
‘Kadın mücadelesi saldırıları püskürtecek güçtedir’
- 09:03 21 Nisan 2020
- Güncel
Rengin Azizoğlu-Medya Üren
DİYARBAKIR - Avukat Elif İpek Tirenç Ulaş, infaz yasasının kadınlara etkisini değerlendirdi: “Hem Türkiye hem dünyada son yıllarda örgütlü ve dayanışmayı esas alan en önemli başkaldırı hareketlerinden biri olan kadın mücadelesi birçok saldırıyı püskürtecek güçtedir. Nitekim uzun yıllardır cinsel istismar affı veya nafaka hakkına dönük saldırıları püskürten de mücadelenin kendisidir.”
İnfaz kanununda düzenlemeleri içeren ve 90 bin kişinin tahliyesi öngörülen 70 maddelik “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Serbest bırakılacaklar arasında kadınları katledenler, kadın ve çocuklara dönük suç işleyenler de bulunurken, bu durum kadın örgütlerinin tepkisini çekti. İnfaz yasasını ve yasanın kadınlara etkisini Diyarbakır Rosa Kadın Derneği üyesi avukat Elif İpek Tirenç Ulaş değerlendirdi.
‘İnfazda eşitlik konusu bir anda en arka plana çekildi’
Uzun süredir infaz yasasında değişiklik öngören bir düzenlemenin yapılmasının gündemde olduğunu söyleyen Elif, bu düzenlemeye göre 2004’te düzenlenen ve mahkumlar arasında infaz oranında eşitsiz bir durum yaratan yasanın değişeceği ve siyasi veya adli ayırt etmeksizin her mahkumun aynı oranda infaza tabi tutulacağını anlattı. Elif, “Dünya genelinde yaşanan pandeminin Türkiye’de de etkili olmasının ardından salgın hastalığın cezaevlerine yansıması durumunda önünün alınmayacağı vb. gerekçelerle yasa değişikliği süreci hızlandırıldı ve içeriği değiştirildi. Tasarının ilk tartışıldığı günlerde ciddi bir kamuoyu baskısı ile ayrım gözetmeksizin her mahkumun tahliyesinin önünün açılması gerekliliği gündemdeyken tasarının ilk halinde siyasi mahkumlar hariç cinsel suçlarda dahil tüm adli mahkumların faydalanması düşünüldü. Ancak cinsel suçlar başta olmak üzere kadın ve çocuğa dönük şiddet suçlarından mahkum olanların tahliyesinin gündeme gelmesi kamuoyunu ve tüm kadın örgütlerini ayağa kaldırırken tasarının çıkış noktası olan infazda eşitlik konusu bir anda en arka plana çekildi” şeklinde konuştu.
‘Devlet kanadında fırsat kollandığını anlıyoruz’
Hükümetin ciddi bir manipülasyonla kamuoyunun konuyu sadece tecavüz ve katletme faillerinin salınması olarak itiraz ve görüşlerini dile getirmesini sağladığını vurgulayan Elif, bu sayede esas konunun üzerinin örtüldüğüne değindi. Elif, “Tasarının Meclis’e gelmesi ile birlikte belirtilen suçların tasarıda yer almaması üzerine kamuoyu konuyu yine infazda eşitlik üzerinden ele aldı. Ancak bu husus zaten devletin çoktan kulağını kapatıp gündemden düşürdüğü bir yerdeydi artık. Nitekim tasarı cinsel suçlar, şiddet suçları, uyuşturucu ve terör suçu olarak nitelendirilen tüm suçların kapsam dışı kalması ile oylanarak yasalaştı. Yasa bir gece yarısı Meclis’te oylandı. Oylamadan önce ise ortaya çıkan bir belge 2016 yılından beri cinsel istismarın affı sonucunu yaratacak tartışmalı bir düzenlemeyi de geçirmek üzere olunduğunu açığa çıkarttı. 2016 yılından bu yana her fırsatta bu değişikliğin yapılması için devlet kanadında fırsat kollandığını anlıyoruz ve insanların gündeminin hastalık olduğu bir dönemde kriz tekrar fırsata çevrilmek istendi. Değişiklik itirazlar üzerine oylanmadı ancak Meclis gündeminde yer aldığına ve her an oylanabileceğine ilişkin kimi bilgiler dolaşıyor” ifadelerini kullandı.
‘Afla her 5 tutukludan biri cezaevine döndü’
Yasanın daha tasarı halindeyken gündeme gelmesinin şiddet mağduru birçok kadında kaygı ve endişeye yol açtığını söyleyen Elif, şunları dile getirdi: “Berfin Özek bunun en somut örneği. Berfin kendisine asitle saldırarak yüzünü yaralayan failini affettiğini ondan şikayetçi olmadığını bildiren bir dilekçe yazdı. Şiddet faillerinin salıverilmesi durumunda mağdurların tehlikeye düşeceği, mağdurda yarattığı kaygı, korku, endişe ile ortaya çıkan psikolojik etki gibi birçok boyutunun gündeme gelmesine vesile oldu. Rahşan affı olarak bilinen ve 2000 yılında çıkartılan afla çıkan her 5 tutukludan biri 2 yıl içinde yeniden suç işleyerek cezaevine döndü. Bu aftan sonra tekrarlanan suçlar ise hırsızlık, cinsel saldırı, gasp, taciz ve uyuşturucuydu. Dolayısıyla adaletin tecellisinin en önemli dayanaklarından biri olan failin bir yaptırıma tabi tutulması hususu af tartışmaları yaratılırken hem mağdurlarda hem de bir bütünen toplumda hangi etkileri yaratacaksa iyi hesap edilmeli. Türkiye gibi infaz rejiminin suçluları topluma kazandırma etkisinin sıfır olduğu, kadın ve çocuğa dönük şiddetin arttığı ve yargının caydırıcılık boyutuyla etkisiz rolünün bilindiği bir ülkede af tartışılırken toplumun ciddi kaygı duyması kaçınılmazdır.”
‘Toplum kadının özgür olduğu bir ortamda gerçekleşecektir’
İktidarın geçmişten bu yana kadın kazanımlarını hedeflediğini algı yaratan açıklamaları veya politikaları ile hayata geçirerek somut olarak ortaya koyduğunu belirten Elif, kadınların birey olma, eşitlik ve özgürleşme mücadelesine ciddi saldırılar olduğunu dile getirdi. Elif, “Kadının insan hakları, sosyal hakları, ekonomik hakları bir bütünen hedefte. Bu haklar olmadan kadın yaşamının nasıl bir esaret ve kölelik durumuna denk geldiğini görmek için alim olmaya gerek yok. Toplum dönüşecek ve özgürleşecekse bu ancak kadının özgür olduğu bir ortamda gerçekleşecektir" dedi.
‘Kadın mücadelesinin temel sloganı özgürlük ve eşitliktir’
Toplum özgürlüğünü tehlike olarak gören devlet mekanizmasının kadın özgürlüğünü hedef tahtasının tam 12 noktasına koyduğuna vurgu yapan Elif, "Çünkü toplumların köleleştirilmesinin en sağlam yolu kadınların köleleştirilmesiyle sağlanır. Kadın mücadelesinin tarihten bu yana özünde özgürlük mücadelesi olmasının ve temel sloganının özgürlük ve eşitlik olmasının temel sebebi budur. Hem Türkiye hem dünyada son yıllarda örgütlü ve dayanışmayı esas alan en önemli başkaldırı hareketlerinden biri olan kadın mücadelesi birçok saldırıyı püskürtecek güçtedir. Nitekim uzun yıllardır cinsel istismar affı veya nafaka hakkına dönük saldırıları püskürten de mücadelenin kendisidir” diye konuştu.