Şebnem Korur Fincancı: İlk kez açlık grevi eylemlerini izleyemiyoruz 2018-12-25 16:35:42   DİYARBAKIR- Diyarbakır'da düzenlenen panelde konuşan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, TTB olarak ilk kez açlık grevi eylemlerini izleyemediklerini belirterek, "İnsanların iyilik hali için uğraş veren, bir meslek grubuyuz. Zaman zaman değişik sıfatlarla anıldığımız oluyor. Çok şükür hepimiz 'teröristiz' " dedi.     Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Tevgera Jinên Azad (TJA) tarafından Diyarbakır'da "Türkiye'nin demokrasi sorunu ve dünden bugüne açlık grevleri" konulu panel düzenlendi. Sur ilçesindeki Demir Otel'de düzenlenen panele, DTK Eşbaşkanı ve HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu, DBP Eş Genel başkanı Mehmet Arslan, HDP Diyarbakır Milletvekilleri Saliha Aydeniz, Remziye Tosun, Musa Farisoğulları ve Semra Güzel, HDP Gençlik Meclisi üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri temsilcileri ile çok sayıda aydın ve yazar katıldı.   HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Halis Yerlikaya ve HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Hişyar Özsoy konuşmacı olarak katıldı.   'Türkiye'de tarih boyunca demokrasi sorunu yaşandı'   Moderatör Ayşe Acar Başaran, Türkiye'de tarih boyunca demokrasi sorununun var olduğuna işaret ederek, "Toplum her dönem buna karşı mücadele etmiştir. Ancak bugün mutlak tecride karşı başlatılan açlık grevi eylemini, dünden bugüne açlık grevi eylemlerini konuşacağız. 2002 yılında, 2013 yılında Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecride karşı başlattıkları açlık grevleri pratikleri ortaya çıkmıştır. Kimisi müdahalelerle, kimisi saldırılarla sonuçlanmıştır" dedi.    'Baskılara rağmen direnmenin yolu açıldı'   Panelde ilk olarak söz alan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, uzun açlık grevleri tarihinin olduğunu belirterek, "Devlet sürekli bizi teyakkuz halinde tutmayı başarıyor. Bedenin direnme parçası haline dönüştürülmesi yaygın bir gelenek. 1984 yılında açlık grevi eylemlerine tanıklık ettim. Diyarbakır Cezaevi'ndeki baskılara karşı direnmenin yolu açıldı. 90'lı yıllarla birlikte açlık grevi süreçlerine tanıklık ettik. İnsanların iyilik hali için uğraş veren, bir meslek grubuyuz. Zaman zaman değişik sıfatlarla anıldığımız oluyor. Çok şükür hepimiz 'teröristiz'" diye konuştu.   'TTB olarak ilk kez eylemleri izleyemedik'   Türkiye'de hekimlerin uzun yıllar boyunca demokrasi mücadelesinin özneleri olduğunu dile getiren Şebnem, şöyle devam etti: "96 açlık grevi bizim açımızdan sakatlıkları nasıl önleyebiliriz, düşündüğümüz ve tartıştığımız bir dönemdi. Buradan bir ders çıkardık. Çok basit B1 vitamini insanların beyin hasarını önleyebilir, ileriki yaşamında daha olanaklı yaşamını sürdürebilir. Bu bilgi Malta bildirgesine giren bir bilgiye dönüştü TTB katkılarıyla. Bu da Türkiye'deki acı tarihinin okumasına gerek oldu. İstanbul protokolü, Türkiye'nin deneyimden süzülerek çıkmış bir belge. Bu süreçten kazanımla çıktığımızı gösteriyor. Çok sınırlı sayıda özgür ama bedeninden başka direnme alanı bulamayanlar da var. Ama daha çok özgürlüğü için insanlar bedenini ortaya koyuyor" dedi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde son bir kaç yıldır tecridin ağırlaştırılarak devam ettiğini belirten Şebnem, "Geçtiğimiz son bir kaç yıl içinde tecrit ağırlaşarak sürüyor. 96, 2000 ve 2001 yılında temel konularımızdan biri tecridin sağlığa etkisi konusuydu. Tecridin kaldırılması için de yeniden insanlar bedenlerini açlığa yatırdı. 2012 açlık grevi süreçlerinde devletin de farklı bir yüzü olduğunu ilk kez gördük. TTB olarak ilk kez açlık grevlerini izleyemedik. Başvurularımız hiçe sayıldı" şeklinde konuştu.    'İnsan hakları örgütlerine çok iş düşüyor'   B1 vitaminin önemine dikkat çeken Şebnem, "Bağımsız gözlemciler tarafından bir gözlemleme yapılamadığı için hala B1 vitaminin verilip verilmediğini bilemiyoruz. Kemal Özer'in 3 aya yaklaşan bir eylemi içindeyiz. Kardeşini tanımadığını söylüyor. B1 vitamini almadığının göstergesidir. Bu vitamini kendisi mi almıyor yoksa cezaevi yönetimi mi vermiyor, bunu bilemiyoruz. Bağımsız gözlemciler izleyemediği için yeterli bir veri bulunmuyor" ifadelerini kullandı. Avukatlara çağrıda bulunan Şebnem,  "Lütfen elinizdeki bilgileri İHD, insan hakları örgütleriyle paylaşın. Raporlar, daha da zenginleşsin. Demokrasinin 'd'sinin devlet olarak görüldüğü bu dönemlerde insan hakları örgütlerine büyük işler düşüyor" diye ifade etti.    'Her koşulda insan yaşamından yanayız'   TTB Merkez Konsey Üyesi Halis Yerlikaya ise açlık grevi eylemcisinin eyleminin bir intihar olmadığını belirterek, yaptığı eylemle topluma mesaj vermek istediğini kaydetti. İnsan yaşamının her şeyin üstünde olduğunu belirten Halis,  "Her koşulda insan yaşamından yanayız. Bu insanın politik kimliği, cinsiyeti, etnik, politik duruşuna bakmaksızın insan yaşamından yana tavır alırız" diye konuştu.    'Tecrit Sur'da ve Nusaybin'de genişletildi'   Tecritle birlikte darbe mekaniğinin devreye girdiğini hatırlatan Hişyar Özsoy da, "İmralı'da uygulanan tecrit genişletilerek uygulandı. Sur, Cizre, Nusaybin'de genişletildi. Bu da darbe hazırlığının olduğunu ısrarla söyledik. Meclis'te bizimle konuşmuyorlardı. Cizre'de bodrumlarda yüzlerce insan diri diri yakıldı. Gündemleştirmeye çalıştığımızda ise Meclis'tekiler, 'Kahraman askerlerimiz teröristleri öldürüyor' diyorlardı. Ne zamana kadar helikopterler Meclis'in üzerinde dolaşıncaya kadar" diye ifade etti.    'İmralı sistemi NATO sistemidir'   Cizre ve Sur katliamlarını yapanların bugün darbeyle yargılandıklarını kaydeden Hişyar, "Darbe mekaniği devam ediyor. Geçmiş bir durum değil. Siz Türkiye'de Kürt meselesini, insani ve demokratik koşullar altında bu tecridi kaldıramazsınız, darbe devam eder. Belediyelere kayyum atanması, siyasetçilerin yargılanması, Efrîn'in işgal edilmesi, belediyelerin karakola dönüştürülmesi ve akademisyenlerin ceza alması tecridin sonucudur. Kalıcılaştırılmış bir OHAL rejimi dönemindeyiz. Türkiye'de hukuki bir durum söz konusu değil. İmralı sistemi bir NATO sistemidir. Uluslararası komplo devam ediyor" dedi.     Panel, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.