Bölge Kriz Koordinasyonu: Salgın cezaevlerine bulaştı

  • 09:15 2 Mayıs 2020
  • Güncel
DİYARBAKIR- COVİD-19 Bölge Kriz Koordinasyonu yayınladığı haftalık basın açıklamasında, "Salgın cezaevlerine bulaşmıştır. En kısa zamanda tüm cezaevlerinde bulunan hasta, çocuk sahibi kadınlar ve 65 yaş üstü tutsak ve hükümlüler tahliye edilmelidir" dedi.
 
Yeni tip koronavirüs (COVİD-19) tehlike oluşturmaya devam ederken Diyarbakır'daki COVİD-19 Bölge Kriz Koordinasyonu haftalık basın açıklaması yayınladı. Halkın önlemlerini almaya devam etmesi çağrısı yapılan açıklamada salgının bir sağlık sorunu olmaktan öte tüm insanlığı ekonomik, politik ve ekolojik olarak ilgilendiren temel bir soruna dönüştüğü kaydedildi. Açıklamada, dünyada vaka ve ölüm sayısının kısmen düşmüş olsa da hala bilimsel olarak test edilmiş bir tedavi yönteminin olmamasından kaynaklı salgın riskinin devam etmekte olduğu aktarıldı.
 
‘Hükümet toplumlara hesap vermelidirler'
 
Açıklamada, vaka ve ölüm sayısının kısmen düşmesi ile birlikte hükümetlerin buradan kendilerine bir  başarı hikayesi çıkarmaya çalıştıklarına dikkat çekildi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: "Dünya halkları, neoliberal düzenin ve onlara her türlü sınırsız imkan ve olanak sağlayan hükümetlerin sorumluluklarını manipüle ederek buradan bir başarı hikayesi çıkarmalarına izin vermemelidir. Övünme yerine, tüm devlet, hükümet ve sermaye grupları toplumlara hesap vermelidirler. Bu anlamda salgının müsebbibi konumunda olan hükümet ile sermayenin oyunları karşısında halklar daha dikkatli ve temkinli olmalıdır."
 
'Kimse bu katliamdan bir başarı hikâyesi çıkarmaya kalkmasın'
 
Türkiye’de salgınla mücadele etme biçiminin amaç dışına çıkarak özel bir yönetim biçimi haline getirildiğini belirten açıklamada, "Salgının şeffaf bir şekilde yönetilmemesi, illerin  test kapasitesinin bilinmemesi, tüm dayanışma biçimlerine sert bir şekilde müdahale edilmesi, en ufak muhalefetin susturulmasına karşı; iktidarın sürekli alkışlanma ve sınırsız övgülerle normal koşullarda zaten yapmaları gereken rutin işleri bile AKP lehine bir yatırım haline getirme gayretine tüm kamuoyu tanıktır. Ortalama hergün 100'ün üzerinde insanın, Türkiye'de salgından dolayı ölmesine rağmen  gündelik ölümleri ve vaka sayısını normalleştirmek en tehlikeli yaklaşımdır. Salgından dolayı şu ana kadar 3500'e yakın insanın ölmesi zaten bir katliamdır. Kimse bu katliamdan bir başarı hikâyesi çıkarmaya kalkmasın. Bir tek insanın ölümü bile bizim için çok kıymetlidir. AKP'nin salgında yaşanan tüm ölümlerde payı ve sorumluluğu vardır" ifadelerine yer verildi.
 
'Batı ile temas salgın odaklı değil paradigmasal olmalıdır'
 
Açıklamada, iktidar açısından Corona'dan çok Corona diplomasisi ve Corona siyasetinin daha öncelikli hale geldiği aktarıldı. Savunmasız bir şekilde işe gitmek zorunda kalan insanların durumuna değinen açıklamada, onlara maske dağıtmak ve koşullarını insan sağlığı lehine düzeltmek yerine, ABD'ye ve başka ülkelere şov amaçlı lojistik göndermenin samimiyetsizlik ve tutarsızlık olduğu kaydedildi. Açıklamada, şunlar ifade edildi: "Çünkü dayanışmanın temel ilkesi ilk etapta mağduriyet yaşayan en yakın kesimlere dokunmakla başlar. Bizler, yurt dışına gönderilen lojistiği bir dayanışma olarak değil iktidarın salgını fırsat bilerek Batı devletleri ile yeniden temas kurma çabası olarak okuyoruz. Batı ile temas kurulacaksa bu temas konjonktürel ve salgın odaklı değil paradigmasal olmalıdır. Bu da öncelikle Batı'nın demokratik değerlerinin güvence altına alınması ve Türkiye'de uygulanması ile olabilir.
 
‘Salgınla ilgili propaganda en .ok bölgede yapılmakta’
 
Salgın ile mücadele, AKP eliyle seçim sath-ı mailine mehterle girmişçesine ajitasyon ve propagandaya boğulmuştur. Salgın ile ilgili propaganda çalışmaları en çok Kürt illerinde yapılmaktadır. Bizler demokratik siyaset ve demokratik sivil toplum kuruluşları olarak  insan sağlığı odaklı yaşam siyasetini benimserken iktidarın kayyımları, devletin tüm olanaklarını kendi yandaşlarına akıtarak şehrin bilboardlarını propaganda malzemesine çevirmekle meşgul. Tüm Türkiye kamuoyu şunu çok iyi bilmelidir ki bölge illerinde valilik, kaymakamlık ve belediye başkanlığı mekanizması kayyım sistemi ile çökmüş ve iptal edilmiştir. Bölge illerimizde artık ne halkın seçtiği belediye başkanları ne de devletin atadığı bürokratlar var. Tüm yetkiler AKP'nin atadığı kayyımlarının eline verilmiştir. Kayyımcılık bölgede AKP'yi yeniden diriltme aygıtına dönüşmüştür. Salgın döneminde bu gerçek bir kez daha ortaya çıkmıştır.
 
‘Yaşam siyaseti yapmaya davet ediyoruz'
 
Tüm dünya salgın ile uğraştığı bir dönemde Türkiye'de her koşulda seçim anketlerinin gündemleşmesi AKP'nin Türkiye'ye hediyesidir. Ölümler, savaşlar, depremler ve salgınlar döneminde bile seçim  anketlerinin yapılması bir AKP klasiğidir. Salgın süresi boyunca anketlerin yapılması bize göre ahlaki değildir. Bunun için seçim anketleri salgın ile ilgili normalleşme olana kadar durmalıdır. Bizler bu dönemde tüm Araştırma şirketlerini seçimle ilgili çalışmalarını bir süre ertelemeye ve sadece salgın ile ilgili anket yapmaya davet ediyoruz. Bize göre herkes insan yaşamına odaklanmalıdır. Lakin bu dönemde siyaset yapılacaksa yaşam siyaseti yapmaya davet ediyoruz."
 
Açıklamada şu talep ve bilgiler sıralandı:
 
"* Test sayılarının yetersizliği, verilerin paylaşılmaması, Bölge STK’larının il pandemi kurullarına dahil edilmemesi bölgede durumun seyri hakkında net bir fikir edinilmesini engelliyor. Sürecin sağlıklı yürütülmesi için bölge Tabip Odalarının ve Sağlık Sendikalarının sürece bir önce dahil edilmesi ve önerilerinin dikkate alınması şarttır.
 
*  Sağlıkçıların kullandığı Kişisel Koruyucu Ekipman(KKE) başta nicelik olarak eksikken şimdi ise niteliksel olarak ciddi anlamda yetersizdir. Bu da Sağlıkçıların kendilerinin, ailelerinin ve toplumun sağlığının riske atılması demektir.
 
*  Salgın cezaevlerine bulaşmıştır. En kısa zamanda tüm cezaevlerinde bulunan hasta, çocuk sahibi kadınlar ve 65 yaş üstü tutsak ve hükümlüler tahliye edilmelidir. En önemli olan adım ise en hızlı şekilde bağımsız sağlık heyetlerin de içinde olduğu heyetlerin takip edebileceği şekilde tüm cezaevlerinde testlerin yapılması ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması gerekmektedir.
 
*  Salgın nedeniyle Covid-19 dışındaki acil sağlık gereksinimi ve kronik hastaların sağlık ihtiyaçları giderilememektedir, bu sorun giderilmelidir.
 
*  Bölgede sahadan edindiğimiz bilgilere göre filyasyon, karantina ve izolasyon takibi sağlıklı yapılmamaktadır, bu takip sağlıklı bir şekilde yapılmalıdır.
 
*  Test sayısının yetersizliği taranmamış, tespit edilmemiş ancak toplum içerisinde enfeksiyon kaynağı olmaya devam eden bireylerin tespit edilmesini engellemekte ve salgının kontrolsüz yayılmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla test sayısı söylenenin aksine azaltılmamalı arttırılmalıdır.
 
*  Tamamen ekonomik ve siyasal sebeplerden dolayı salgın için önlemler geç alınmış, bugün de aynı gerekçelerle tedbirler gevşetilmek istenmektedir. Bu durumun adı konulmamış bir sürü bağışıklığı olduğu ve yüz binlerin sağlığı ile kumar oynamak anlamına geldiği halkımız tarafından bilinmelidir.
 
*  Bayram dolayısıyla toplum içerisinde ciddi bir hareketlilik olacağını öngörmekteyiz. Hükümetin bayramda bu salgının kontrol altına alınacağına dair söylemleri de bu riski arttırmaktadır. Bu gün geldiğimiz noktada Türkiye adına bir pembe tablo çizilmesi ve bayrama kadar normalleşmenin olabileceği söylemleri bilimsel ve rasyonel değil duygusal ve siyasi amaçlı söylemlerdir. Bu söylemler gerçeği yansıtmamakla beraber toplum sağlığı adına büyük bir tehlike saçmaktadır. Bizim öngörümüz en iyi ihtimalde bile Temmuz' dan önce bir normalleşme olamayacağı yönündedir. Bu yüzden bayram tatili Karantinaya dönüşmeli ve en az 9 gün tam karantina uygulanmalıdır.
 
* Yıllardır inşa edilmiş yoksullukla boğuşan  insanlarımız salgın süresi boyunca ekmeğinin peşinden gitmek ya da devletin muhtaç bıraktığı yardımları alabilmek için hayatını riske atmak zorunda bırakılmıştır. Öncelikle bin bir zorluk yaşamış ve atlatmış olan tüm halkımızı her koşulda kendi ayakları üzerinde durmaya ve birbiriyle dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz. Halkımız bu açıdan moralini de yüksek tutmalıdır. Sağlıklı olmanın bir başka yolu da umutlu olmaktır.
 
*  Buradan hareketle halkımız, insanlarımız, işçi, emekçi ve esnaflarımız, ekmeği için hayatla boğuşuyor olsa da iktidarın rehavete yol açan açıklamalarına temkinli yaklaşmalı, kesinlikle rehavete kapılmamalı ve tedbiri elden bırakmamalıdır. Herkes gündelik yaşam içerisinde fiziki mesafeyi koruyarak hem kendi yaşamından  hem de başkalarının yaşamından sorumlu olduğunu unutmamalıdır."