‘Umut hakkı’ tartışıldı: Türkiye koşulsuz adım atmalı 2025-09-12 13:27:54     AMED- TJA’nın “Umut hakkı ile özgürlük kadınların ısrarı" şiarıyla, düzenlediği panelde yapılan konuşmalarda  Türkiye’nin koşulsuz adım atması gerektiğinin altı çizildi.   Tevgera Jinên Azad (TJA) "Umut hakkı ile özgürlük kadınların ısrarıdır" şiarıyla Amed'in Yenişehir ilçesinde bulunan Tahir Elçi Salonu'nda panel düzenledi. Panele, Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti) Şirnex Milletvekili Newroz Uysal Aslan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İl Eş Başkanı Ruçem Elyakut, Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD), Türk Tabipleri Birliği(TTB), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Amed Baro Barış anneleri katılım sağladı.    İlk olarak konuşan ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, “Umut hakkının” Demokratik Toplum sürecinde çok tartışıldığını fakat Kürt halkının zaten yıllardır gündeminde olduğuna dikkat çekti. Bu hakkın ancak Barış ve Demokratik Toplum süreciyle birlikte diğer kesimlerin gündemine girdiğini belirten Ekin Yeter, “Umut hakkı bir hükümlünün hapishaneden çıkma umudunu ifade ediyor. Özellikle siyasi mahpuslara ayrımcı, ötekileştirici bir infaz hukuku uygulanıyor. Aslında bir bütünen mücadele edenleri, muhalefet edenleri sindirmek için kullanılıyor. Derinleşerek bu ayrımcı hukuk ilerliyor. Sayın Öcalan ilk tutsak edildiğinde kendisi hakkında verilen ölüm cezası oldu ve bu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına döndü. Bu infaz rejimi kişiye özel, Sayın Öcalan özelinde geliştirilen infaz rejimi. Sonrasında diğer mahpuslarda maruz bırakıldı. 4 bina yakın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan mahpus bulunuyor. Sayın Öcalan şahsında yürütülen mücadele binlerce insanın yaşamı bakımından da çok önemli bir mücadeleyi ifade ediyor” ifadelerini kullandı.   ‘Hukuki mücadele’   Çok ciddi hukuki mücadele yürütüldüğünü sözlerine ekleyen Ekin Yeter, “Abdullah Öcalan’ın hem tecrit koşulları hem infaz rejim koşulları defalarca ulusal ve uluslararası mekanizmalarına taşındı. Ve Sayın Öcalan hakkında kıymetli bir AİHM kararı verildi. Sayın Öcalan hakkında verilen ilk karardı ve hala olumlu adım atılmış değil. En son defalarca uluslararası mekanizmalara bildirildi hukukçular tarafından. Defalarca çağrı yaptılar. ‘Bu ülkede AİHM kararı uygulanmıyor, Türkiye uluslararası sözleşmelere taraf olmasına rağmen uygulamıyor, Türkiye ihlal kararları doğrultusunda adım atmıyor’ şeklinde çağrılar yaptılar. Bu çağrılar ve bildirimler sonucunda, geçen yıl AK BK umut hakkını gündemine alarak, Türkiye’ye bir yıl süre verdi” hatırlatmalarında bulundu.   Umut hakkı noktasındaki hukuki mücadelenin, anti-demokratik rejimin kırılması için çok önemli olduğunu vurgulayan Ekin Yeter, “Bu ihlal kararları toplumsallaşmasza, umut hakkının uygulanması toplumsal talep haline getirilmezse, hukukçuların bildirimleri yeterli olmayacaktır. O yüzden buradayız. Bu sözü doğru zamanda, doğru yerde kurabilmek, kadınların çağrısını gerekli mekanizmalarına iletebilmek için buradayız” dedi.    'Türkiye koşulsuz şartsız adım atmalı'   Daha sonra konuşan Amed Barosu yöneticisinin Türkiye ihlal kararlarına rağmen adım atmadığını belirten DEM Parti Milletvekili Newroz Uysal Aslan, “Reform yapacağına dair raporlarla oyalanıyor. Türkiye’nin bu konuda adım atmamasını, Sayın Öcalan ve Kürt meselesinden ayrı düşünemeyiz. Bu adım atmama hali, yıllardır süren Kürtlerin inkârına bağlıdır. Siyasetin dilinin değişmesi demek, mahkemelerin dilinin de değişmesidir. Bir Kürt kadın ve hukukçu olarak, bu sürecin barışa ve hukuksuzlukların ortadan kaldırılmasına vesile olmasını umuyoruz. Mahpusların insan haklarının bir özne olarak kabul edilmesi gerekiyor. Başta Sayın Öcalan olmak üzere mahpusları ve toplumun büyük bir kesimini ilgilendiren umut hakkı için Türkiye koşulsuz, şartsız adım atmalı" dedi.   Umut hakkında ısrarlılar   1980 darbesiyle birlikte Kürt halkının zulüm ve haksızlığa karşı büyük bir mücadele verdiğini söyleyen TJA’lı Ayla Akat Ata da, "O günlerden bugüne ne yazık ki 45 yıl geçti. Bu süre zarfında çok önemli bir özgürlük mücadelesi verildi. Ve Kürt özgürlük mücadelesi verilmesine rağmen, hapis almış ya da hukuksuz biçimde tutulan tüm tutsakların yaşadığı hak ihlallerini, özgürlük ihlallerini ve Türkiye’nin anayasası ile hukuk sisteminin bu konudaki ısrarcı tutumunu ve umut hakkının özgürlüğün kadınların ısrarı ve talebi olduğunu söylüyoruz" dedi.   ‘Barış Süreci kadınların ve Kürt halkının mücadelesidir’   Özgürlük mücadelesini 1990'lardan bu yana kadınların toplumsal, siyasal ve örgütlülüğü sayesinde bu günlere getirildiğini söyleyen Ayla Akat Ata, "Bugün 1 Ekim 2024 itibariyle başlayan ve yakında bir yılını dolduracak olan süreç, kadınların ve Kürt halkının bu tarihsel mücadelesinin devamıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana özgürlük ve kimlik mücadelesi veren kadınlar, Kürtler ve emekçiler, toplumun en büyük muhalefet gücünü oluşturmaktadır. Son bir yılda ise metanetli ve ısrarcı bir mücadele sürdürülmektedir. Bunun gerekçesi hem bir mücadele deneyimine sahip olmak, hem barış annelerinden güç almak, hem de önemli bir toplumsal gerçekliği temsil etmektir" cümlelerini kulandı.   'Çocuklarımız öldürülüyor, yakalanıyor, biz yine de barış diyoruz'   Umut hakkına ilişkin Barış annesi Hanife Akpolat da , "4 parça Kürdistan için geçerlidir. Önce Öcalan’a, sonra tüm kadınlar için geçerli. Ben bir anne olarak 32 yıldır zindana oğlumu görmeye gidiyorum. Dolmabahçe masası gibi bu süreci de bitirmelerini istemiyoruz. Çocuklarımız ölüyor, yakalanıyor; biz yine de barış istiyoruz" cümlelerini kulandı.   ‘Umut hakkı insanın temel hakkını koruyan haktır’   “Umudu, hakikati en iyi bilen biz kadınlarız” diyen MED TUHAD-FED Eş Başkanı Pınar Saklık, "Biz bunu bir ananın evladına kavuşma özleminden biliyoruz, biz bunu cezaevlerinde direnen tutsak kadınlar şahsında, tüm tutsakların özgürlük mücadelesinden biliyoruz. Yani umut aslında yaşamı yeniden kurmanın adıdır. Evet, bugün uluslararası hukuk da bunu söylüyor: Bir insan, ne koşulda olursa olsun, geleceğe dair umut hakkını korumaya sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Türkiye’ye “Bir insanın cezası gözden geçirilmeli, aslında onun geleceğe dair serbest bırakılma ihtimali olmalıdır’ demiştir. Yani umut hakkı, tutsaklar için aslında insan onurunu koruyan temel bir haktır. Oysaki bugün Türkiye’de ağır müebbet sistemi, maalesef insanları bu haktan mahrum bırakmakta; insanlara “senin için gelecek yok” demektedir. Gelecek yoksa insan da yoktur. Ve en çarpıcı, en somut örneği bugün Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’dır" dedi.   ‘Umut hakkı mücadelesi önemli’   Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak, 12 Eylül askeri darbenin yıl dönümüne işaret ederek, “Darbeyle birlikte Kürdistanlı aileler cezaevi kapısında askeri rejimin yarattığı rejim karşısında büyük bir mücadele verdiler. 45 yıl geçmesine rağmen çok önemli hak mücadelesi, kadın mücadelesi, Kürt özgürlük mücadelesi verilmesine rağmen, bugün başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere ağırlaştırılmış hapis cezası alan arkadaşların yaşadıklarını konuşmaktayız. Umut hakkı mücadelesi çok önemli bir yer teşkil etmekte. Sayın Öcalan uzun yıllar tecrit altında kalmış bir tutsak olarak, 27 yılını İmralı adasında geçirmiş bir tutsak olarak aslında umut hakkı ve özgürlüklerle ilgili pek çok şeyi ifade etti. Kürt halkına, Türk halkına, herkese şunu söyledi: ‘Benim buradaki özgürlüğümden ziyade toplumun özgürleşmesi, demokratikleşmesi…’ Bu süreçte hakikaten yerel yönetimler olarak inşanın neresinde durduğumuzu bilmeli, inşanın öznesi olacak mekanizmaları harekete geçilmeliyiz. Böyle bir sorumluluğumuz var. Başta Sayın Abdullah Öcalan olmak üzere siyasi tutsakların özgürlük talebini çok daha örgütlü bir şekilde dile getirme ve anlatma yönünde rol ve misyonumuz var” ifadelerini kullandı.