‘CPT ve AİHM’in sessizliği çok tehlikeli’ 2019-01-11 09:04:06   ŞIRNAK - HDP’li Nuran İmir, Türkiye ve bölgede yayılarak devam eden açlık grevlerine dikkat çekerek, açlık grevlerine karşı sağır ve dilsizin oynanmasının savaştaki ısrarın en büyük kanıtı olduğunu söyledi. Nuran, “CPT ve AİHM gibi dünya çapındaki kurum ve kuruluşların sessizliği çok tehlikeli” dedi.   Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in tutulduğu Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulana tecridin kaldırılması talebiyle 8 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 65’inci gününe girdi. Türkiye ve bölge cezaevlerinde ise 100’den fazla tutsağın girdiği grevde tek bir talebin olduğunu yenileyen HDP Şırnak Milletvekilli Nuran İmir, yaşanan direnişe karşı CPT ve Avrupa ülkelerinin sessizliğine dikkat çekti.   ‘CPT ve AİHM gibi kurumların sessizliği çok tehlikeli’   Hayata geçirilen mutlak tecride karşı açlık grevlerinin gün geçtikçe her yerde yayıldığını ve grevlerin kritik aşamayı aştığına işaret eden Nuran, “Şimdi geldiğimiz aşama gerçekten kritik bir aşama. Avrupa’nın merkezi sayılan Fransa’da da eylem 20. gününü geride bıraktı. Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde de şu aşamada 100’den fazla tutsak açlık grevinde bulunuyor. Belli bir ses ve etki bırakmış olsa da dünya kamuoyu açısından istenilen bir duyarlılık görülmüş değil. Bu kadar kapsamlı yayılan bu tecrit ve tecrit karşısında başlatılan açlık grevi direnişlerine CPT ve AİHM gibi dünya çapındaki kurum ve kuruluşların sessizliğini çok tehlikeli görüyoruz” diye konuştu.   Meclis’teki bütçe görüşmelerinde de duyurmak istedikleri sese karşılık iktidarın sağır ve dilsizi oynadığını ifade eden Nuran, “Daha kritik süreçlere girmeden daha olumsuz sonuçlar çıkmadan ivedilikle bu sese ses verilmesi gerektiğini yoksa olası ölüm ve şahadetlerin olması durumunda sorumluluk bu kurum ve kesimlere düşüyor. Bu açıdan çağrımızdır; Bu sesi görmezden gelemezler çünkü eylem binlere varabilir. Ben inanıyorumki bu sessizliğe karşı Kürt kadınları başta olmak üzere Kürt halkı ne koşulda olursa olsun tepkisini ortaya koyacaktır. En büyük öfke aslında iki ayı aşkındır başlatılan bu direnişe karşı sessizliğin kırılamamasıdır” dedi.    ‘Adım atılmaması savaştaki ısrarın göstergesi’   İktidarın sessizliğinin savaşın istenildiğinin kanıtı olduğunu dile getiren Nuran, daha önce de çeşitli zamanlarda PKK Lideri Abdullah Öcalan’la görüşmelerin sağlanamadığını ve kamuoyunun hiçbir bilgi alamadığını belirtti. Kürt halkının bu sessizliğe karşı çeşitli eylemsellikler ve açlık grevlerini hayata geçirdiğini söyleyen Nuran, “Bu direnişler karşısında bir temas sağlandı. Bugüne kadar bu temas ve zeminin yaratılmaması elbette ki savaşın ve bir savaş kararının göstergesidir. Olası şahadetleri bile umursamayan bir Türkiye Cumhuriyeti iktidarı ile karşı karşıyayız. Ancak bu mevcut iktidarın duruşuna sessizlik Türkiye demokrasi güçleri açısından ciddi bir durumdur” ifadelerini kullandı.   ‘İmralı kapılarının açılması gerekiyor’   Yaşanan durum karşısında demokrasi mücadelesi veren ve “ben insanım” diyen herkesin bu talebe en hızlı şekilde yanıt vermesi gerektiğini belirten Nuran, hayata geçirilmek istenen sessizlikle bir yere varılamayacağına dikkat çekti. Yapılan açlık grevlerinin kısa zamanda her yeri saracağını vurgulayan Nuran, şöyle dedi: “Bu talebe sessiz kalmak sadece savaşa hizmet eder, o yüzden kamuoyunun bu noktada biraz duyarlı olması gerekiyor. Özellikle Avrupa’da ki halkımızın bu süreci daha çok sahiplenmesi gerekiyor. Savaşta ısrar eden ve savaşla kendini yöneten bir iktidar var karşımızda. O yüzden İmralı’nın kapıları kapanmış ve İmralı ile görüşmeler sağlanılmıyor. Barışın gelmesi ve ortak demokratik bir çözümün sağlanmasında Sayın Öcalan’ın rolünün başta Türkiye iktidarı olmak üzere bütün ülkeler farkında. Bu adımın atılmaması da bu savaşın devamıdır. Gerçekten kaos ortamının kalkabilmesi için İmralı kapılarının açılması gerekiyor.”    ‘Ses verilmesiyle zafere ulaşır’   Son olarak duyarlılık çağrısında bulunan Nuran, “Bütün halkları var eden değerler kimlik boyutuyla dilleri ve ırkları gerekçe gösterilerek katledilebiliyor. Bir zulüm halklar üzerinde uygulanıyor. Bu meşru talebin etrafında bir araya gelmemiz gerekiyor. Milyonlar bu direnişe ses vermeli. CPT gibi bu anlamda büyük rolü olan Avrupa ülkelerinin ses çıkarması gerekir. Bu direniş halkların ses vermesi ile zafere ulaşır. Böylesi bir felaketin olmaması için başta kadınlar olmak üzere bütün halkı ve kurum kuruluşların bu eylemi sahiplenmesi gerekiyor” dedi.