
'Uzaklaştırma kararı şiddet faillerine telefonla tebliğ ediliyor'
- 09:01 20 Nisan 2021
- Hukuk
Dilan Babat
ANKARA- İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmadığını söyleyen Avukat Fatma Girgin, şiddet vakalarında faillere uzaklaştırma kararının polis tarafından telefon ile tebliğ edildiğine dikkat çekti. Fatma, “İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulanmış olsaydı şu an Ayşe Tuğba Arslan ve öldürülen kadınlar yaşıyor olacaktı" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart gecesi İstanbul Sözleşmesi feshedildi. İktidar, feshedilme kararına gerekçe olarak, “aile yapısını” korumaya dönük olduğunu belirtti. Geri çekilme kararı ile kadınlar, şiddet sarmalına bir kez daha itilirken, bu duruma karşı tepkiler ise büyüyerek devam ediyor. Diğer yandan sözleşmenin kapsamında olan “6284 sayılı yasa için de tehlike çanları çalmaya başladı mı?” soruları da sorulmaya başlandı.
Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Avukat Fatma Girgin İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Çekilme kararı kabul edilemez’
Sözleşmenin kadın, çocuk ve LGBTİ+’ların şiddetten korunmasını garanti altına aldığını ifade eden Fatma, “Sözleşmeye imza atan devletlere birtakım sorumluluklar yükleyen bir sözleşme. Bu konuda cinsiyet eşitliği ve şiddetin önlenmesi konusunda devletlere etkin mekanizmalar kurma, şiddet olaylarında etkin olarak, araştırma, önleme, kovuşturma ve cezalandırma konusunda yükümlülükler yüklüyor. Yine şiddet konusunda ve toplumsal cinsiyet eşitliğin sağlanması noktasında bir tür politikalar geliştirmesi yükümlülüğünü yüklüyor. Bir gece yarısı bu sözleşmeden tek bir kişinin imzası ile çekilmesi kadınlar ve LGBTİ+’lar bakımından kabul edilemez. Sözleşme özellikle cinsiyete ve nefrete dayalı cinayetlerin bu kadar artış gösterdiği bir ülkede hiçbir kadın örgütüne danışılmaksızın çekilmesi kabul edilmez bir durum” dedi.
‘Sözleşme yürürlükte iken kadınlar yönlendiriliyordu’
Sözleşmenin yürürlükte olmasına rağmen etkin bir şekilde devrede olmadığına atıfta bulunan Fatma, buna kadınların polis tarafından adliyeye ya da mahkemeye yönlendirildiklerine dair tanıklığıyla dikkat çekti. Fatma, “Sözleşme ile birlikte şiddet mağdurlarının ikinci kere mağdur edilmesinin önüne geçiliyordu. Ancak sözleşme yürürlükten kalktıktan sonra ki İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun paylaştığı verilerde kadınlara koruma kararının verilmediği kaydedildi. 6284 sayılı yasa yürürlükte olmasına rağmen ve önleyici tedbir kararlarının bu yasalarda ayrıntılı verilmiş olmasına rağmen İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilme etkilerini kolluğun tavır ve tutumunu böylelikle görebiliyoruz” şeklinde konuştu.
‘6284 sayılı yasaya bir tehdit oluşturur mu?’
Sözleşmenin 6284 sayılı yasayı referans aldığına dikkat çeken Fatma şöyle devam etti: “Şiddete maruz kalan kişinin şiddet faili ile aynı ortamda kalmasını engelleyen gerekirse evden uzaklaştıran, şiddet mağdurun okulunun veya iş yerinin bulunduğu yaşam alanlarında uzak tutulmasını, ya da iletişim araçları ile kişiyi rahatsız etmemesini hatta bu yasa şiddete maruz kalmış kişiyi değil, yakınlarını ve aile bireylerini de koruma kapsamına alan gerekli görüldüğünde talep edilen kreş yardımı ve ekonomik yardım yapılmasını bir dizi önleyici gören bir yasadır. Kadınların anayasası olarak nitelendiriliyor. Şiddetsiz bir hayatın teminatıydı. Anayasaya göre temel hak ve hürriyetlere ilişkin bir sözleşme metninin hatta kanunların bile üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta şiddet konusunda kadınların savunduğu ve tutunduğu mekanizmalar. Uluslararası sözleşmeden çekilmek, ‘6284 sayılı yasaya da bir tehdit oluşturur mu?’ sorularını da akıllara getiriyor.”
‘Faillerin şiddet dozu artıyor’
Çekilme kararının ardından Eskişehir Barosu'nun da Danıştay’a dava açtığını söyleyen Fatma, sözleşmenin etkin uygulanmadığının kadın katliamı davalarındaki dosyalardan da anlaşıldığını dile getirdi. Fatma, “Sözleşme yürürlükte iken bununla karşı karşıya kaldık. Koruma kararının çok kısa sürede tebliğ edilirken, şiddet faillerinin arada günler ve aylar geçmesine rağmen tebliğ edilmediği dolayısıyla koruma kararı ihlal edildiğinde yasaların öngörülen bir hapis cezası var. Şiddet failinin bu hapis cezası ile karşı karşıya kalmadığını görüyoruz. Koruma kararı ihlal edilen failin herhangi bir yaptırıma cezaya tabi tutulmadığını özelde Eskişehir’de gördüğümüzü söyleyebiliriz. Bu durumda ister istemez faillerin şiddetinin dozunu artırmasına ve failin cesaretlendirilmesine de neden oluyor” sözlerini kullandı.
‘Şiddet verileri kayıt altına alınmıyor’
Sözleşmede imzası olan ülkelere, ‘şiddet vakalarında verileri tutun’ yükümlülüğünü de yüklediğini kaydeden Fatma, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi İzleme Komitesi'nin sunmuş olduğu raporlarda verilerin gerçeklik payının olmadığının ortaya çıktığını vurguladı. Fatma, “Burada çalışma yaparken, şiddete maruz kalan kadınlar verilerinin kayıt altında tutulmadığına da tanıklık ettik. Kadınlara özel dosyaların açılmadığını özelde Ayşe Tuğba Arslan dava sürecine ilişkin hazırladığımız raporlarda ortaya çıkardık. Devlet bu konuda veri tutmamaya ve yükümlülüklerini yerine getirmemeye çok ısrarcıydı. Bir şiddet olayının faili yok. Bir kadın kaç kere şiddete maruz kalmış bunlar yok. Bir risk haritası oluşturması için taleplerimiz vardı. 23 başvuruya rağmen bir şey yapılmadıysa orada devletin sorumluluğu vardır. O cinayete devlete ortaktır” şeklinde konuştu.
‘Koruma kararı faile telefondan tebliğ edildi’
Koruma tedbiri kararına ilişkin baktığı bir dosyadan örnek veren Fatma, polisin şiddetin failini telefonla arayarak uzaklaştırma kararını bildirdiğini söylediğini kaydetti. Koruma kararı tedbiri alındıktan sonra bir hafta içerisinde polis tarafından şiddet failine tebliğ edilmesi gerektiğini yasanın böyle uygulandığını söyleyen Fatma, faile telefonla kararı tebliğ etmenin usule uygun olmadığını sözlerine ekledi. Fatma, "Şiddete maruz kalan kadın mı bedeli ödeyecek? Yoksa bu işlemi yapmayan ihmali olan kolluk personeli mi bir yaptırıma tabi tutulacak? İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin bir şekilde uygulansaydı bu tarz durumlarla karşı karşıya kalmazdık” ifadelerini kullandı.
'Sözleşme uygulansaydı öldürülen kadınlar yaşıyor olacaktı'
Son olarak, 2019 yılında Eskişehir'de boşandığı erkek Yalçın Özalpay tarafından kesici aletle katledilen Ayşe Tuğba Arslan örneğini veren Fatma, Ayşe’nin 23 kez adli makamlara başvurduğunu hatırlattı. Ayşe Tuğba'nın uzaklaştırma kararına rağmen fail ile defalarca bir araya getirildiğini söyleyen Fatma, "İstanbul Sözleşmesi'nde diyor ki; 'Şiddet varsa şiddet mağduru ve faili bir araya getiremezsiniz.’ Ama bu davada buna dahi riayet edilmemiş. 23 başvurunun ardından Tuğba’nın öldürülmesine neden olan bir süreç yaşandı. Dosyada bir rapor çalışması yürüttük. Orada ihmali olan kolluk personeli, ŞÖNİM personeline kadar. İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulanmış olsaydı şu an Ayşe Tuğba Arslan ve öldürülen kadınlar yaşıyor olacaktı" diye konuştu.