Sincan Cezaevi’nde renk fobisi: Garip bir düşmanlık söz konusu 2018-06-02 09:01:01   ANKARA - Sincan Cezaevi’nde hastaneye götürülürken gardiyanlar tarafından işkenceye maruz kaldığını belirten tutsak Filiz Gençer, “35-40 güne varan hücre cezaları veriliyor. Renkleri nedeniyle pek çok kıyafetimiz verilmiyor. Renkli kalem satılmıyor, kâğıt da yok.  Renklere karşı garip bir düşmanlık söz konusu” dedi.    Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde DHKP-C davasından müebbet alan ve 25 yıldır tutuklu bulunan Filiz Gençer, cezaevinde yaşadıkları hak ihlallerini gönderdiği mektupla anlattı.    Mektubunda 16 Mayıs’ta hastaneye götürülürken işkenceye maruz kaldığını belirten Filiz, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Hastaneye götürülürken protesto için ‘kapı altı’ dediğimiz yerde durup slogan atıyordum. Gardiyanlar kollarımdan tutup koridorda sürüklemeye başladı. Tam dönemeçteki demir kapıya doğru gelirken hızlandılar ve bacağımı hızlıca kapıya çarptılar. Çarpmanın şiddetiyle ayakkabılarım ayağımdan fırladı ve nefesim kesildi. Darbe sonucu bacağımda geniş bir yara oluştu. Dizimin hemen altındaki bir bölgeye denk gelen darbe dizimde de ciddi bir sarsıntı yarattı.”    İşkenceye ilişkin suç duyurusu    Cezaevindeki hak gasplarının sıradanlaştığını dile getiren Filiz, devrimci tutsaklar olarak hem hukuki hem de politik olarak hak arama talebinden vazgeçmediklerini aktardı. Gördüğü işkenceden sonra revirden darp raporu alan Filiz, “Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Benden önce de benzer şiddete maruz kalan arkadaşlarımız olmuştu” dedi.   35-40 güne varan hücre cezaları    Hastaneye giderken ciddi sorun yaşadığını ifade eden Filiz, polis tarafından vurularak gözaltına alınan Halkın Sesi dergisi muhabiri Ebru Yeşilırmak’ın aylardır tedavi olamadığını anımsattı. Filiz, “Yine Gönül Papur, Fadik Adıyaman, Semiha Eyilik kontrollerine gidemedikleri için tedavileri sürdürülemiyor. Yıllara varan iletişim ve ziyaret yasaklarına da şimdi hücre cezaları ekleniyor. Çünkü verilen cezalarda arttırma yoluna gittiler. Kimi arkadaşımızın 35-40 güne varan hücre cezası mevcut. Ailelerimizle arkadaşlarımızla iletişimimizin, sosyalleşmemizin önüne konan disiplin cezaları ile bizlere hapishane içinde hapishane yaratılıyor” diye belirtti.     Filiz mektubun devamında yaşadıkları ihlalleri şöyle sıraladı:   * Görüş saatlerimiz 45 dakika ile sınırlı. Oysa pek çok hapishanede görüşler 1 saat.   * Sohbet hakkımız hapishane koşulları uygun olmasına rağmen 5 saat ile sınırlandırılmıştır.   * Havalandırma kapılarımız saat 8.00’da açılıp 19.00’da kapatılıyor. Gün ışığından yararlanabileceğimiz şu aylarda dahi bu imkân kısıtlanıyor. Üstelik kadın hapishanesinde olduğumuz gerçeği göz ardı edilerek yapılıyor.    * Renkleri nedeni ile pek çok kıyafetimiz verilmiyor. Verilmeyen renk skalası o kadar genişki ailelerimiz ne getireceğini şaşırdı. Verilmeyen renkler, mavi, lacivert tonları, yeşil tonları, kahverengi tonları, siyah, beyaz krem.. Geriye hangi renk kaldığını artık siz düşünün.   * Koğuşumuzdaki ortak yaşam alanlarında prizlere elektrik verilmiyor. Bu nedenle ne dolabımız ne de televizyonu ortak yaşam alanlarımızda kullanamıyoruz. Her şeyi hücrelere yerleştirmemiz isteniyor. Zaten küçük olan hücreler böylece daha da küçülüyor. Topluca oturup TV izlememiz engelleniyor.   * Kırtasiye malzemeleri yetersiz. Renkli hiçbir kalem satılmıyor. Renkli kağıt da yok. Renklere karşı garip bir düşmanlık söz konusu.    * Kantinden alışveriş yapmak istediğimizde yazdığımız listenin tamamının geldiğine hiç tanık olmadık. Koğuşun birine verilen ihtiyaç bir diğerine verilmiyor. Yapıştırıcı adına hiçbir ürün bulunmuyor. Adımıza gönderilen koliler gecikmeli olarak geliyor.   ‘En temel ihtiyaçlar için bile direniyoruz’   En temel ihtiyaçlar için bile direnmek zorunda kaldıklarını ifade eden Filiz, mektubunun sonunda şunları kaydetti: “Bizler bu anlamda bedel ödemekten hiç kaçınmadık. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Tek tip elbiseye karşı ölüm orucu yapan, o çatal yürek genç bedenler toprağa düşmüş fakat cesaretleri, kararlılıkları halkın bilincine yerleşmişti. Bugünde bu bilinçle direniyoruz. Tıpkı Filistin’de vatanları için slogan elde taş ile direnen onurlu Filistin halkı gibi.”