Cumartesi Anneleri: Hesap sorma kararlılığımızla buradayız 2018-04-07 14:57:39   İSTANBUL - Cumartesi Anneleri'nin bu haftaki eylemlerinde 21 yıl önce kaybedilen Talat Türkoğlu'nun akıbetini soran kardeşi Kelebek Türkoğlu, "Siyasi erk çözüm için isteksiz, oyalamacı, hukuksuz, adaletsiz, zalimdir. Kayıpların akıbeti araştırılıp bulununcaya kadar hesap sormaya kararlılığımızla, inancımızla buradayız" dedi.    Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebi ile 680'inci kez Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Bu hafta 1996 yılında kaybedilen Talat Türkoğlu'nun akıbetini soran Anneler, "Failler belli, kayıplar nerede" pankartı açtı. Kırmızı karanfillerin taşındığı eylemde gözaltında kaybedilen faillerin fotoğrafları taşındı. Oturma eylemine Halkların Demokratik Partisi (HDP) Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman, Devrimci Parti Genel Başkanı Musa Piroğlu ve çok sayıda kişi katıldı.   'Defalarca gözaltı ve işkence'   Eylemde konuşan  avukat Gülizar Tuncer, Talat'ın defalarca gözaltına alındığını, işkenceye maruz bırakıldığını, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandığını söyledi. Gülizar şöyle devam etti: "En son İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde hakkında çıkan tahliye kararının ardından Edirne'ye ailesinin yanına gitti ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Türkoğlu'nun akıbetini sormak için her yere başvurduk. Ama diğer kayıp vakalarında olduğu gibi hiçbir sonuç elde edilemedi. O dönem Kasım Açık adlı itirafçı Gebze Cezaevi'nde Türkoğlu'nun ve yine o bölgede kaybedilen başkaca kayıpların yaşadığı işkenceler ve kaybedilmelerine ilişkin ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştu. İsimler verdi, eşkaller verildi hatta krokiler de verilmişti. Anlattığına göre o bölgede itirafçı, asker ve polislerden oluşan özel bir kontrgerilla ekibinin oluşumuydu ve bunların cinayetleri devlet adına işledikleri, zorla kaybetme vakalarını anlatıyordu."    'Sorumlu devlettir'   İtirafçının bilgileri üzerine soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesi gerektiğine ilişkin tekrar savcılığa başvuruda bulunduklarını belirten Gülizar konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Ancak savcılık makamı bırakalım bu isimleri açıkça belli olan emniyet yetkilileri, jandarma görevlileri ve itirafçıların şüpheli sıfatıyla dinlenilmesini, tanık sıfatıyla dahi onları dinlemeye gerek görmedi. Sonuçta bu soruşma dosyası da diğer kayıp dosyaları gibi zaman aşımı süresine tabi tutularak ortadan kaldırıldı ve dosya kapatıldı. Biz bu olayda zorla kaybetme suçunu birebir işleyenlerin yargılanıp cezalandırılmasını zaten beklemiyorduk. Çünkü burada esas sorumlu devlettir ve devletin sorumluluğu ortaya çıkacaktı. AİHM'e başvuruda bulunduk. AİHM Türkiye'yi yaşam hakkı ihlalden ve etkili bir soruşturma yürütemediği gerekçesiyle mahkum etmişti. Biz o dönem çıkan yasal düzenlemeleri gerekçe göstererek yeniden savcılığa başvuru yapmıştık. Ancak bu yeniden yapılan başvuru üzerine de savcılık makamı yalnızca usulen resmi kurumlar arasında bir iki yazışma yaparak dosyayı tekrar kapattı."    'Üniversiteler özgür olmalı'   Eylem Talat'ın kardeşi Kelebek Türkoğlu konuşmasıyla devam etti. Eylem, kardeşinin siyasi kimliği nedeniyle devlet tarafından kaybettirildiğini dile getirerek, "İşkence gördü, defalarca hapse girdi en sonunda ise kaybedildi. Hukuk işlemiyor, derin devlet gittikçe derinleşiyor. Adalet ve hak arayışı mücadelemizi daha gür haykıralım. Yüreğimizde biriktirdiğim insan sevgisi ile yeni hikayeler anlatmalıyız. Düşünceyi hapsetmeyin. Düşünen ve fikrini söyleyenlerin suçlu ilan ediliyor. Üniversiteler özgür olmalı" diye konuştu.    'Talat'ın akıbetini bilmek istiyoruz'   Talat'ın akıbetini bilmek istediklerini söyleyen Kelebek,  "Sevgi, barış, dostluk olsun istiyoruz ama zalimler Talat Türkoğlu'nu ve diğer insanları kaybettirdiler. Yaratılan şiddet ortamı ve baskılara rağmen çocukların büyüyebildiği güzel günleri görmeyi umut ediyoruz ama nafiledir. Siyasi erk çözüm için isteksiz, oyalamacı, hukuksuz, adaletsiz, zalimdir. Kayıpların akıbeti araştırılıp bulununcaya kadar hesap sormaya kararlılığımızla, inancımızla buradayız" diye belirtti.    'Dosyaları kapatma yoluna gittiler'   Eylemde haftanın açıklamasını ise  Cumartesi Anneleri'nden Maside Ocak yaptı. Maside konuşmasına şu sözlerle başladı:  "Zorla kaybedilen sevdiklerimiz yalnızca birer dosya konusu değiller; onlar; evlat, anne, baba, kardeş ve eş olarak aramızdaydılar. Evlerinden, işyerlerinden, sokaklardan, otobüslerden tanıkların önünde gözaltına alınarak götürüldüler ve yok edildiler. Tüm başvurularımıza rağmen devletin yetkili makamları gözaltına alındıkları halde varlığı inkâr edilen insanlarımızın can güvenliklerini sağlama görevini yerine getirmediler. Yargı makamları, zorla kaybedilme başvurularımızda etkin soruşturma yapmadılar; görevsizlik, yetkisizlik, takipsizlik ve zamanaşımı yönünde kararlar vererek dosyaları kapatma yoluna gittiler."    'Tüm girişimler sonuçsuz kaldı'   680 haftadır  "hakikat ve adalet" diyerek Galatasaray Meydanı'nda olduklarını kaydeden Maside, bu hafta oğlunun akıbetini öğrenemeden aralarından ayrılan Ziyneti Türkoğlu'nun Galatasaray'daki sesi olduklarını dile getirdi. Maside, devamında şöyle konuştu: "45 yaşındaki Talat Türkoğlu İstanbul'da yaşıyordu. Sosyalist kimliği nedeniyle 4 kez gözaltına alındı. Yoğun işkence gördü ve yıllarca cezaevinde kaldı. Polis takibinde olan Talat Türkoğlu, 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için otobüsle İstanbul'dan Edirne'ye gitti. Ailesine İstanbul'dan Edirne'deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini söyledi. Annesi ile birkaç gün geçirdikten sonra, 1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul'daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Ailesi, İHD ve Af Örgütü, ilgili kurumlar nezdinde girişimlerde bulundu. Soru önergeleriyle konu Meclis'e taşındı. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Resmi makamlar Talat Türkoğlu'nun gözaltına alınmadığını ve nerede olduğunun bilinmediğini söyledi."    Dava AİHM'e taşındı    Maside, "1997 yılında, Kasım Açık isimli şahsın itirafları kamuoyuna yansıdı" diyerek, "Ordu tarafından eğitildiğini ve kontrgerilla eylemlerine katılarak birçok kişinin ölümüne karıştığını iddia eden Kasım Açık, imzalı beyanında; Talat Türkoğlu'nun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent'e götürüldüğünü, orada Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın başında bulunduğu polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından işkence ile sorgulandıktan sonra öldürülerek, cesedinin Meriç Nehri'ne atıldığını söyledi. Olay yerinin detaylı bir krokisini çizdi. Kendisi ile birlikte olaya katılanların isimlerini verdi. Talat Türkoğlu'nun eşkâl bilgilerini, yüzündeki yara izini, giysilerini, ayakkabısını, cüzdanını ve saatini detaylarıyla tarif etti. Ailesi bu detayların doğru olduğunu onayladı. Buna rağmen iç hukuktan sonuç alınamadı. 1 Kasım 1998 tarihinde dava AİHM'e taşındı. AİHM, 17 Mart 2005 tarihli kararı ile Talat Türkoğlu'nun kaybolmasına ilişkin şartlara yönelik yeterli ve etkili bir soruşturma yapmadığından ötürü Türkiye'yi mahkûm etti" dedi.    'Talat'ın akıbeti açıklansın'   Talat'ın dosyasındaki cezasızlığı sona erdirmenin devletin görevi olduğunu ve altına imza attığı uluslararası sözleşmelere göre yasal zorunluluğu olduğunu vurgulayan Maside son olarak şöyle dedi: "Devlet bu görevini yerine getirsin. Talat Türkoğlu'nun akıbeti açıklansın, onu kaybedenler her türlü baskıdan uzak, bağımsız ve tarafsız yargılama faaliyeti sonucunda hakkaniyete uygun olarak cezalandırılsın."