Bu topraklarda barışın adını kadınlar koyacak 2025-11-21 09:03:20     “Tüm kadınlar özgür olana dek hiçbirimiz tam özgür değiliz. Ve biz bu süreci sahipleniyoruz. Kadının hakikatinden yükselen bu sesi kimse susturamayacak. Çünkü biz biliyoruz ve biz söylüyoruz: Jin Jiyan Azadî. Barış, kadının elinden doğacak, kaleminden yazılacak.”   Pınar Sakık   Biz kadınız. Bu toprakların kadınlarıyız; hem kadın olmanın hem de Kürt kadını olmanın yükünü, acısını ve onurunu iliklerimize kadar yaşadık, birlikte taşıdık. İki kimliğimizle sınandık, iki kimliğimizle direndik. Kadın olmanın bedelini, Kürt kadını olmanın bedeliyle birlikte ağır ödedik. Ama hiçbir zaman vazgeçmedik.   Çünkü biz sadece geçen zamana tanıklık etmedik; hayatı, mücadeleyi, umudu, adaleti ve barışı büyütmekle yetinmedik, aynı zamanda omuzlarımızda taşıdık. Bu coğrafyada kadın olmanın, anne olmanın ama aynı zamanda Kürt kadınları olarak yaşamanın bedelini hep ağır ödedik. Bazen bir babanın, bir annenin, bir evladın toprağa verildiği gün ağıt olduk. Yine de toprağa gömdüğümüz her acının ardından başımızı kaldırıp gökyüzüne baktık. Mücadeleyi büyüttük. Gidenlerin ardından özgür yarınlara dair yeminler ettik.   Umudun, direnişin adını biz koyduk    Çünkü biz hem yükü çeken olduk, hem umudu büyüten. Tüm acılara, kana, gözyaşına rağmen umudu ellerimizle yoğurduk. Cezaevlerinin soğuk beton duvarlarında, Zagros’un, Cudi’nin, Sîpanê Xelatê’nin doruklarında bile direnişimizin sıcaklığını taşıdık. Çünkü umudun, direnişin adını biz koyduk; çocuklarımızın adını Umut koyduk, Hêvî koyduk. Vazgeçmedik. Çünkü biliyorduk ve inanıyorduk: bir gün bu topraklarda barış yeşerecek. Ama o güne kadar nice kadın, sokakta, evinde, cezaevinde ve mücadelede can verdi. Onlar sadece kadın değildi; öncü, dirençli ve mücadeleye omuz veren kadınlardı. Direndiler, barış için ayağa kalktılar, halkın özgürlüğü için bedel ödediler. Her adımda umut taşıdılar, her nefeste direnişi büyüttüler. Bu topraklarda Zilan’ın cesaretini, Sakine’nin kararlılığını, Arîn Mirkan’ın yüreğini, Hevrîn Xelef’in barış hayalini taşıyoruz. Onlar yaşamı uğruna ölümü göze alan kadınlardı. Biz onların izinde yürüyoruz; çünkü direniş onların ellerinde, umut bizim ellerimizde büyüdü. Onların bıraktığı yerden barışın sözünü yeniden kuruyoruz.   Narin Güran, Rojin Kabaiş…   Küçük Kadın, Narin sokakta oyun oynamanın hayalini kurarken; Rojin, babasıyla üniversite kaydını yapmaya gittiğinde yeni bir hayatın nefesini soluyordu. Ama o nefesi kestiler. Birinin çocukluğu, birinin umudu, birinin yarını katledildi. Hepsi yaşamın en doğal anlarında, en savunmasız hâllerinde elimizden alındı. Hayatları, düşleri, hayalleri yarıda kaldı; sessiz çığlıkları geride kaldı. Bugün “yeni bir süreç” diyorlar. Ama biz biliriz: hiçbir süreç kendi kendine doğmaz. Her değişimin ardında bir kadının emeği, bir annenin gözyaşı, bir yoldaşın direnişi, ödenmiş destansı bedeller vardır.   Kadın, yalnızca biyolojik bir tanım değildir; yaşamı kuran, taşıyan, dönüştüren, adaleti ve barışı var eden öznenin adıdır. Kadın; direnişin hafızası, toplumun vicdanı ve geleceğin kurucusudur. Barışın tohumunu toprağa ilk kadınlar eker. Çünkü savaşın en ağır yükünü de biz taşırız. Cezaevlerinde kadınlar hâlâ tutsak. Onların bedenleri dört duvar arasında ama düşünceleri, sözcükleri, hayalleri bizimle dışarıda dolaşıyor. Onların sesi, bizim sesimizdir. Kadın tutsakların özgürlüğü sadece bir hukuk meselesi değil; bu ülkenin vicdanının ölçüsüdür. Kadınlar özgürleşmeden toplum özgürleşmez. Kadınlar susturuldukça hakikat karanlıkta kalır.   Barışın kadınsız kurulmasına izin vermeyeceğiz    25 Kasım yaklaşıyor: Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Ama biz kadınlar için bu gün yalnızca bir takvim günü değildir. Bu, Mirabel kardeşlerin direnişinden bugüne uzanan, kadınların birbirine uzattığı elin tarihidir. Her 25 Kasım’da biz hem isyanı hem umudu yeniden kuşanırız. Çünkü her günümüz 25 Kasım’dır, her günümüz mücadeledir. Bu yıl 25 Kasım’a giderken bir kez daha söylüyoruz: Barış, kadınların ellerinde yükselecek. Biz kadınlar, savaşın diline mahkûm değiliz; biz yaşamın dilini kuranlarız.  Biz barışın öznesiyiz, nesnesi değil. Ve biz, barışın kadınsız kurulmasına izin vermeyeceğiz.   Cezaevlerindeki kadınlar serbest bırakılmadan adaletin sesi tam çıkmayacak. Kadınlar özgürleşmeden bu topraklarda gerçek bir barışa varamayacağız. Çünkü kadınlar sadece kendi yaşamı için değil, hepimizin yaşamı için mücadele ediyor. Bugün bu çağrıyı, içeridekiler ve dışarıdakiler adına birlikte söylüyoruz: Kadınlar için, barış için, yaşam için artık yeter! Tüm kadınlar özgür olana dek hiçbirimiz tam özgür değiliz. Ve biz bu süreci sahipleniyoruz. Kadının hakikatinden yükselen bu sesi kimse susturamayacak. Çünkü biz biliyoruz ve biz söylüyoruz: Jin Jiyan Azadî. Barış, kadının elinden doğacak, kaleminden yazılacak.