Yeni katliam türü dijital infaz! 2025-06-22 09:07:09     Melek Avcı   ANKARA - “Tüketiyorum o halde varım” çağımızın yeni sloganı olarak tüm insanlığa pompalanırken, lüks, şatafatlı hayatların içine tanınan eril zihniyetler eliyle sürüklenen kadınlar, gerçek hayatta kurbanlaştırılırken, sanal hayatta da “dijital infazların” “kurbanı” haline getirilmekte.    Dijital medya platformları eliyle gerçekle, sanal hayat arasındaki çizginin ortadan kalktığı; kara para, uyuşturucu, “iş” kavramı adı altında kadınların bedenlerini sömürüye açtığı uygulamalar ne yazık ki bir “kurban” verdi. Kadının kölleştirilmesini, cinsiyet rollerini ve şiddeti her gün yeniden üreten geleneksel medya platformlarının (gazete, televizyon, radyo, internet gazeteciliği) etkisi ve kadını sokmaya çalıştığı sonsuz kölelik döngüsü kadın mücadelesi eliyle yerle bir edilmeye çalışılırken; geldiğimiz günümüz dünyasında eril zihniyetin ve iktidar yapılarının köleleştirme araçlarını çeşitlendirdiğini de görüyoruz.   Sokakta katletmek, işte katletmek, aile içerisinde katletmek, eril ve kapitalist zihniyetin köleleştirme açlığını doyurmayacak ki artık “dijital infaz” biçimlerini de görmeye başladık.    Özellikle tarihten beri ekonomisini savaşa harcayan halkın yoksullaştırıldığı bir ülkede, kolay yoldan para kazanmanın, lüks ve şatafatlı hayatların her mecradan sınırsızca “infuluencer” adı altında insanlara özendirildiği günümüzde kadınların en önde kullanılması elbette tesadüf değil.    Görünen zayıf bir beden arka plan sistem   Geçtiğimiz gün “fenomen” olarak adlandırılan ve dijital platformlar üzerinden kara para akladığı için cezaevine giren ardından çıkan Nihal Candan, yaşamını yitirdi. “Anoreksiya nevroza” teşhisi konulan Nihal Candan, 23 kiloya düştü ve medya alanında konuşulan, gündemlerden biri oldu. Fakat medya, bunu elbette her zamanki gibi görünen yüzüyle işledi. Nihal Candan ve birçok “fenomen” adıyla anılan kadınları suça sürükleyen ve sistemin görünen yüzü olarak sunan ve siyasi isimlerin de birçok kez geçtiği kara para aklama çeteleri neredeyse hiç tartışılmadı. Bir “kurban” olarak seçilen Nihal Candan’ın,  dahil olduğu sistem tartışılmak yerine “burnundan mama ile beslenen” bir figür olarak ele alındı. Keza yine kadın bedeni üzerinden yükselen bu söylem, sistem baskılarını göz ardı eden bir anlatı kurdu.    Influencer algısı ve kadının sömürüsü   Nihal Candan gibi influencerların öne çıkarıldığı dijital medya yıkımı, yine kara para aklamaktan cezaevine giren ve sırtını “çok iyi bir insan” dedikleri eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yasladıklarına ilişkin yorumlar yapılan Dilan Polat örneğiyle benzerlik gösteren bir hikaye. Dilan–Engin Polat’ın lüks yaşamı toplumsal gündemi ve arkadaki sistemsel ilişkileri çarpıttığı gibi, Nihal Candan meselesinde ise medya durumu daha bireysel bir travmaya fatura ederek toplumun dikkatini sisteme ve kadın bedeninin sömürüsüne odaklamaktan yine alıkoymuş oldu. Nihal Candan’ın yaşamını yitirmesi, kadının bedenini ve kimliğini aynı zamanda bir meta olarak eril sistemin nasıl “dijital bir infaz biçimi olarak” tükettiğin ilk görünen örneği oldu.    Dilan Polat örneği, sistemin kadınlara sunduğu sahte sömürgeci parıltının bir başka yüzüydü. Paranın, gücün ve güzelliğin içinde yüzen bir kadın figürü olarak medyada sunulan Dilan Polat, benzer biçimde sistemin “düşüş anlatısı”nda da yer aldı.    Dijital medyanın yok edici etkisi   “Influencer kültürü”,  geçici şöhret, anlık gündem, kolay para kazanma tuzaklarıyla genç kadınları hem fiziksel hem ruhsal olarak yıpratan boyutlarda. Nihal’in anoreksiyası, cezaevi süreci ve ardından gelen medya karnavalı, dijital performans baskısının ve “beden üzerinden çizilen başarı çizgilerinin” para, seyirci ve “beğeni” ekseninde ne kadar ölümcüleştirebileceğinin bir örneği.   Sistemsel çöküş değil magazinsel anlatı   Kadın bedeni üzerinden kurulan iktidar dili, yalnızca erkek egemenliğinin değil, aynı zamanda modern kapitalist medyanın da yapı taşı olmuştur. Nihal Candan, sistemin sunduğu “parlak” yaşam biçimlerinin bir parçası olmaya yönlendirilmişti. Ancak bu yönlendirme, onu bir özne olarak değil, teşhir edilen bir nesneye dönüştürdü. Keza haberlerde, herhangi bir etik sorgulama içermediği gibi, Nihal Candan’ın yaşadıkları sistemsel çöküş biçiminde değil, magazinel bir çerçevede değerlendirdi.    Evet, yine özel savaş!   Buradan yine kadının çepeçevre sarıldığı özel savaş kavramına dönmekte fayda var, “yoğun psikolojik, ideolojik, kültürel araçlarla yürütülen; toplum üzerinde parçalama, teslim alma ve yönlendirme stratejilerinin toplamı” günümüzde özellikle kadınların sistem içerisinde dijital medya araçlarıyla da nasıl köleleştirildiği ve yok edildiği görülüyor.    İlk kurban    Bugün, toplum ilk dijital infaz kurbanını verdi. Bir kadının bu kez dijital olarak infaza kurban giderek yaşamını yitirmesi sorumluluğu; sisteme, varlığını lüks bir yaşam ve ‘eş” ile kanıtlayıp kabul ettirebileceği algısını oluşturan medya diline, özel savaş politikalarına ve toplumsal körlüğe aittir.