.
Kadınların bir araya geldiğinde yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Benim en büyük desteğim kız kardeşim oldu. ‘Kız kardeşlik’ ilkesi benim için çok önemli bir yer tuttu. Bu sadece aynı kandan olma meselesi değil, kadın olmaktan kaynaklı çok yoğun bir duyguydu. O yüzden, kadınlarla bir araya geldiğimizde üstesinden gelemeyeceğim hiçbir şey olmadığını düşünüyorum. Bu durum bizi bireysel olarak da çok güçlü kılıyor. Gittiğimiz her alanı güzelleştiriyoruz. Bu yüzden, kadın mücadelesine dört elle sarıldım ve ölene kadar da bu mücadeleyi sürdüreceğim.”
 
‘Benim düşmanın erkek değil sistem’
 
Kadınların yaşamın her alanında birçok zorlukla karşı karşıya kaldığını paylaşan Fadik Yazar, sözlerini şu sözlerle sonlandırıyor: “Kadınlar, örgütlü alan içinde de birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalıyor. Kişilerden kaynaklı sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Ama ben şunu diyorum: Kişilere değil, harekete örgütlenin. Çünkü kişiler çok önemli değil, gelir geçerler ama hareket hep devam etmiştir. Önemli olan ona inanmak.
 
Dünden bugüne kadınlar çok yol katetti. Kadın hareketi, kadınları hem özgürleştiren hem de ilerleten bir noktaya doğru gidiyor. Ben kendime hep şunu söyledim: Benim düşmanım erkek değil, benim düşmanım sistem. Çünkü bu düzeni üreten sistemin kendisi. Ama mücadele etmek ve gelecek için ayakta kalmak önemli. Hayatta kalmamın tek sebebi, umut ve geleceğe olan inancım. Şu anda Okmeydanı Halkevci kadınlarla birlikte örgütleniyoruz. Kadınlarla haklarına dair çalışmalar yürütüyoruz. Ve buradan bütün kadınlara sesleniyorum: Mutlaka örgütlenin! 8 Mart’a doğru giderken birlikte olmaya ve birlikte mücadele etmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.”
 
Yarın: Nasıl bir yaşam istiyoruz'un formülü 'Jin jiyan azadî'