
‘Kadın katliamlarının sebebi özel savaş politikalarıdır’
- 09:03 24 Şubat 2020
- Güncel
Rengin Azizoğlu
DİYARBAKIR - Sosyalist Kadın Meclisi MYK üyesi Satiye Ok, bölgede kadına dönük yürütülen özel savaş politikalarını değerlendirdi: “Bölgede kadın katliamlarının altında yatan sebeplerden biri siyasi iktidarın yürüttüğü özel savaş politikasıdır. Yaşanan katliamlar, mücadeleyi daha ileri bir seviyeye taşımak zorunda olduğumuzu gösteriyor. Bir araya gelmeli ve demokratik tepkimizi güçlü ve örgütlü bir şekilde ortaya koymalıyız.”
Kadına yönelik şiddet, kadın katliamları, şüpheli ölümler gün geçtikçe artıyor. Bir yandan kadınların kazanılmış haklarına saldırılar gerçekleşirken, diğer yandan iktidarın bölgede yürüttüğü özel savaş politikaları ile kadını hedef alması dikkat çekiyor. Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Satiye Ok kadın katliamlarını, bölgede yürütülen özel savaş politikalarını, 5 Ocak’tan bu yana kendisinden haber alınamayan üniversite öğrenicisi Gülistan Doku’nun durumunu ve tüm bunlara karşı ortaya koydukları mücadele hattını anlattı.
‘Bölgede ayrı bir politika yürütülüyor’
Hem bölgede hem de Türkiye’ artan kadın katliamlarına işaret eden Satiye, resmi verilerin yanı sıra basına yansımayan rakamlar da göz önüne alındığında katliamların korkunç bir boyuta ulaştığını ifade etti. Kadın katliamlarının altında yatan sebebin erkek egemen sistemin yaklaşımı ve erkeğe tanınan imtiyazlar olduğuna dikkat çeken Satiye, “Bir diğer sebebi de bölge bakımından düşünürsek siyasi iktidarın yürüttüğü özel savaş politikasıdır. Emperyalist güçlerin Ortadoğu’da yürüttüğü savaş politikası sonucunda kadınlar göç, şiddet, tecavüz tehditleriyle yüz yüze kalıyorlar. Irak, Suriye ve Filistin olmak üzere bunun örneğini birçok ülkede gördük. Namus adı altında kadınlar katlediliyor, intihara sürükleniyor. Yasa nezdinde erkekler hep korunuyor. Kravat takarak iyi hal indirimi alan erkekler dışarı çıkınca başka kadınlara tehdit oluşturuyor. Bu politikalarla sürekli olarak bir erkek şiddeti doğurdu” dedi.
‘Ortaya çıkan olaylar kolluk güçlerine dayanıyor’
Asimilasyon politikaları ile kadın üzerinde özel savaş stratejilerinin uygulandığını vurgulayan Satiye, bölgede kadınların şiddetin farklı yüzleriyle karşı karşıya kaldığını söyledi. Son süreçte Diyarbakır, Dersim, Mardin ve Batman’da ortaya çıkan tecavüz, kayıp gibi olayların faillerinin kolluk güçlerine dayandığını ifade eden Satiye, bunun bir soru işareti yarattığına dikkat çekti.
Satiye, şunları kaydetti: “Buna en yakın olarak Gülistan Doku örneğini verebiliriz. Gülistan’ın erkek arkadaşının bir polis çocuğu olmasının bulunmaması üzerinde bir etkisi olduğunu düşünüyoruz. Dersim’de kurumlarla ve Gülistan’ın ailesiyle yaptığımız görüşmelerde meselenin sadece Gülistan olmadığını söylüyorlar. Polislerin genç kadınlara onlarla arkadaşlık edilmesi yönünde zorladığı ve bunun sonucunda da bu tür olayların yaşandığı aldığımız bilgiler arasında. Biz bunu basit bir duygusal ilişki olarak değerlendirmiyoruz. Bunun bir devlet ve iktidar politikası olarak özel tercih edildiğini düşünüyoruz. Genç kadınlar yaşamdan kopartılmaya çalışılıyor. Dersim’deki kadınların isyanı da bunadır. Biz yıllardır erkek egemen sistem tarafından ikinci plana düşürüldük. Buna karşı bir tepkimiz, cins öfkemiz zaten var. Bugün erkek egemen sistemin özellikle kadına karşı yürüttüğü politikalar karşısında da bir tepkimiz ve isyanımız var.”
‘Bölge koca bir kaos ile yüz yüze geldi’
“Bir halkın demokratik haklarını kabul etmezsen, anayasal güvence altına almazsan, dilini, kültürünü tanımayıp bir bilinmez dil, kültür olarak ifade edersen bunun karşısında da başka bir hat belirlersin” diyen Satiye, “barış süreci” ve sonrasına işaret ederek, “Bölge koca bir kaos ile yüz yüze geldi” ifadelerini kullandı. Satiye, “Bugün AKP, kadınların toplumsal muhalefetin temel dinamik kuvvetleri olduğunu da gördü. Kadınlar Kürt özgürlük hareketinin de temel öznesi ve dinamiğiydi. Dolayısıyla kadınların geriletilmesi, mücadeleden uzaklaştırılması gerekiyordu. Bunlar barış olarak adlandırdıkları stratejinin bir parçasıydı. Kadınlar bugün katliamlarla, tecavüzlerle, tacizlerle, tehditlerle sindirilmeye ve mücadeleden alıkonulmaya çalışılıyor” diye belirtti.
‘Gülistan bulunana kadar sormaya devam edeceğiz’
Polisin ESP Diyarbakır İl Örgütü’ne giderek Gülistan’ı sorduğunu hatırlatan Satiye, SKM olarak bugüne kadar birçok kadın katliamı davasının takipçisi ve sürdürücüsü olduklarının altını çizdi. Birçok davanın kadın hareketleri tarafından takip edildiği için olumlu sonuçlandığına değinen Satiye, “Devlet güçlü kadın hareketinden oldukça rahatsız olmuş durumda. Kadınların yaşam haklarıyla ilgili en demokratik eylemlerine bile tahammülleri yok. Dolayısıyla Dersim’de kaybolan Gülistan Doku meselesinde de maalesef ki karşımızda bu gücü görüyoruz. Gülistan bizim aramızda kaybolmadı, sorumlusu biz değiliz. Birinci dereceden şüpheli olanların soruşturulması gerekirken muhatabı olmayan, kadın özgürlük mücadelesi ve kadın katliamlarına karşı mücadele edenlerden hesap sorulması manidardır. Demokratik kitle örgütleriyle birlikte Gülistan bulunana kadar sormaya edeceğiz. Bizi suçlayan kamu yetkililerinin de açıklama yapmasını istiyoruz” dedi.
‘Mücadeleyi daha ileriye taşımak zorundayız’
Bugün Gülistan’ı, bundan 5 yıl önce de Özgecan’ı konuştuklarını söyleyen Satiye, kadın hareketlerinin dünyaya yaydığı “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” sloganının çok önemli olduğunu belirtti. “Çünkü biz çok eksildik, çok kayıp verdik, çok katledildik, çok şiddete maruz bırakıldık. Biz ancak cins öfkesiyle, bilinçlenmesiyle ve aydınlanmasıyla toplumsal duyarlılığı arttırabiliriz” diyen Satiye, şunları dile getirdi: “Örgütlenerek yan yana gelerek sorunlarımızı çözmeliyiz. Önümüzde 8 Mart var. Yüzyıllar önce kadınlar bazı bedeller ödeyerek haklar elde ettiler ve bunu bize miras olarak devrettiler. Biz bu mirasın sürdürücüsü ve taşıyıcısı olarak kadın özgürlük mücadelesini büyüten ve başka kazanımlara dönüştüren bir yerden örgütlenmek zorundayız. Yaşanan katliamlar bu mücadeleyi daha ileri bir seviyeye taşımak zorunda olduğumuzu gösteriyor. Bir araya gelmeli ve demokratik tepkimizi çok güçlü ve örgütlü bir şekilde ortaya koymalıyız. Bunun çok anlamlı ve önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu bakımdan da 8 Marta kadınların daha kitlesel, daha güçlü, kendi demokratik talepleri ve istemleriyle katılmalarını istiyoruz.”