
Sınırların ötesinde yükselen mücadele (6)
- 09:01 6 Mart 2025
- Dosya
Maori kadınlarının toprak, kimlik ve özgürlük mücadelesi
Derya Ceylan
HABER MERKEZİ – Okyanusya’da kadınlar, sömürgecilik ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı yüzyıllardır direniyor. Yeni Zelanda’da ise Maori kadınları, eğitim, ekonomi ve siyasette haklarını savunmaya devam ediyor. Te Puea Herangi’nin öncülük ettiği direnişin izinden giden kadınlar, kültürel kimliklerini koruma ve eşitlik mücadelesini 21’inci yüzyıla taşıyor.
8 Mart, dünya genelinde kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin sesi olmaya devam ediyor. Kadın haklarının kazanılması için verilen mücadele, dünyanın dört bir yanında farklı şekillerde sürerken, Okyanusya’nın yerli kadınları da uzun yıllardır hem sömürgecilik karşısında halklarının haklarını korumak hem de toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele ediyor. Avustralya’dan Polinezya’ya, Samoa’dan Yeni Zelanda’ya kadar geniş bir bölgeyi kapsayan Okyanusya’da kadınlar, geleneksel toplumlardaki güçlü konumlarını yeniden kazanmak ve tarihsel adaletsizlikleri tersine çevirmek için örgütleniyor.
Pasifik toplumlarında kadınlar tarih boyunca yalnızca aile içinde değil, toplumsal karar alma mekanizmalarında, savaşlarda ve kültürel liderlik rollerinde de etkin oldu. Ancak, Avrupalı sömürgecilerin gelişiyle birlikte kadınların toplumsal statüsü geriledi, ekonomik ve siyasi alanlardan uzaklaştırıldı. 19’uncu ve 20’nci yüzyılda kadınlar, sadece sömürge yönetimlerine karşı değil, aynı zamanda ataerkil baskılara karşı da örgütlendi. Okyanusya’da bu mücadelenin en güçlü örneklerinden biri, Yeni Zelanda’daki kadın hareketi oldu.
Dosyamızın bu bölümünde, Yeni Zelanda’da kadın mücadelesinin tarihsel gelişimini ele alıyoruz.
Yeni Zelanda’da Maori kadınlarının sömürgecilik, ekonomik eşitsizlik ve siyasi dışlanmışlığa karşı verdiği direniş, bugün de devam ediyor. Eğitim, ekonomik bağımsızlık ve siyasi temsilde eşitlik talepleri, 21’inci yüzyılda da mücadelenin en önemli başlıkları arasında yer alıyor.
Kadın hareketleri ve Maori kadınlarının direnişi
Yeni Zelanda, kadın hakları açısından dünya genelinde en ilerici ülkelerden biri olarak kabul ediliyor. 1893 yılında kadınlara seçme hakkı tanıyan ilk ülke olması, kadın hakları hareketlerinin güçlü temeller üzerine inşa edildiğini gösteriyor. Ancak, bu kazanımlar her kadın için eşit derecede erişilebilir olmadı. Avrupa kökenli (Pakeha) kadınlar oy kullanma hakkını elde ederken, Maori kadınları, uzun yıllar boyunca toprak hakları, ekonomik özgürlük ve siyasi temsil gibi konularda büyük engellerle karşı karşıya kaldı.
Maori kadınları 19’uncu yüzyıldan itibaren yerli halkların haklarını savunan hareketlerde önemli roller üstlendi. Meri Te Tai Mangakahia, kadınların siyasi temsil hakkı için mücadele eden ilk isimlerden biri oldu. Heni Pore, İngilizlere karşı silahlı direnişe katılarak halkını savundu. 20’nci yüzyılın başında ise Te Puea Herangi, sadece bir direniş lideri değil, aynı zamanda Maori halkının ekonomik ve kültürel olarak yeniden inşasını sağlayan bir önder haline geldi.
Te Puea Herangi, 1’inci Dünya Savaşı sırasında hükümetin Maori gençlerini zorla askere almasına karşı çıktı. "Bu bizim savaşımız değil" diyerek gençleri korumak için direniş başlattı. Waikato bölgesinde Turangawaewae Marae’yi kurarak, burayı bir kültürel ve ekonomik diriliş merkezi haline getirdi. Maori halkının bağımsızlığını yeniden kazanması için diplomasi yürüttü, hükümet ile müzakerelerde yer aldı ve toprak haklarının geri kazanılması için mücadele etti.
Te Puea Herangi’nin mücadelesi yalnızca geçmişin bir parçası olarak kalmadı. Bugün de Maori kadınları, onun açtığı yolda ilerleyerek eğitim, ekonomik özgürlük ve siyasi temsilde eşitlik için mücadele etmeye devam ediyor.
Eğitimde eşitlik mücadelesi
Maori kadınları için eğitim, sadece bireysel bir gelişim alanı değil, aynı zamanda kültürel kimliğin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için kritik bir mücadele alanı olarak görülüyor. Uzun yıllar boyunca sömürgeci eğitim politikaları, Maori dilini ve kültürel mirasını baskı altına almaya çalıştı. Avrupalı misyonerlerin ve hükümet politikalarının etkisiyle, Maori çocukları İngilizce eğitim veren okullara zorlandı, kendi dillerini ve geleneklerini öğrenmeleri engellendi.
Ancak, 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Maori kadınları bu duruma karşı örgütlenerek, dilin ve kültürel eğitimin yeniden canlandırılması için mücadele etti. 1980’lerde başlatılan Kohanga Reo (Maori anaokulları) hareketi, yerli dilin çocuklara erken yaşta öğretilmesini amaçladı. Bu hareketin öncülerinden biri olan Dame Iritana Tawhiwhirangi, eğitimde yerli kimliğinin korunması için büyük çaba harcadı.
Bugün, Yeni Zelanda üniversitelerinde Maori çalışmaları bölümleri açılıyor, Maori kadın akademisyenler giderek daha fazla görünür hale geliyor. Ancak, hâlâ eğitimde fırsat eşitsizliği devam ediyor. Maori öğrenciler, Avrupalı kökenli öğrencilere kıyasla daha yüksek okulu terk etme oranlarına sahip. Kadınlar, eğitimde daha fazla fırsat yaratılması ve Maori kültürünün akademik alanda daha güçlü bir şekilde temsil edilmesi için mücadele etmeye devam ediyor.
Kadınların iş gücündeki rolü
Yeni Zelanda’da kadınlar genel olarak iş gücüne katılım konusunda ilerleme kaydetmiş olsa da, Maori kadınları hala ekonomik eşitsizliklerle mücadele ediyor. Geleneksel olarak tarım, balıkçılık ve el sanatlarıyla geçim sağlayan Maori toplumu, sömürgecilik döneminde ekonomik olarak dışlanmış bir konuma itildi. Kadınlar, kapitalizmin de etkisiyle düşük ücretli işlerde çalışmak zorunda kaldı.
Bugün, Maori kadınları iş dünyasında daha fazla temsil edilse de, ücret farkları, iş güvencesizliği ve yönetici pozisyonlarındaki eksiklik gibi sorunlarla karşı karşıya. Maori kadın girişimcileri destekleyen projeler, son yıllarda ekonomik bağımsızlık mücadelesinin önemli bir parçası haline geldi. Hükümet destekli programlar, kadınların kendi işlerini kurmasını teşvik etmeye başladı, ancak eşitsizlikleri gidermek için daha fazla reform talep ediliyor.
Yeni Zelanda’da kadınların siyasete katılımı sınırlı
Yeni Zelanda’da kadınların siyasi katılımı güçlü bir geçmişe sahip olsa da, Maori kadınlarının parlamentodaki temsili uzun yıllar boyunca sınırlı kaldı. Son yıllarda ise bu durum değişmeye başladı. Nanaia Mahuta, 2020’de Yeni Zelanda’nın ilk Maori kadın Dışişleri Bakanı oldu. Debbie Ngarewa-Packer, Maori Partisi’nin eş lideri olarak hükümet politikalarını eleştirmeye devam ediyor.
Parlamentodaki kadın sayısının artması, Maori haklarının daha güçlü savunulmasına katkı sağlıyor. Ancak, yerli kadınlar, karar alma mekanizmalarında daha fazla temsil edilmek ve yalnızca kültürel meselelerle değil, ekonomi ve çevre gibi konularla da ilgilenmek istiyor.
Okyanusya’da mücadele devam ediyor
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, Okyanusya’daki kadın hareketlerini anlamak, küresel mücadeleye katkı sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Yeni Zelanda’da Maori kadınlarının verdiği mücadele, sadece geçmişin değil, günümüzün ve geleceğin de bir meselesi olarak varlığını sürdürüyor. Eğitimde fırsat eşitliği, ekonomik bağımsızlık ve siyasi temsilde eşitlik talepleri, kadınların mücadelesinin merkezinde yer almaya devam ediyor.
Yarın: Juana Azurduy’un mirasından günümüze