“Rize Kalkandere’de tutsakların can güvenliği yok’

  • 09:03 21 Şubat 2020
  • Güncel
Rengin Azizoğlu - Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - Rize Kalkandere Cezaevi’nde bulunan Veysel Güler’in annesi Hanım Güler, adli ve Hizbullah tutukluları ile aynı koğuşlara konuşan tutsakların can güvenliğinin olmadığını belirterek, sivil toplum kuruluşlarına, hukukçulara, siyasetçilere ve halka çağrı yaparak, “Herkes kendi çocuğu yerine koyup sessizliğini bozmalıdır. Aksi halde yarın çok geç olur” dedi. 
 
İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) son verilerine göre 220 bin kapasiteli Türkiye cezaevlerinde şu anda yaklaşık 280 bin kişi bulunuyor. Her geçen gün hak ihlalleri ve işkenceler artarken bu cezaevlerinin başında Rize Kalkandere Cezaevi geliyor. Kalkandere Cezaevi’nde bulunan Veysel Güler’in annesi Hanım Güler, tutsakların yaşadıklarını anlatırken, sessizliğe tepki gösterdi. 
 
‘16 yıl ceza verildi’
 
Veysel’in 2012’de tutuklandığını belirten Hanım, “Oğlum sınava hazırlanıyordu. Bir Cumartesi günü dışarıya çıkıp dolmuşa biniyor. Takip ediliyor, bindiği aracı durduruyorlar sonra darp edilip gözaltına alınıyor. Yalan ifadelerle tutuklandı, 16 yıl ceza verildi. 18 yaşında tutuklandı şu anda 26 yaşında. Önce Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ndeydi. 1 ayı bitmeden Midyat’a sürgün edildi. Burada 8 ay kaldı. Ardından Midyat Cezaevi’ni siyasi tutsaklara kapattılar ve yine Diyarbakır’a getirdiler. Diyarbakır’da da 2 yıl kaldı sonra Rize’ye sürgün edildi. 5 yıldır da oradadır” dedi.  
 
‘Adli tutuklular ve Hizbullahçıların arasındalar’ 
 
En büyük baskıların ve sorunların da Kalkandere’de başladığını belirten Hanım, oğlunun maruz kaldığı baskılara ilişkin şunları aktardı: “Kürtçe konuşmak ve Kürtçe kitap yasak. Geçen yıl yapılan açlık grevlerinin ardından hak ihlalleri almış başını gidiyor. İç çamaşır, kitap ve daha birçok kişisel eşya gönderemiyoruz. İhtiyaçlarını kantinden alıyorlar fakat orası da dışarıya oranla üç kat pahalı oluyor. 3 ay önce kantinden aldıkları tüm ihtiyaçları, iğneden ipliğe her şeylerini toplamışlar. Müdüre şikâyet ediyorlar, müdür haberinin olmadığını ve orada olmadığını söylüyor. 1 ay önce de siyasi tutsakları alıp adli koğuşa götürüyorlar. Niye götürüldüklerini sorduklarında da tadilat olduğunu, bundan dolayı adli bloğa getirildikleri cevabını alıyorlar. Cuma günü oğlum beni aradı adli blokta kalacaklarının kesinleştiğini söyledi. Sağda Hizbullah solda adli suçlular var. ‘Spor yapmayın, yüksek sesle konuşmayın, Kürtçe konuşmayın, sizi buralarda görmeyelim’ şeklinde tehdit ediliyorlar. Baskılar her geçen gün artarak devam ediyor.”
 
‘Hastaneye götürülmüyor’ 
 
Veysel’in yüksek tansiyon hastası olduğunu fakat hastaneye götürülmediğini, açlık grevinden sonra da hastaneye götürüldüğünde müdahale edilmediğini aktaran Hanım, “Sadece cezaevinde 5-6 hap verilmiş. Böbrekleri de zarar görmüş. Sadece benim oğlumu değil hiçbir tutukluyu hastaneye götürmüyorlar. ‘Hastaneye götürün’ dediklerinde, ‘ne gerek var, neden hastaneye gidiyorsunuz’ diye cevap veriyorlar. Keyfi muamele yapıyorlar. Baskılar sadece bunlarla sınırlı değil, çocuklarımızı bilerek adli ve Hizbullahçılar arasına götürdüler. Adli suçluların bloklarına gönderildiklerinden beri şimdiye dek almadığı kadar disiplin suçu aldığını söyledi” ifadelerini kullandı. 
 
‘Çıplak arama yapılıyor’
 
Hanım cezaevine gittikleri zaman yaşadıkları zorlukları da şöyle anlattı: “Dernek dolmuş bulunca gidebiliyoruz yoksa gidemiyoruz. Aksi halde yol parası çok pahalıdır, gidemiyoruz. Dolmuşla gittiğimizde sabah saat 05.00’te orda oluyoruz. Bir benzinlik var benzinlikte kalıyoruz. Eskiden benzinliğe gittiğimizde dinlenebiliyorduk ama şimdi dışarı çıkamıyoruz, çok soğuk. Ne namaz kılacak yer var ne uzanacak ne de dinlenecek yer var. Sabah 08.30 da cezaevine giriyoruz. Polisler kimliklerimizi alıyor. Uzak mesafede durup ‘yaklaşmanız yasak’ diyor. Kar da yağsa, yağmur da yağsa asla saçağın altına geçmemize izin verilmiyor. Bilgisayarda kaydımız yapıldıktan sonra gardiyanların yanına gidiyoruz bu defa onlar kimlikleri alıp kayıt yapıyor. İçeri girene kadar dört kere kimlik kaydı yapılıyor. Çıplak arama yapılıyor.”
 
‘Çocuklarımızın can güvenliği yok’
 
“Çocuklarımızın can güvenliği yok” diyen Hanım, “Her an bir haber gelebilir diye sürekli televizyon ve interneti takip ediyorum” sözlerini kullandı. Hanım, şunları dile getirdi: “Oğlum avukatların cezaevine geldiğini fakat başka arkadaşların koğuşuna gittiğini öğrenmiş. Diğer tutsaklarla birbirilerinden haber alamıyorlar zaten. Başka koğuştaki arkadaşları yaşıyor mu yaşamıyor mu bilmediklerini söyledi. Avukatlara bu konuda sitemim var. Bizim elimizden bir şey gelmiyor. Bu çocuklar sadece bizim çocuklarımız değil, halka mal olmuş çocuklardır. Biz bugün cezaevine gitsek kimse bizi dikkate almaz ama avukatlar gittiğinde en azından görüşme imkânları oluyor. Avukatlar bu çocukları, kardeşi, abisi, ablası yerine koysun. TUAY-DER, İHD, HDP Genel Merkez ve milletvekilleri çocuklarımızın sesine ses olsunlar, seslerini duysunlar. Geç olmadan çocuklarımıza bir el uzatsınlar.”