
Avukat Aslıhan Bulut: Eşitlik ilkesine uygun bir düzenleme yapılmalıdır
- 09:12 3 Nisan 2020
- Güncel
DİYARBAKIR - Meclis’ten geçmesi beklenen 3'üncü Yargı Paketi'nin siyasi tutsakları kapsam dışı bırakmasına tepki gösteren TUAY-DER avukatı Aslıhan Bulut, "Hükümete, Meclis’e çağrımız, eşitlik ilkesine uygun bir şekilde infaz düzenlemesi yapılmasıdır. Yapılan bu düzenleme AİHS’ne, anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Koronavirüs salgınının olduğu bir dönemde çıkarılan bu yargı paketiyle birlikte siyasi tutsakların yaşam hakkı ihlal ediliyor" dedi.
Koronavirüs (Covid-19), etkisini tüm dünyaya yaymaya devam ederken, on binlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep oldu. Dünyada 40 bini aşkın insan virüsten dolayı yaşamını yitirirken, Türkiye'de de vaka sayısı 18 bin 135'e yükseldi. Her geçen gün artan vaka ve yaşamını yitiren sayısı, insanların endişesini de arttırıyor. Dünya koronavirüs gündemi ile mücadele etmeye çalışırken Meclis’te çıkması beklenen 3'üncü Yargı Paketi tartışılıyor. İnsan hakları savunucuları, gazeteciler, siyasetçiler, sanatçılar, akademisyenler, avukatlar ve birçok insan Meclis’ten geçmesi beklenen 3'üncü Yargı Paketi'nin siyasi tutsakları kapsam dışı bırakmasına olan tepkisini, sosyal medyadaki paylaşımlarıyla dile getiriyor. Bu duruma itiraz edenlerden biri de Diyarbakır Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) avukatı Aslıhan Bulut. Aslıhan, meclisten geçmesi beklenen bu yasal düzenlemeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
'Bu bir af değil, bir kanun değişikliğidir'
Aslıhan, bugün Meclis’te konuşulan 3'üncü Yargı Paketi'nde öngörülen kanun değişikliklerinde, cezaların koşullu salıverilme süresinde, indirimler olacağını söyleyerek, bu indirimin 2/3'ten 1/2'ye düşürülme şeklinde olduğunu dile getirdi. Geçmişe dönük hüküm giyen kişilerin birçoğunun tahliyesinin sağlanmış olacağını kaydeden Aslıhan, "Şu an cezaevlerinde 300 bine yakın hükümlü tutuklu bulunmakta. Bu sayı kapasitenin çok üzerinde. Öngörülen değişiklikle birlikte birçok tutuklu veya hükümlünün tahliye olacağı yönünde bir beklenti var. Halk arasında bu yasanın af olup olmadığı yönünde tartışmalar gündemde. Bu bir af değil, bir kanun değişikliğidir. Bu kanun değişikliğinin aftan farkı, bundan sonra hüküm giyecek kişiler için de geçerli olmasıdır. Af, sadece şu an için belli suçların veya belli miktarda cezanın altındaki suçların affedilmesidir. Ancak kanun değişikliği olduğu için bundan sonra hüküm giyecek kişilerde de koşullu salıverilme süresi hesaplanırken bu düzenlemeye, bu kanuna göre bir hesap yapılacak" diye belirtti.
'Tüm önlemler devlet tarafından sağlanmak zorunda'
Devletin cezaevinde kalan tüm kişilerin yaşam hakkını korumak, sağlık hakkına erişimini sağlamak gibi bir yükümlülüğü olduğunu belirten Aslıhan, dışardaki kişiler için “evinizde kalın” çağrısının yapıldığını ancak cezaevindeki kişiler için böyle bir çağrı yapılmasının mümkün olmadığını dile getirdi. Cezaevindeki tutsakların kendi sağlık haklarını karşılayamayacakları bir durumda olduğunu kaydeden Aslıhan şu sözleri kullandı: "Olası bir salgın durumunda, bir vaka tespiti durumunda, tüm karantina işlemlerinin veya diğer sağlık hakkına erişimin sağlanması devlete aittir. Tutsağın yaşamını koruyabilmesi ve hayatını kaybetmemesi için tüm önlemler, devlet tarafından sağlanmak zorunda. Dışardaki bir insanın virüs belirtileri göstermesi durumunda hastaneye başvurması geciktiğinde, tedavi edilebilme şansı yoksa burada kişiyi devlet sorumlu tutabilir ama cezaevindeyken olası bir vaka tespiti durumunda odadaki tüm kişilerin yaşam hakkından artık devlet tek sorumludur. Çünkü alınması gereken önlemler bellidir. Virüsün nasıl yayıldığı, nasıl etkiler gösterdiği ve yaşamda ne kadar tehlike oluşturduğu Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da duyuruldu. Şu anda tüm dünya bununla ilgileniyor, bununla uğraşıyor."
'Siyasi tutsaklara dönük keyfi disiplin cezaları görüyoruz'
3'üncü Yargı Paketi'nin içeriğindeki en önemli maddenin, koşullu salıverilme süresinin 2/3'ten 1/2'ye düşürülmesi olduğunun altını çizen Aslıhan, yanı sıra İnfaz Hakimliği’ne de bazı yetkiler tanındığını ifade etti. Aslıhan, İnfaz Hakimliği'nin yetkisinin genişletildiğini belirterek, hükmü veren mahkemenin daha sonrasında infaz sürecinin düzenlenmesi gereken bazı maddelere ilişkin infaz hakimliğine yetki devredildiğini aktardı. Dikkatlerini çeken en önemli değişikliklerden birinin ise disiplin cezalarına bir ekleme yapılması olduğunu söyleyen Aslıhan, buna göre kişinin cezaevi içerisinden çıkarak jandarmanın gözetiminde hastane, adliye gibi yerlere gidişleri sırasında gerçekleşen bir olayın da cezaevinde gerçekleşmiş gibi sayılarak disiplin cezasına tabii tutulacağının altını çizdi. "Özellikle siyasi tutsaklara dönük keyfi disiplin cezaları görüyoruz" diyen Aslıhan, keyfi disiplin cezalarının önüne geçmeye ve verilen cezanın aksini ispatlamaya çalıştıklarını dile getirdi.
'Yapılan düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır'
3'üncü Yargı Paketi'nin siyasi tutsakları da kapsaması gerektiğini belirten Aslıhan şu ifadeleri kullandı: "Hükümete, meclise çağrımız, eşitlik ilkesine uygun bir şekilde bir infaz düzenlemesi yapılmasıdır. Yapılan bu düzenleme Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS), anayasaya, anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Koronavirüs salgınının olduğu bir dönemde çıkarılan bu yargı paketiyle birlikte siyasi tutsakların yaşam hakkı ihlal ediliyor. Bu sebeple Meclis’in bu yargı paketini geçmeden yeni bir düzenleme ile siyasi tutsakları da kapsar hale getirerek yürürlüğe koyması gerekiyor ki gerçek bir düzenleme olsun. İnsanları, insan haklarını düşünen bir düzenleme olsun."