Leyla Birlik: 3 kadın da Botan’ın ruhu ile mücadele etti…

  • 11:59 3 Ocak 2022
  • Güncel
Rojda Aydın
 
ŞIRNAK - HDP Şırnak eski Milletvekili Leyla Birlik, Silopi’de katledilen Sêvê, Pakize ve Fatma için şu ifadeleri kullanıyor: “Ben Botan’ı Kürdistan'ın kalbi olarak görüyorum. 3 kadın arkadaşım da Botanlıydı. Botan ruhu ile mücadele ettiler.”
 
Şırnak’ın Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında bölgeye giden Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi (PM) üyesi Sêvê Demir, Kongreya Jinên Azad (KJA) aktivisti Fatma Uyar ile Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır’ın katledilişinin üzerinden 6 yıl geçti. 4 Ocak 2016’da zırhlı araçtan açılan ateşle katledilen 3 Kürt kadını, onlarla birlikte çalışma yürüten Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak eski Milletvekili Leyla Birlik anlatıyor.
 
‘Direnişe ve vahşete tanıklık ettim’
 
“Onlarla tanışmam Kürdistan tarihine geçecek bir süreçtir” sözleriyle anlatımına başlayan Leyla, 2015’te Şırnak'ta milletvekili seçildiği süreçte Fatma Uyar’ın cezaevinden yeni çıktığını belirtiyor. Leyla, “Bir Kürt kadın olarak, onların katledildiği süreçte ben de hafızamdan asla silinmeyecek bir sürecin tanıklığını yaptım. O süreci bizzat her boyutu ile yaşadım. Kürdistan tarihinde muazzam görkemli, kadınıyla, çocuğuyla bir direniş süreci oldu ve çok da eşine rastlanmayacak bir boyuttu. Bir diğer boyutuyla ise Türk devletinin vahşetine tanıklık ettim” diyor.
 
‘Sêvê deyince rüzgârda savrulan kıvır kıvır saçları aklıma geliyor’
 
Özyönetim sürecinde “savaş ahlakının bir kenara bırakılarak saldırıların gerçekleştiğini” dile getiren Leyla, halkın yok edilmesinin amaçlandığını söylüyor. Bu dönem Sêvê’yle çalışma yürütme şansını yakaladığını kaydeden Leyla, Sêvê’yle ilgili en çok “Berxwedan jiyane” (Yaşamak direnmektir) sloganını anımsadığını ifade ederek, “Bu slogan hiç düşmezdi dilinden. Rüzgarda savrulan kıvır kıvır saçları gözümün önüne geliyor sürekli. Zorlu bir süreçte mücadele arkadaşlığı yaptık. Özyönetim sürecine, direnişe inanan arkadaşlardan biriydi. Amasız fakatsız her çalışmadaydı. Tereddüdü yoktu. Saldırıların en yoğun yaşandığı süreçte mücadele etmekten geri adım atmadı. Halkın direnişe geçtiği sokakta, kıvırcık saçlarının arasından bana gülümseyen Sêvê’nin yüzü gözümün önünden hiç gitmiyor” sözlerine yer veriyor.
 
‘Cesur, inançlı ve güçlü bir kadındı’
 
Leyla, Pakize’yle de Silopi’de özyönetim süreçlerinde tanıştığını ekleyerek, tanışmasını şöyle anlatıyor: “Kolluk kuvvetleri sabah saatlerinde rast gele bir sokağı taramışlardı. Akrebin bir sokağı taraması sonucu 80 yaşlarında bir yurtsever, 17 yaşında bir çocuk ve eczaneyi sabah saatlerinde açmak için giden bir yurttaş yaşamını yitiriyor. Bu 3 yurttaşımızı defnederken Pakize ile tanıştım. Mezarlıkta mikrofonu eline almıştı ve konuşuyordu. O zamana kadar tanışma imkanımız olmamıştı. Sonraki çalışmalarda da bir araya geldik ve çalıştık. Sêvê’den çok farklı olmayan, o sürece bir bütünen dahil olan, cesur, inançlı ve güçlü bir kadındı.”
 
‘Fatma’yı gülüşüyle hatırlıyorum’
 
Fatma’nın yaş olarak daha genç olduğunu ve cezaevinden yeni çıktığını söyleyen Leyla, Fatma’nın devrime çok inandığının altını çiziyor. Leyla, “Çatışmalar yaşandığında Fatma da Silopi’deydi. Onu kocaman gülümsemesiyle ve çocuksu bir gül yüzü ve gülümsemesi ve devrime olan inancı, direnciyle tanıyorum. Silopi’den ayrıldığım zaman da Sêvê, Pakize ve Fatma’yı en son bir arada bırakıp gitmiştim. Yani bu üç kadın arkadaşla bir arada olup sohbet etmek, yolculuk etmek ve bütün zorluklara rağmen gülümseyebilmek, onlara sıkı sıkı yaklaşmak o direniş sürecini onlarla yaşamak şansına sahip oldum” diyor.
 
‘Botan ruhu ile mücadele ettiler’
 
Katledilen 3 kadının da özel savaş politikalarının farkında olduğuna değinen Leyla, “Ben Botan’ı Kürdistan'ın kalbi olarak görüyorum. 3 kadın arkadaşım da Botanlıydı. Botan ruhu ile mücadele ettiler. Onlar halkla hep içe içeydiler. Halktan Botan’dan kopuk değillerdi. O topraklardan, o mahallelerden uzak değillerdi” sözlerine yer veriyor.
 
‘Özyönetimle beraber yaşam da değişiyordu’
 
2015-2016 yıllarında Şırnak ve ilçelerinde bir değişimin olduğuna işaret eden Leyla, bu değişimle beraber komünal bir yaşamın kurulduğunu dile getiriyor. “Asıl boyutu da özgür bir Kürdistan’da yaşadık o mahallelerde” diyen Leyla, “Direnişin olduğu yerler ile kentin geriye kalan kısımları arasındaki yaşam o kadar farklıydı ki. Direnişin olduğu alana geçtiğimiz zaman muazzam bir değişim görüyorduk. Bütün mahalle kolektif bir şekilde beraber çalışıyordu. Özyönetimle beraber yaşam şekli de değişiyordu. Sêvê’de ben bunu görebiliyordum. O değişimi görmek ve değişime şahitlik yapmakta ve özgür bir Kürdistan’ı bir boyutuyla da olsa yaşamak bizde de bir değişime neden oluyordu. Hepimizde değişim oluyordu. Direniş anında her zaman halkımızla beraberdiler” ifadelerini kullanıyor.
 
‘Paris Katliamı’na denk getirilen bir tarihti’
 
Sokağa çıkma yasağı sürecinde yüzlerce kişinin katledildiğine vurgu yapan Leyla, 9 Ocak 2013 tarihinde Paris’te katledilen 3 kadını da anımstarak, Sêvê, Pakize ve Fatma’nın yakın tarihte katledilişinin tesadüf olmadığının altını çiziyor. “Devletlerin hafızasına” değinen Leyla, “Kürtler üzerinde uygulanan özel savaş politikalarının bir sonucu üç kadın katledildi. Bu katliam planlı ve hesaplıydı. Devlet sadece tank ve toplarla değil, özel savaş aygıtları ile geldi ve bir toplumun tarihi yok edilmek istendi. İnsanların hafızlarına yer edinmiş olayları devletler kendi çıkarları için kullanır. Bu salt Türk devletinin yaptığı bir şey değildir” diyor.
 
‘Türk devletinin cenazelere bile tahammülü yoktu’
 
Sêvê, Pakize ve Fatma’nın katledilmesinden bir süre önce onları gördüğünü ve vedalaştıktan sonra Şırnak’a geçtiğini ifade eden Leyla, şu sözlerle katledilen 3 kadına dair konuşuyor: “O süreçte Cizre, Silopi ve Şırnak’ın belli mahalleleri abluka altındaydı. Daha sonra 3 kadının katledildiğini öğrendik. O zaman Şırnak Devlet Hastanesi morgunda yer kalmamıştı. Ben o zaman hastanedeydim. 3 kadını katleden ekip onları hastaneye getirdi. Getiren kişiler sakallı ve kim oldukları belli olmuyordu. Çünkü biz o süreçte kolluk kuvvetleri ile yer yer vekillik sıfatı ile iletişime geçiyorduk. Cenazeler birikmişti, cenazeler verilmiyordu. Türk devletinin cenazelere bile tahammülü yoktu. Halk tüm bu baskılara karşı cenazeleri sahiplendi. Sêvê, Botan için ‘Kürdistan tam da burası’ diyordu. Sêvê her zaman Botan’ a olan sevgisini dile getiriyordu. Onların şahsında Kürt kadın mücadelesi yükselmeye devam ediyor.”
 
‘Kadın demek toplum demektir’
 
Leyla, savaş ve çatışma süreçlerinde kadınların hedef alınmasına dair ise, “Sembol olan, öncülük eden kadın arkadaşların hedef alınması bir tesadüf değil, özel bir politikadır. Devletler de kadın direnişinin topumu değiştiren, dönüştüren öncü bir güç olduğunu çok iyi biliyor. Bu nedenle kadınlara, kadın mücadelesine saldırı gerçekleştiriyor. Kadın mücadelesinin toplumu ne kadar değiştirip dönüştürebileceğinin farkındalar. Bu yaşamı kuranın, toplumun özünü oluşturanın kadın olduğunu biliyorlar ve bunun çok farkındalar. Bu nedenle önce kadını katletmek, kadın mücadelesini yok etmek istiyor. Mücadele eden kadınların şahsında Kürt toplumunu yok etmek istiyor. Kadın demek toplum demektir. Toplumu oluşturan, var eden temel yapı taşı kadınlardır” ifadelerinde bulunuyor.
 
‘Özgür bir Kürdistan hedefimiz var’
 
Leyla, son olarak şunları söylüyor: “Özyönetiminden sonraki kayyım sürecinde ilk hedeflerinde kadın vardı. Siyasete, seçilmişlere yönelik operasyonda ilk hedeflerinde kadın vardı. Aysel Tuğluk bunun bir örneğidir. Aslında toplumu dağıtmak istiyor. Civak dediğimiz toplumsallaşmayı yok etmek istiyor. Bu anlamda da kadınların mücadelesinde ısrarcı ve fedakar olduğunu biliyorlar. Kadının toplumu değiştirip dönüştürmekteki öncülük rolünü çok iyi biliyorlar. Ve bu anlamda sadece o süreçte değil, hala da yaşanıyor. Hele Kürt kadınlar, bu yüzyılda sadece Kürdistan devrimi için değil kadın devrimini gerçekleştirme hattında bir mücadele ediyor. Kürt kadınlar, bu yüzyılın kadın devrimin yüzyılı olacağını, beyan ediyor. Özgür bir Kürdistan hedefimiz var.  Türk devleti bunu çok iyi biliyor. Kürt kadının Ortadoğu'daki kadınların mücadelesine öncülüğünü ve rolünü biliyorlar.”