Tarihçi Ayşe Hür: Kandil operasyonu umdukları etkiyi yaratmadı 2018-06-23 09:03:45   İSTANBUL - Tarihçi Ayşe Hür, Kandil operasyonunun seçim öncesi taktiksel bir adım olduğunu düşündüğünü belirterek, "Kandil'in bir harekâtla hâkimiyet kurulacak bir coğrafya olmadığını iktidarın yandaşı sözüm ona askeri uzmanlar da söylüyorlar" dedi.    Olağanüstü Hâl (OHAL) ve ekonomik kriz gölgesinde Türkiye’yi seçime götüren AKP iktidarı, yine savaş politikalarından medet umarak Kandil’e yönelik operasyon başlattı. Tarihçi Ayşe Hür,  operasyonun stratejik bir kararın sonucu olduğunu ancak bunun beklendiği gibi içerde seçim propagandasında etkili olmayacağını ve stratejik açıdan iktidarın hedeflediği şeye hizmet etmeyeceğini vurguladı.    'Kandil operasyonu umdukları etkiyi yaratmadı'    İktidarın iç politikada sıkıştığı zaman Türkiye dışında gerçekleştirdiği bir eylem ya da harekâtla bunu perdelemeye çalıştığına işaret eden Ayşe, konuşmasında şu sözlere yer verdi: "Bunu aynı zamanda ortaya çıkan o milli, hamasi, dini, kendi destekçileri olarak devşirmek için bir propaganda aracı olarak kullanıyor. Ancak şu son harekât bir süredir yürütülen Fırat Kalkanı, onların deyimiyle Zeytin Dalı operasyonu ve Membiç meselesi ile bir bütünleşik olarak düşünülürse, PKK'ye karşı püskürtme, sarmalama ve imha etme harekâtı olarak planlandığını düşünüyorum. Elbette Kandil operasyonunun seçimlerden neredeyse bir hafta öncesinde başlatılması şart değildi. Ve bu başlatma kesinlikle iktidar partisinin seçimlerde büyük oy kaybedeceğine dair emareler üzerine alındı ona eminim. Ancak böyle olmasaydı da bu harekâtı yapacaklardı. Sadece zamanlaması açısından seçim yenilgisini minimalize etmek, önlemek gibi bir amacı olduğunu düşünüyorum. Fakat gözlemlediğim kadarıyla umdukları etkiyi yaratmadı bu durum."    'Kandil bir harekâtla hâkimiyet kurulacak bir coğrafya değil'    İktidara yakın medya olmak üzere tüm basının aynı şeyleri söylediğini ve yazdığını aktaran Ayşe, "’Zaten iktidar böyle bir çıkış yapacaktı’ anlayışı var. Öte yandan Kandil'in bir harekâtla hâkimiyet kurulacak bir coğrafya olmadığını, iktidarın yandaşı sözüm ona askeri uzmanlar da söylüyorlar. Yani bu işin bir çeşit psikolojik etkisinin olmasının beklendiğini söylüyorlar. Psikolojiden kasıtta 'İktidarımız dimdik ayaktadır, bir askeri harekât yürütecek durumdadır ve PKK'nin sembolik önemdeki mekânına da gerekirse bayrak dikerek bunu dünyaya da ilan edecektir' demekten öte hiçbir şey beklemiyorlar" diye konuştu.    'Uluslararası hukuk açısından engeller var'    Kandil'in coğrafi konumunu değerlendiren Ayşe, konuşmasında "Haritayı önüne koyan herkes görür ki Kandil tek bir noktadan ibaret değil. Kandil devasa bir platodur. 400'den fazla köy ve yerleşim yerinin olduğu bir coğrafya ve 3'te biri İran, 3'te ikisi Irak sınırları içerisinde. Türkiye'ye en yakın yerden uzaklığı 70 kilometre, ortalama uzaklığı da 110 kilometre" dedi. Böyle devasa bir yere girmenin zor olduğunun altını çizen Ayşe, "Karadan gidemeyecekleri açık çünkü bütün şerit boyunca PKK'nin kontrolünde olan bölgeler var. Kuzey Irak Kürdistan özerk yönetiminde olan bölgeler var. İkinci olarak Türkiye'nin böyle bir harekâtı yapması için uluslararası hukuk açısından engeller var. Sıcak takip gibi başlıklarla bunu meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Ama sıcak takip doğrudan bir aktif saldırı olduğunda, ‘vur kaç’ eylemleri yapıldığında, karşıdan silahlı güçler sınırına sürekli girip çıktığında, sen de onları takip ederken sınırı aştığında etkisiz hale getirinceye kadar da arkasından gittiğinde olur. Yoksa ortada herhangi bir çatışma vs. yokken ve bir ateşkes hali varken bu yapılana sıcak takip denilemez" ifadelerine yer verdi.    'Herkesin kendisine göre hesapları var'    Irak Hükümeti’nin “Bizden izin alınmadı, bu doğru bir eylem değildir” açıklamasını hatırlatan Ayşe, bu sözlerin alçak sesle söylendiğini kaydetti. Herkesin kendisine göre başka hesapları olduğunun anlaşıldığını vurgulayan Ayşe, "Bu yüzden fazla itiraz etmeden ‘Nasıl olsa bir şey yapamazlar, bir gösteri yapsınlar, seçimler için bir milliyetçi hissiyat derlesinler, bize de nasıl olsa zararı olmaz’ mantığıyla hareket ettiler. Aynı şekilde İran izin verdi mi vermedi mi? İş birliği yaptı mı yapmadı mı? Bu da muğlak. Çünkü anladığım kadarıyla İran orada güçlü bir PKK varlığını kendi çıkarları açısından iyi bulmuyor. Yani anlaşıldığı kadarıyla bu mevcut durum aslında hem Irak hem de İran açısından sorun değil" dedi.    ‘Bu harekât açısından önemli bir sonuç beklemiyorum’   Konuyla alakalı ülkelerin tavırlarını “Bir çeşit satranç oynuyorlar” şeklinde değerlendiren Ayşe, şöyle devam etti: "Sonuç olarak askeri uzman diye geçinen zatlar da diyorlar ki; havadan bir indirme harekâtı yapılsa dahi belli noktalara indirilebilir ama oranın sürekli olarak kontrol altında tutulması imkânsız. Çok geniş bir alan, çok dağlık bir coğrafya ve PKK'nin de yerel halkla iç içe geçmiş sıcak ve organik ilişkileri var. Yani oraya girmenin kolay olmadığının herkes farkında. Seçimlere kadar bunu böyle biraz köpürtecekler. Ki o köpürtme de çok amacına ulaşamadı. Bir yere belki bir bayrak dikecekler, bir iki şov yapacaklar, oradan fotoğraflar gelecek. Gelmemesi en büyük dileğimiz ama bir iki şehit cenazesi de gelirse o da iç kamuoyuna duygusal bir hareket getirecektir ne yazık ki. Sonuç olarak seçime kadar böyle gider diye düşünüyorum, önemli bir sonuç beklemiyorum bu harekât açısından."    'Savaşın düşünülmeyen birçok olumsuz boyutu var'    Savaşın bütün boyutlarının düşünülmesi gerektiği konusunda ısrarlarını dile getiren Ayşe, "Savaşın gerçekten kamuoyunun hiç düşünmediği bir sürü olumsuz boyutu var. Maliyeye, insana, çevreye, doğaya, yerleşim yerlerine, tarihi eserlere, bitki ve hayvan florasına, havaya, suya aklımıza gelebilecek her şeye verdiği zararlar insanlarımız tarafından genel olarak hiç hesaba katılmıyor. Herkes için milli gurur, biz aşağı mı kalacağız, büyük devlet olmanın gerekliği ve şimdi iktidarın empoze ettiği o beka sorunu var ortada. İnsanlar haritayı açıp karşılarına koysalar o Afrin denilen küçücük yerin nasıl Türkiye'yi tehdit ettiği sorusuna kendileri de cevap veremeyeceklerdir. Ama milli duyguların köpürtülmesi ezbere olduğu için insanlar genellikle bunları düşünmüyorlar" diye konuştu.    'Savaş mali anlamda bir intihar atlayışıdır'    Öte yandan ekonomik krizin eşiğindeki Türkiye açısından savaşın çok ciddi mali bir boyutu olduğunu dile getiren Ayşe, "Tek bir bombanın 10-20 bin dolar, bir F-16'nın havada duruşunun bedeli 30-40 bin dolar, bir uçağın milyon dolarlar olduğunu düşünürsek, her merminin, her bombanın parasal bir karşılığı var. Zaten ekonomik açıdan büyük bir sıkıntı içerisinde olduğumuz biz halkın malumu iken, bütçenin nasıl bir açık verdiği ortadayken ve bireysel ve devlet düzeyinde dış borçların durumu ortadayken, buna bir de savaş maliyetlerinin eklenmesi gerçekten ekonominin pamuk ipliğine bağlı olan durumunu düşününce, Türkiye açısından bir intihar atlayışıdır aslında” dedi.    'Savaş suçunu önümüzdeki kuşaklara açıklayamayız, tavır almalıyız'    Henüz Türkiye halkları açısından sözün tükenmediği noktada olduğunu vurgulayan Ayşe, "Ortada konuşmak isteyen bir parti var Kürtler adına; HDP. Onun lideri hapiste bile olsa Türkiyeli olduğunu söylüyor, TRT'ye bağlanarak Türk halkına seslenmeye çalışıyor. Barış sözünü artık İyi Parti, CHP, Saadet Partisi de telaffuz ediyor. Onlar da Kandil operasyonunun bir seçim manevrası olduğunu söylediler. Bunlar çok önemli. Şu atmosfer içerisinde konuşabilmek varken, masaya oturmak ve nasıl bir proje ve planla ülkemizi topyekûn iyi bir noktaya getiririz meselesini konuşmak varken, harekât, savaş, bombardıman ve işgal politikalarına prim vererek gerçekten önümüzdeki kuşaklara açıklayamayacağımız kadar büyük bir suçun altına girdiğimizi düşünüyorum. Buna karşı muhakkak tavır almamız gerek" ifadelerini kullandı.