Avrupa Yerel Özerklik Şartı ve kadınlar 2025-06-29 09:01:19     Semiha Alankuş   HABER MERKEZİ - Kürt kadınlar yerelde temsiliyet ve demokrasinin gelişmesi için Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’na bir ruh kazandırdı aynı zamanda örnek bir model oluşturdu.    Kürt sorununun  demokratik çözümünde yerel yönetimlerin güçlenmesi demokrasinin gelişmesinin de önemli ayaklarından biri olarak görülüyor. Kürt halkının ve kadınların Kürdistan’da yerel yönetimlerde kadınların rolünü esas alması birçok kesim tarafından önemle ele alınıyor ve ilham kaynağı oluyor.  Dünyada yerel yönetimlerde kadınların yer almasına ilişkin Kürdistan’da olduğu gibi örnekler yok ya da çok sınırlı.    Kürdistan’da kadınların yerel yönetimlerde yer alması önemli bir yerde dururken son süreçlerde tartışılan konulardan biri de  Avrupa Konseyi’nin Yerel Yönetimler Özerklik Şartı. Bu Şart oldukça önemseniyor, Türkiye’de demokrasinin yerelde gelişmesi açısından.  Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı’nda kadınlara ilişkin belirtilen konular var mı nasıl ele alınıyor buna bakmakta fayda var.    Demokrasi sandıktan ibaret değil!   Kuşkusuz demokrasi yalnızca sandıktan ibaret değildir. Gerçek bir demokrasiden söz edebilmek için, her bireyin karar alma süreçlerine katılımı sağlanmalı ve bu katılım sadece ulusal düzeyle sınırlı kalmamalı. Zira demokrasinin asıl şekillendiği ve yurttaşla en doğrudan temas kurduğu alan, yerel yönetimler oluyor. Bu nedenle kadınların yerel düzeyde temsili, yalnızca siyasal bir mesele değil, aynı zamanda demokrasinin niteliğiyle doğrudan ilişkili bir toplumsal eşitlik sorunu.   Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ne diyor?   Avrupa Konseyi tarafından 1985 yılında kabul edilen ve Türkiye’nin 1988’de onayladığı Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel yönetimlerin halkın çıkarına göre kendi yetki ve kaynaklarıyla hareket edebilmesini garanti altına alır. Şart, özetle şunu der: “Kamu sorumluluğu, tercihen yurttaşlara en yakın makamlarca kullanılmalıdır.”    Kadınlar yoksa…   Bu ifade, kararların merkezi değil yerel düzeyde alınmasını teşvik eder. Ancak bu kararları kimlerin aldığı kritik bir sorudur. Kadınlar yerel yönetimlerde yoksa, alınan kararlar toplumsal eşitliği temsil edemez.  Çünkü temsiliyet, yalnızca sayısal bir mesele değil; aynı zamanda farklı toplumsal deneyimlerin karar süreçlerine taşınması anlamına gelir.   Türkiye’de temsiliyet   Avrupa Konseyi standartlarına ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerine rağmen, Türkiye’de yerel yönetimlerde kadının temsili oldukça sınırlı. 2024 yerel seçimlerinde seçilen belediye başkanlarının sadece yüzde 3’ü kadın. İl genel meclisleri ve belediye meclislerinde de kadın oranı yüzde 11’in altında. Kadına yönelik yerel hizmetlerin çoğu erkek egemen meclislerce belirleniyor. Bu tablo, sadece bir temsil sorununa değil, aynı zamanda kadınların ihtiyaç ve taleplerinin yerel düzeyde görünmez kılınmasına yol açıyor.   Avrupa Konseyi’nin cinsiyet eşitliği yaklaşımı   Her ne kadar Yerel Yönetimler Şartı doğrudan “kadın” sözcüğünü kullanmasa da, Avrupa Konseyi bu eksikliği zaman içinde tamamlayıcı belgelerle giderdi.  Avrupa Konseyi’nin Cinsiyet Eşitliği Stratejileri, yerel yönetimlerin cinsiyet eşitliği sağlamada aktif sorumluluğu olduğunu vurguluyor.  Şöyle ki Kadın-Erkek Eşitliği için Avrupa Şartı (2006), belediyelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan politikalar geliştirmesini zorunlu kılar. Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, yerel yönetimlerde cinsiyet temelli bütçeleme ve eşitlik birimleri kurulmasını teşvik ediyor.    Şunu söylemek mümkün:  Bir belediye, sığınma evi açmıyorsa ki buna kadınlar için yaşam merkezlerinin açılmaması da diyebiliriz. Toplu taşımada kadın güvenliğini gözetmiyorsa, kadın emeğine dair politikalar geliştirmiyorsa ve kadınların yaşadığı eşitsizliği görünmez kılıyorsa bu durumu yalnızca “eksik hizmet” olarak değil özünde  eksik bir demokrasi ya da demokrasinin olmaması olarak ele almak gerek.    Yani kadınların yerelde temsili; kadınların yaşam deneyimlerinin, şiddetle mücadelesinin, yoksullukla baş etme yollarının ve kamusal alandaki görünürlüğünün de temsil edilmesidir. Bu temsil olmadan geliştirilen her yerel politika, halkın yalnızca yarısına hitap eder ve dolayısıyla meşruiyet açısından sorunludur.   Temsilsiz eşitlik olmaz   Yerel yönetimler, sadece çöp toplama ya da asfaltlama hizmeti sunan yapılar değildir. Onlar, yaşamın en doğrudan örgütlendiği ve vatandaşla doğrudan ilişki kurulan yapılardır. Dolayısıyla, kadınların bu yapılar içinde temsili, demokrasinin kalitesinin bir göstergesidir. Kadının yerelde temsili yoksa, demokrasi eksiktir. Ve eksik bir demokraside kimse tam anlamıyla özgür değildir.   Kürdistan’da temsiliyet   Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın Türkiye’de uygulanmaması , Türkiye’nin Kürdistan’da ve son zamanlarda Türkiye’de belediyelere kayyımlar atayarak halkın iradesini, yine Kürdistan’daki eşbaşkanlık sistemi ile kadın iradesini yok saymaya çalışması önemli bir sorun olarak duruyor. Bu aynı zamanda demokrasinin de Türkiye’de iktidar tarafından nasıl ele alındığını somut olarak gösteriyor. Ancak şunu belirtmekte fayda var. Kürdistan’da kadınların özgürlük mücadelesinin önemli bir aşamasını ve düzeyini ifade eden yerel yönetimlerdeki temsiliyet oldukça önemli. Türkiye’de sadece ve sadece yüzde 3’lük bir temsiliyeti olan yerel yönetimlerdeki kadın temsiliyeti Kürdistan’da eşbaşkanlık sistemi ile iktidara rağmen farklı bir ivme ve sıçrama yarattı. 2024 yılında yapılan yerel yönetim seçimlerinde  eşbaşkanlık sistemi uygulandı. Bu sistemle hem yerel yönetimleri hem de kadınların her alanda temsiline ilişkin önemli bir düzey ortaya çıktı.  Kürt kadınlar demokrasinin yerelde inşasının nasıl olması gerektiğini ortaya koydu. Dolayısı ile hem Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na bir ruh ve içerik kazandırdı hem de  düşünsel, örgütsel, sistemsel bir gelecek yerel yönetim ve demokrasi perspektifi oluşturdu.