
‘Sayın Öcalan tecrit koşullarına rağmen bu oyunu boşa çıkardı’
- 09:03 18 Şubat 2020
- Güncel
Beritan Canözer
DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılarak devam eden tecridi değerlendiren HDP Milletvekili Pero Dündar, “ Sayın Öcalan ağırlaştırılmış tecrit koşullarına rağmen bu oyunu boşa çıkardı” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişi olan uluslararası komplo 21 yılını geride bırakırken, Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağırlaştırılmış tecrit derinleşerek devam ediyor. Tecridin kaldırılması amacıyla Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevleriyle Abdullah Öcalan ile 8 yıl aradan sonra avukatları 2 Mayıs 2019 günü görüşme gerçekleştirebilmişti. 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana avukatların, 12 Ağustos 2019’tan bu yana ise ailelerin yapmış olduğu görüşme taleplerine olumlu yanıt verilmedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili Pero Dündar, tecridin başta kadınlar olmak üzere halk üzerindeki etkisini değerlendirdi.
‘Komplo ile amaçlanan savaş çıkarmaktı’
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999 tarihini hatırlatan Pero, o günün kadınlar ve halklar için “kara bir gün” olduğunu söyledi. Pero, “O gün aslında uluslararası bir savaş çıkarmak istenildiğinin bilinmesi gerekiyor. Sayın Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesiyle Türkleri ve Kürtleri ağır bir savaşa sürüklemek istediler. 9 Ekim komplosunun amacı da buydu ancak başarılı olamayınca 15 Şubat ile devam edilerek Ortadoğu’da bir savaş çıkarmak istenildi” diye kaydetti.
‘Derin yapı ateşkese engel oldu’
Pero, 1999’da savaş konseptini yürütmek isteyenlerin, Abdullah Öcalan’ı bu savaşa “neden” olarak gösterdiğini aktardı. 1993’te ise ateşkes yapılmak istendiğini anımsatan Pero, “Görüşmeler yapıldı. Devletteki ve dünyadaki derin yapı ateşkesin olmasına izin vermeyerek buna engel oldu. Bu süreçte Turgut Özal’ın ölümü gündeme geldi. Ortadoğu’ya barışın gelmesini istemeyenler bu komployu 99 yılına kadar devam ettirdi. Yine daha büyük bir komplo yapılmak istendi fakat Sayın Öcalan bu sorunu çözüme kavuşturmak için Avrupa’yı da bu sürece katmak istedi” diye belirtti.
‘Tecride rağmen oyunları boşa çıkardı’
Pero, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye verilirken, dönemin Başbakan’ı olan Bülent Ecevit’in, ‘anlamadım niye bize verdiler’ dediğini kaydederek, cevabın belli olduğunun altını çizdi. Pero şöyle devam etti: “Çünkü Türkiye’yi büyük bir ateşe sürüklemek istediler. Sayın Öcalan savunmalarında o dönemde, ‘Onlar savaş çıkarmak istedi’, fakat kendisi kalıcı bir barış için elinden geleni yapacağını ve derin devletlerin oyununu boşa çıkardığını söylemişti. Baktığımız zaman büyük bir mücadele yürütüyor. Son olarak yaptığı çağrıda da bu komplonun devam ettiğini ve komplonun devam edilmesini istemeyenler ile bir hafta sürede bu sorunu çözeceğini söyledi. Yaşadığı ağırlaştırılmış tecrit koşullarına rağmen bu oyunu boşa çıkardı” ifadelerini kullandı.
‘Tecrit ağırlığı ile devam etmektedir’
Abdullah Öcalan şahsında bir ülkeye dayatılan ağırlaştırılmış tecridin, 20 yıldır bazen yumuşatılarak çoğu zaman ise çok sert ve derinleştirilmiş bir şekilde uygulanmaya devam edildiğini vurgulayan Pero, bu tecridin kaldırılması ve Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sağlanması için son olarak 200 gün süren bir açlık grevi sürecinin başlatıldığına işaret etti. Pero, “200 gün sonrasında kendisi ile görüşmeler sağlandı ancak hemen sonrasında bu süreç tekrar tıkatıldı ve bugün tecrit tüm ağırlığı ile devam etmektedir. Sayın Öcalan bugün Rojava ve Türkiye’de yürütülen savaşı, ekonomik krizi, artan kadın katliamını önceden ön görerek uyarılarda bulunmuştur. Bugün Rojava ’ya saldırılar oluyor. Devlet sürekli kendisini tekrarlıyor. Türkiye ve Rojava’da yürütülen bu savaş uygulanmak istenen komplonun bir devamıdır” sözlerine yer verdi.
‘Tecrit ancak örgütlü mücadele ile kırılır’
Tecridin önceki yıllarda olduğu gibi bu yılda ağırlaştırılmış bir şekilde devam ettiğine dikkat çeken Pero, “Hem ekonomik hem toplumsal alanda hem de Rojava’da bir tecrit var bu tecrit Türkiye halkını da kapsıyor. Tecridin en büyüğünün Türkiye’de yaşandığını anlamadıkları sürece bu tecrit son bulmayacaktır. Bizim en büyük mücadelemiz Türkiye halklarına tecridin onları da etkilediğini anlatmaya çalışmaktır. Biz kadınlar olarak tecridi kendi üzerimizde görüyoruz. Kadın katliamı, şiddeti ve yaşanan tüm sorunları kadınlar görüyor ve yaşıyor. Bu tecrit ancak birlikte verilen örgütlü mücadele ile kırılır” sözlerini kullandı.
‘Türkiye tecride son vermelidir’
Pero son olarak şunları söyledi: “Yaşama hakkımız, konuşma hakkımız yok, yaşamlarımız tehlikede, kadınlar gün be gün kayboluyor, katlediliyor, taciz ve tecavüz ediliyor, savaş gittikçe daha da derinleşip kadın etrafında yürütülüyor. Bundan dolayı hem uluslararası güçlere hem de Türkiye’de bulunan derin güçlere büyük bir cevap verilmelidir. Kadınlar olarak tecride karşı sözümüzü daha kararlı söylemeliyiz. Tecrit bir insanlık suçudur. Türkiye derhal buna son vermeli ve tüm halkların sağlığı, güvencesi ve demokrasi için tecridi sonlandırmalıdır.”