3 kuşak Cumartesi Meydanı’nda 2018-05-27 09:07:23   Evrim Kepenek    İSTANBUL - Hanım Tosun, Besna Tosun ve Devrim Koç, Cumartesi Meydanı’nda 3 kuşaktır Fehim Tosun’u arıyor. Henüz 4 yaşındayken Galatasaray Lisesi’ndeki eyleme katılan Devrim, bu kadar insanın nasıl kaybolduğunu anlamaya çalışırken, “İnsanlar el ele tutuşun kimse kaybolmaz” diyerek kendince bir çözüm buluyor.   Cumartesi Anneleri’nin, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması ve sorumluların hesap vermesi için “Failleri bellli, kayıplar nerede?” diyerek başlattığı mücadele 23’üncü yılında. 1990’lı yıllar, darbe teşebbüsleri ve Olağanüstü Hâl (OHAL) dönemleri gibi Türkiye’nin politik atmosferinin en baskıcı dönemlerinde dahi Cumartesi Meydanı’nda bir araya gelen kayıp yakınları, Türkiye’nin katliam tarihinin en canlı ve yüzleşilmesinden kaçılan hafızası niteliğinde.     Her hafta Cumartesi günleri Galatasaray Lisesi önünde gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ve karanfillerle oturan kayıp yakınlarının, “En azından mezar yerini açıklayın, bir mezarı olsun. Gidip çiçek bırakalım” sözleri, meydandan geçen yurttaşlarının kimi zaman duyarsız, çoğu zaman da meraklı bakışları eşliğinde meydanda yankılanıyor.    Mücadele kuşaktan kuşağa aktarıldı    Bir hafta İzmir’de 1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız’ın sesi duyulur, “Ben kendi oğlumu kendi elimle teslim ettim. Duyun sesimizi. Şimdi ben burada oğlumu soruyorum diye savcı bana soruşturma açmış. Asıl o savcı gitsin, oğlumu kaybedenleri bulsun, onlara soruşturma açsın.” Başka bir hafta da, 24 yıl önce gözaltında kaybedilen dedesine ne olduğunu soran 9 yaşındaki Samet Alpsoy’un sesi.    Cumartesi Anneleri’nin, gözaltına alındıktan sonra yakınlarına ne olduğuna dair yönelttikleri sorular ve dikkat çektikleri hukuki süreçler her hafta dillendirilirken, kimi çocuklar büyür anne olur, kimi kadınlar da anneanne olur torunları ile birlikte, kaybedilen yakınlarını arar. O meydanda büyüyen çocuklar anne, kadınlar anneanne olur. Tam 23 yıldır devam eden mücadele, kuşaktan kuşağa aktarılır.    3 kuşak bir meydanda    Cumartesi Meydanı’nda hayata tutunan, hatta hayata çelme takan bir aile de Hanım Tosun'un ailesi. İstanbul Avcılar’da 1995 yılında gözaltına alınan ve sonrasında kendisinden bir daha haber alınamayan Fehmi Tosun’u,  önce eşi Hanım, sonra kızı Besna ve şimdi de torunu Devrim arıyor. 3 kuşak Cumartesi Meydanı’nda, “Eşime, babama, dedeme ne yaptınız?” diye soruyor.    Babasının kaçırıldığı gün 10’lu yaşlarında olan ve bunu an ve an hatırlayan Besna, ilk annesinin gittiği meydanda bugün oğlu Devrim ile giden bir kadın. “Babam kaybedildikten sonra annem ilk karakola ve savcılığa başvurdu sonra İHD’ye başvurdu. O haftadan itibaren de Cumartesi günleri annelerin eylemine katılmaya başladı” diyen Besna, “Evimizin önünde beyaz bir araba duruyordu. Karanlıktı. Araca yaklaşınca birinin babam olduğunu gördüm. Onlar da bizi gördü. Babamla birlikte bahçeye attılar. Biri aracın yanında bekliyor, diğerleri de bahçede. Ben de durup baktım. Ben babamın bütün arkadaşlarını tanıyorum. O an biran koşarak anneme gidip haber verdim. ‘Annemin arkadaşları geldi’ dedim. Annem anladı herhalde. Hemen koştu. Babamı göremedi bahçede. Sokağa bakınca da babamı görüyor, iki kişi babamın koluna girmiş ve araca bindirmişler. O sırada babamın sesi geldi. ‘Beni öldürecekler’ dedi. En büyüğümüz 15 en küçüğümüz 5 yaşındaydık. Sonra hepimiz aşağı indik. Bağırmaya başladık. Abim arabayı tutuyordu. Arabayı kullanan kişi, abime ‘Gel seni de götüreyim’ demiş. Sonra hızlıca gittiler. Annem koştu, defalarca karakola başvurdu. Öğrendik ki annemin verdiği dilekçeler de yok edilmiş. Bir komiser anneme, ‘Arama kadın başınla’ demiş. Sonra İHD’ye gittik ve Cumartesi Anneleri’nin bir parçası olduk” dedi.    ‘Her zamanki gibi alıp götürdüler geri gelecek sandık’   “Gözünüzün önünde babanız kaçırılıyor ve kaybediliyor. Kaybedilmenin ne demek olduğunu bilmiyorduk” diyerek o dönemi anlatan Besna, babasının daha önce de gözaltına alındığını, tutuklandığını ve eninde sonunda geri döndüğünü belirtti. “Bu sefer bir hafta geçiyor bir ay geçiyor bir yıl geçiyor gelmiyor. Baban gibi yüzlerce binlerce insan olduğunu görüyorsun. Bununla yüzleşmek çok zor” diyen  Besna, annesi Hanım’ın da hep babasının peşinde olduğunu ifade etti.    ‘Mücadeleyle bunun üstesinden geldik’   Sonrasında annesinin sadece babası için değil tüm kayıplar için mücadele ettiğini anlatan Besna, “Ayakta durmak için mücadeleye çok sıkı sarıldı. Evet, biz yokluğunu hissettik. Etrafımızda kimse yoktu. Evin karşısına karakol kurulmuştu. Kimse bize gelemiyordu. Bizi birbirimize emanet eder giderdi annem. Annem sesini duyurabileceği tüm yerlere gitti. İlk başta çok kızardım. Ama şimdi iyiki gitmiş diyorum. Bize mücadeleyi öğretti. Annem de biz de mücadeleyle bunun üstesinden geldik” diye konuştu.      O meydanda çok şey öğrendiklerini dile getiren Besna, “Bize bunu oradaki anneler öğretti. Hayata direnmeyi, acılara direnmeyi, zulme, baskıya direnmeyi bize o anneler öğretti. Biz de şimdi kendi çocuklarımıza öğretiyoruz. Nasılki kötülük kendisini sonraki kuşaklara bırakıyor. Biz de mücadeleyi bırakmıyoruz. Pes etmiyoruz, etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.     Torunu Devrim de o meydanda    Besna’nın sadece annesi Hanım değil oğlu Devrim de bugün Cumartesi Anneleri ile birlikte oturma eylemlerine katılıyor. Devrim’i ilk götürdüğünde 3 yaşında olduğunu anlatan Besna, “Devrim ilk başta hiç anlayamadı. Cumartesi Meydanı’na götürünce insanların elinde fotoğraflarını görünce, dedesini aradığını anladı. ‘Dedemi arıyoruz’ diyordu. Fotoğrafları taşıyoruz çünkü buradan gelip geçenler tanıyorsa yerini söyleyecekti” dedi.    ‘İnsanlar el ele tutuşsa kimse kaybolmaz’   Devrim’in insanların kaybedilmemesi için 4 yaşında iken çözüm aradığını anlatan Besna, şöyle devam ediyor: “’Bu kadar insan nasıl kayboldu anlamıyorum’ diyordu. Sonra bir gün ‘İnsanlar el ele tutuşun kimse kaybolmaz’ diyordu. Böyle çözüm buldu. Ben annemin yanındaydım. Oğlum da benim yanımda olacak. Mücadeleyi öğrenecek.”