Cumartesi Anneleri'nde bu hafta: Susma, kanıksama, unutma 2018-05-19 14:48:08   İSTANBUL - Cumartesi Anneleri'nde bu hafta Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası nedeniyle adalet vurgusu yapılırken, TİHV İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, "Susma, kanıksama, unutma" çağrısında bulundu.    Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini faillerinden hesap sorulması için 686'ncı haftada Galatasaray Lisesi önünde bir araya geldi.  "Failler Belli Kayıplar Nerede" yazılı pankartın üzerine beyaz tülbent ve karanfillerin bırakıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Eylemde bu hafta 17-31 Mayıs Uluslar arası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası nedeniyle adalet çağrısında bulunuldu.    Ardından haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından ve  Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)  İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe yaptı. Toplumun bütün kesimlerine seslenen Ümit, "Adaletsizliği kanıksamak da adaletsizliği yaratmak kadar utanç vericidir; susma, kanıksama, unutma" çağrısında bulundu.    Eylemde bu hafta 1994 yılında gözaltında kaybedilen Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın hikayesine yer verildi. Selim, Hasan ve Cezayir'in operasyon düzenlenen Kulp ilçesine bağlı Çağlayan köyünün Deveboyu mezrasında gözaltına alındığını ifade eden Ümit, "6 Mayıs 1994 yılında Bolu Komando Tugay komutanı Yavuz Ertürk tarafından düzenlenen operasyonda evleri ateşe verilen Örhanlar daha sonra hasat zamanına kadar köyde kalabilmek için Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez'den izin aldı. 24 Mayıs 1994 tarihinde aynı ekip köye tekrar baskın yaptı ve 46 yaşındaki Selim, 40 yaşındaki Hasan ve 17 yaşındaki Cezayir Örhan'ı gözaltına aldı" dedi.    'İşkencehaneye götürüldüklerinin tanıkları vardı'    Ertesi gün Salih Örhan'ın Zeyrek Jandarma Komutanlığı'na giderek kardeşlerini ve yeğenini sorduğunu kaydeden Ümit, "Zeyrek Jandarma Komutanı Ahmet Potaş Kulp'a götürüldüklerini söyledi. Salih Örhan bu sefer Kulp Jandarma Komutanı Ali Ergülmez ile görüştü, fakat Ali Ergülmez konuyla ilgili bilgisinin olmadığını söyledi. Karakollardan cevap alamayan Salih Örhan, Kulp Başsavcılığı'na, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığına, OHAL Valiliğine, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı'na, Adalet ve İçişleri bakanlıklarına resmi başvurular yaptı. Selim Örhan, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görevli savcı Mustafa Atagün'e ifade verdi. Selim Örhan'ın anlattıklarına çok sinirlenen onu 'Nasıl devletin insanların kaybolmalarına neden olduğunu iddia edebilirsin' diyerek azarladı. Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın önce Serik Karakolu'na, ardından Lice Jandarma Karakolu'na son olarak da bir kısmı işkencehaneye çevrilen Lice Yatılı Okulu'na götürüldüğüne tanıklık edenler vardı" diye konuştu.    'Cenazeler toplu mezarda bulundu'    Kulp Savcılığı'nın 8 Haziran 1994 tarihinde başlattığı soruşturmanın gözaltı kayıtlarında Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın adlarının yer almadığı gerekçesiyle soruşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlandığını aktaran Ümit, "Örhan ailesi 3 Kasım 1994 tarihinde İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvurdu. 21 gün sonra İHD avukatları davayı AİHM'e taşıdı. 6 Kasım 2002 tarihinde AİHM Türkiye'yi Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu tutarak mahkum etti. 2003 yılında Mehmet Selim ve Hasan Örhan'a ait kemikler Kulp'a bağlı Bağcılar köyü yakınlarında bir toplu mezarda bulundu. Cezayir Örhan'a ise hala ulaşılamadı" şeklinde konuştu.    'Adalet sağlansın'   "17 yaşındaki Cezayir Örhan'ın akıbeti açıklansın" diyen Ümit, "Selim, Hasan ve Cezayir Örhan'ın gözaltında kaybedilmesiyle ile ilgili olarak devlet ve AİHM kayıtlarında isimleri geçen sorumlular hakkında derhal etkin soruşturma ve adil yargılama süreci başlatılsın. İç hukukta yürütülen soruşturmaların ciddi biçimde eksik olduğu ve devletin yaşam hakkının korunmasına ilişkin yükümlülüklerini ihlal ettiği, AİHM tarafından tespit edilen Örhanlar dosyasında adalet sağlansın" dedi.