Bitmedi… Gerçek adalet sağlanıncaya kadar… 2018-08-05 09:01:02   Dilan Babat   ANKARA - Ankara Gar Katliamı davasında karar iki yıldan sonra verildi. Tarihi duruşmanın sonucu ise, ailelerin acı ve öfkesini dindirmedi. Arka perdedeki karanlık bir bir ortaya çıksa da ailelerin, adalet mücadelesi bu duruşma ile son bulmayacak.    10 Ekim 2015 tarihinde düzenlenen "Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi" öncesinde DAİŞ, Ankara Tren Garı'nda bombalı saldırı düzenledi. Katliamda 103 kişi hayatını kaybederken barış isteyen yüzlerce insan yaralandı. O günden bugüne kadar yaşamını yitirenlerin yakınları ve o katliamdan yaralı kurtulanların adalet mücadelesi sürüyor. Adalet talebinde bulunanlar gerek her ayın 10'unda katliamın yaşandığı yerde yaşamını yitirenlerin anısına karanfil bırakarak gerekse de her görülen duruşmada salonları doldurarak adalet haykırarak, mücadeleyi sürdürdü.    Yoğun güvenlik önlemleri baskıya dönüştü   Ankara Adliye'sinde görülen duruşmanın 11'inci karar duruşması Sincan Cezaevi Kampüs Yerleşkesi'nde görüldü. Aileler bu durumu "Duruşmanın kamuoyundan kaçırılması" olarak değerlendirdi.  Üç günde karara bağlanması beklenen duruşma dördüncü güne uzadı. İstanbul'dan, İzmir'den, Malatya ve adını sayamadığımız birçok ilden duruşmaya tanıklık etmek ve takipçisi olmak için katılanlar ve aileler sabahın erken saatlerinde Kurtuluş Parkı'ndan adalet duygularını kaybetmeden sabırla cezaevi yolunu tuttu. Duruşmaya katılanlar dört gün boyunca "yoğun güvenlik" önlemi adı altında duruşma salonlarına zor bela girebildi. Devletin yıllardır mağdur ettiği, adalet taleplerine sesiz kalındığı tarihi duruşmada aileler, bir kez daha arama noktalarında mağdur edildi. Öyle ki kadınların ihtiyaç çantalarından, kağıt, kaleme kadar içeri götürmenin yasaklandığı bir duruşma yaşandı. Mahkeme salonuna girmeye çalışanlara psikolojik şiddet uygulanırken içeri girmek için sabırla sırada bekleyen aileler zorlukla duruşma salonuna girebildi.   Gökten kar yağar ama …   Katılımla beraber acı ve öfkenin de büyük olduğu duruşmada, yaşamını yitirenlerin yakınları ve katliamdan yaralı kurtulanların olduğu temsili bir sayı salonu doldurdu. Sanıkların yüzüne bakarak adaletin sağlanması talebinde bulunan aileler, adeta katliamı ve acılarını tekrar yaşadılar. Katliamdan yaralı kurtulan bir gencin, "Gökten kar yağar, yağmur yağar ama o gün bizim üstümüze gökten et yağdı" demesi, yaşanan acının boyutunu gözler önüne serdi. Anlatıların karşısında sanıkların gülerek karşılık vermesi ailelerin öfkesini daha da artırdı. Ağır basan duygu ise kararlı ve ısrarlı bir şekilde adaletin tecelli etmesini sağlama istemi oldu.    Yer yer gerginlik yaşansa da aileler acılarına rağmen dik durarak, adalet taleplerini dile getirdi. Ailelerin sorumlu gördükleri hükümete yönelik gösterdikleri tepkiler üzerine mahkeme başkanı uyardı. Uyarı üzerine aileler de teki göstererek, "İsterseniz bize hakaretten dava açın, hiçbir şeyden korkmuyoruz" dedi.    Katliamda sanıklar 'piyon' olarak kullanıldı   Müşteki avukatlarının savunmalarında sundukları deliller ve belgeleri,  katliamın arka planına işaret etti. Duruşma sırasında yapılan savunmalar bugüne kadar DAİŞ eliyle gerçekleştirilen katliamların aydınlatılmasına ışık tutması açısından tarihi nitelikteydi. Avukatlara göre sanıklar bu katliamda "piyon" olarak kullanılmıştı hak ettikleri cezaları yani insanlığa karşı suç kapsamında yargılanmaları gerekiyordu. Ancak gerçek adaletin sağlanması için bu yeterli değildi. Bir de katliamın önünü açan, göz yuman, DAİŞ'in Türkiye'de örgütlenmesine olanak sağlayanların yargılanması gerekiyordu. Yani bu katliamdan ne "Bombaların patlamasından sonra AKP'nin oyları arttı" diyen dönemin Başbakanı ne de onca istihbarat raporuna rağmen patlamaya hazır canlı bombalar hakkında hiçbir işlem yapmayan İçişleri Bakanı ne de sorumluluğu olan kamu görevlileri muaf tutulabilirdi.      Sanık avukatları ayetleri referans gösterdi   Katliamın aydınlatılması için müşteki avukatları evrensel hukuk normlarından bahsederken sıra sanık avukatlarına gelince adaletin sağlanması için sanık avukatları tarafından sadece Kuran-ı Kerim'in ayetlerinin referans gösterilmesi de dikkat çekici nokta oldu. Sanıklar savunmalarında "suçsuz" olduklarını dile getirseler de ailelerin "Bizim çocuklarımızın ne suçları vardı" tepkileri ile karşılaşıyorlardı.    Bitmedi… Gerçek adalet sağlanıncaya kadar…   Sabırla beklenen karar günü ise 5 saatlik aradan sonra verildi. Sabır artık karar aşamasında heyecanlı bir bekleyişe evirildi. Dışarıda duruşmanın değerlendirmesini yapanlar, volta atanlar, sanıklar hakkında fikirlerini paylaşanlar, kitap okuyanlar, sabah erken saatte kalkmanın ve duruşmanın verdiği yorgunlukla sandalye üzerinde uyuya kalanlar, belki de en dikkat çekici nokta da beyaz tülbentleri ile adliye koridorlarında beş saat boyunca gelip giden Barış Anneleri oldu. Bunaltıcı sıcaklıklara rağmen, insanlar adliye koridorunda sadece adaletin yerini bulmasını bekledi. Duruşma salonu dolmaya başlarken, mahkeme başkanın yerine geçmesiyle etrafta 'Verilecek karar ne olursa olsun tarihe geçecek ve tarih bu kararı unutmayacak" ifadeleri yayılmaya başladı.     Mahkeme başkanının kararı açıklamasından sonra ailelerin belki acıları son bulmayacaktı, kayıplarını geri getirmeyecekti, gözlerindeki yaşlar son kez akmayacaktı ama verilen iki yıllık mücadele sonucu sanıklara verilen ceza, aileler için önemsiz değildi… Elbette ki mücadelenin sonu olmayacaktı. Gerçek failler yargılanana kadar gözyaşları, acıları aynı olan insanlar yan yana durarak, mücadelelerine devam ederek ‘gerçek adalet sağlanıncaya kadar mücadeleye devam’ diyecek…