Tülay Hatimoğulları: Tarihi anın şafağındayız 2025-07-08 12:44:54     ANKARA – Grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Yüz yılın kaderini çizecek an geldi. Tarihi anın şafağındayız, bu tarihi an ya zafer ya da yenilgi değildir; 86 milyon yurttaşımızın tarihi başarısıdır” dedi.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda konuştu. Tülay Hatimoğulları, konuşmasında güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Siyasete düşen görev kadınların taleplerine kulak vermektir’   Birçok şehirden yola çıkarak Meclis’e gelen Barış için Kadın İnisiyatifi’nin barış ve demokrasi talebine değinen Tülay Hatimoğulları, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile birlikte sürecin asli özneleri olan kadınlar, her türlü baskı ve şiddete rağmen barış mücadelesini yürütmekten bir an olsun geri durmadılar. Dünyanın neresinde olursa olsun, savaş ve çatışmaların en ağır bedelini biz kadınlar ödüyoruz. Savaşın yarattığı yoksulluğu, şiddeti, işsizliği, sömürüyü, tacizi, tecavüzü iliklerine kadar biz kadınlar hissediyoruz. Bu yüzdendir ki, biz kadınların özgürlük mücadelesi aynı zamanda barışta ısrarcı olmamızın mücadelesidir.   Kürt sorununda demokratik çözüm diyerek, sorunun hukuki ve yasal bir zeminde çözülmesi için Meclis’i göreve çağırdınız bugün. Şimdi siyasete düşen görev, kadınların bu taleplerine kulak vermek ve bu talepleri yerine getirmektir. Haklarımız, hayatlarımız ve kazanımlarımız her yerde ve her alanda çok yoğun saldırı altında. İstanbul Sözleşmesi’nden resmi olarak çekilmenin üzerinden 4 yıl geçti. Sadece 2024 yılında 315 kadın, erkekler tarafından katledildi. ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’ diyerek eylem yapan kadınlar gözaltına alındı, tutuklandı. Kadın katilleri iyi hal indirimleriyle serbest bırakılırken, barış isteyen ve bunun siyasi mücadelesini veren kadınlar şu anda hapishanelerde esir olarak tutuluyor” diye konuştu.   Devamında ise Tülay Hatimoğulları şunları belirtti:   “Kürt kadınları üzerinden özel savaş politikalarının yürütüldüğünü her an ve her yerde görüyoruz. Kadınların mücadele ederek tarih boyunca kazandıkları nafaka hakkı, kürtaj hakkı, mirasta eşitlik hakkının gasp edilmeye çalışıldığına tanıklık ediyoruz. Bir yandan çözüm ve müzakere süreci konuşulurken, diğer yandan kadınların haklarına ve kazanımlarına yönelik saldırıların devam etmesi çok büyük bir çelişkidir. Barış şiddetle inşa edilemez. Barış, kadınların haklarına ve kazanımlarına yönelik saldırıların son bulması demektir. Meclis çatısı altında kurulacak komisyonda kadınların yer alması, deneyimlerini ve çözüm perspektiflerini bu komisyonla paylaşmaları hayati öneme sahiptir. Bugün barışı konuşuyorsak, bu uğurda ağır bedeller ödenmesine rağmen barış demekten asla vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri’nin, Barış Anneleri’nin ve kadın hareketinin emeği çok büyüktür. Yine vurgulamak isterim ki, Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nin çağrısıyla Ankara’da kadınların yükselttiği talepler bütün kadınların ortak talebi ve bizim de talebimizdir. Aynı şekilde, sevgili kadınlar; Dünya Kadın Yürüyüşü, Antakya Yürüyüşü, Kadınlar Birlikte Güçlü ve Yurttaş Birlikteliği tarafından barışın inşası için çok kıymetli bir çalışma daha gerçekleşecek Türkiye’de. 12 Temmuz’da Antakya’da, 13 Temmuz’da Samandağ’da sınırın sıfır noktasında kadınlar barış diyecekler. Dünya kadınları, savaşın, katliamların, sömürünün sona ermesi ve bölge barışının tesis edilmesi talebiyle etkinlikler düzenleyecek.   Özgürlük talep eden bütün kadınlar bu süreci daha güçlü sahiplenmeli   Bakın, İsrail ve İran arasında yakın zamanda yaşanan savaşta kadınlar bir kez daha zorunlu bir biçimde göç yoluna çıkmak zorunda kaldılar. Bölgemizde yaşanan savaş ve çatışmaların en ağır bedelini Suriye’de Aleviler kaçırılarak, tecavüze uğrayarak, katledilerek ödüyorlar. Yine aynı şekilde, Dürzi kadınlar ve Kürt kadınları. Savaşın en ağır bedelini bu topraklarda kadınlar ödüyor. Bizler, özellikle barış derken bu sürecin seyircisi değil, doğrudan müdahili olmak durumundayız ve oluyoruz da kadınlar olarak. Bu sürece müdahil olmak çok önemli. Şiddetsiz bir yaşam, barış, demokrasi ve özgürlük talep eden bütün kadınların bu süreci daha güçlü sahiplenmesi çok önemli. Bizim yaşam felsefemiz ‘Jin, Jiyan, Azadî’dir.   Silaha ayrılan pay daha fazla büyüyecek   Dünya, çok derin bir yoksulluk, ekonomik durgunluk, eşitsizlik ve jeopolitik krizler sebebiyle yepyeni bir silahlanma yarışına girmiş durumda. Geçmiş dönemdeki harcamaların 2,5 katı kadar ek harcama yapılacak silahlara. Yani ekmeğimiz daha çok küçülecek, silaha ayrılan pay daha fazla büyüyecek. Ortadoğu’da Tahran’dan Gazze’ye uzanan cephede savaşın fragmanı yaşanıyor. İran’da başörtüsü takmak istemeyen kadınları psikiyatri hastanelerine götürüyorlar, orada zorla başörtüsü takmakla ilgili ‘ikna’ çalışmaları yapılıyor. Kürt kentlerinde şiddetle güven sağlamaya çalışıyorlar, oysa güven şiddetle değil, barışla sağlanır. Irak’ta petrol, bütçe kavgaları ve merkezileşme çabaları kırgınlığı derinleştirmiş durumda. Suriye’de tek kimlik dayatması, etnik ve kimlik kırımının ve katliamının büyük bir istikrarsızlığa sebep verdiğini bir kez daha belirtiyoruz. İsrail’in egemen güç olmak için yaptığı saldırılar ve bunlarla kendi iç siyasetini konsolide etme çabası bölgeyi ve kendi ülkesini kan gölüne çevirdi.   Bu siyasi operasyonlar barış umuduna gölge düşürüyor   Muhalefeti tasfiye, belediyeleri hedef alma, medyaya baskı tam gaz devam ediyor. Bu durum, ekonomiyi daha dibe çekiyor, toplumsal fay hatlarını giderek tetikliyor. Türkiye barışının en geniş demokratik mutabakatla sağlanmaya çalışıldığı bir dönemde bu siyasi operasyonların barış umuduna gölge düşürdüğünü belirtiyoruz. Barış yanlısı sevgili Tunç Soyer tutuklandı. Adana, Antalya ve Adıyaman belediye başkanları yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alındı ama bu çözüm değil. Türkiye’nin geneline demokrasi herkese nefes aldırır, barış umutlarını büyütür. Bu sebeple siyasi baskılardan vazgeçin. Derdiniz yolsuzluksa, bağımsız heyetler oluşturalım; başta kayyımlar olmak üzere tüm belediyeleri ve kamu ihalelerini araştırsın.   Meclis kapanmadan komisyon kurulmalı ve çalışmalı   DEM Parti olarak çalışmalarımızı en yoğun şekilde sürdürüyoruz. Bu süreci başarıya ulaştırmak için Türkiye’nin sokaklarından, meydanlarından Ankara’nın siyasi koridorlarına uzanan köprüleri inşa ediyoruz. Demokratik toplumu inşa ederek, özgürlükçü laikliğe, demokrasiye ve hukuka dayanan demokratik bir cumhuriyeti istiyoruz. Bu vesileyle bir kez daha Barış ve Demokratik Toplum Komisyonu’nun Meclis kapanmadan acil bir biçimde kurulması gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu komisyon, yaz boyunca, önümüzdeki yasama dönemi başlayana kadar gece gündüz çalışarak bu konudaki hazırlıkları olgunlaştırma konusunda emek vermelidir. Parlamento artık rant adına doğayı, zeytinlikleri talan eden, maden ve inşaat şirketleri için çalışmamalıdır. Parlamentonun bu dönemeçte en önemli görev ve sorumluluğu, Barış ve Demokratik Toplumun inşası için elinden gelen her türlü çabayı göstermesi ve 86 milyon yurttaşımıza kalıcı, onurlu bir barışı hep beraber armağan etmesidir. Bu da parlamentonun tarihi bir görevidir.   Tarihi hafta   DEM Parti İmralı Heyetimiz, silahsızlanma ile ilgili gelişmeleri ve bölgemizde yaşanan kritik süreçleri Sayın Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmede değerlendirmiştir. Bu vesile ile heyetimizin bizlere ulaştırdığı Sayın Abdullah Öcalan’ın selam ve sevgilerini, kadınlara, gençlere ve bütün halklara iletiyoruz. Süreç kapsamında atılacak adımlarla birlikte Türkiye’nin genel demokratikleşmesine ve barışına ulaşması için hepimize çok büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Sayın Öcalan bu görüşmede bunun altını özellikle çizmiştir. Biz de bu sürecin başarıya ulaşmasıyla Türkiye’de demokratik dönüşüm, hukuk ve özgürlüklerin kapısının ardına kadar açılması gerektiğini düşünüyoruz. İmralı heyetimiz dün Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşme gerçekleştirdi. Barış ve demokratik toplum sürecinde tarihi bir haftaya girdik. Heyetimiz ziyaretinde, sürecin bugüne kadar geldiği aşamayı ve bundan sonra yapılması gerekenleri Sayın Cumhurbaşkanı ile karşılıklı şekilde istişare etmiştir. Bu tarihi haftanın en iyi şekilde geçmesiyle Türkiye’nin siyasi ve hukuki engellerinin kalkmasını, demokratik dönüşüm ve barışın kapılarının ardına kadar açılmasını canı gönülden istiyoruz. Türkiye halklarının bu sürece desteği ve umudu her zamankinden daha büyüktür. Fakat bu destek ve umuda gölge düşmeyecek şekilde güveni artırmak şarttır. Bu tarihi günler tali günlere dönüştürülmemelidir.   Tarihi günlerin şafağındayız   “Barış ve demokratik toplum sürecinde en kritik haftalardan birindeyiz. 27 Şubat çağrısı ve 12 Mayıs kongre kararı ile başlayan süreçte, önümüzdeki 100 yılın kaderini çizecek anlardan biri geldi çattı. Bu an, hepimizin özlemini duyduğu barışın merasimi olacak. Gazeteciler, siyasi partiler, emek ve demokrasi güçleri, kadın örgütleri; hepsi bu tarihi anı izleyecek. Hepimiz bu tarihe tanıklık edeceğiz. Bu tarihi an zafer ya da yenilgi, kazanma ya da kaybetme değildir. Bu, 86 milyon yurttaşımızın tarihi başarısıdır, büyük başarısıdır. Demokratik bir ülke, halkların ve inançların ilişkilerinin eşitlik temelinde güncellenmesi, Türkiye’nin barışının sigortasıdır. Tarihi günlerin şafağındayız, bunun hepimiz farkındayız. Bu konuda kendimize güveniyoruz. Kendimize, barışa olan inancımızdan dolayı güveniyoruz. Kendimize, demokrasiye olan inancımızdan ve bu topraklarda birlikte ve eşit yaşamı inşa edebileceğimize dair inancımızdan dolayı güveniyoruz.   Barış ve demokrasinin yolu açıktır   Barışın eşiğindeyiz. Barışı demokratik bir zeminde inşa etmeli, kalıcılaştırmalıyız. Böylece herkesin gerçek barışını sağlamış oluruz. İzleyen, dar manada çıkar bekleyen değil; Türkiye halklarının geleceği için barış zeminini kuran özneler olmalıyız. Bu görev ve sorumluluk herkesindir, hepimizindir. Barışın ve demokrasinin yolu açıktır, yeter ki biz mücadele etmekten ve inanmaktan vazgeçmeyelim. Yeter ki özellikle bu hafta gerçekleşecek silah bırakma merasimi ve sonrasında bu süreçte ülkeyi gerçek anlamda barışla buluşturmak, onurlu bir barışla buluşturmak ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için somut adımlar atmak için çalışalım. Bunlara ihtiyaç var.”