Kayıplar haftasında geçmişle yüzleşme ve adalet çağrısı 2025-05-17 15:30:39   HABER MERKEZİ - 17–31 Mayıs Kayıplar Haftası kapsamında Amed, Êlih, Colemêrg, İzmir ve Adana’da yapılan açıklamalarda, geçmişle yüzleşme ve adalet çağrısı yinelendi.   İnsan Hakları Derneği ve kayıp yakınları; Amed, Êlih, Colemêrg’in Gever ilçesi ve İzmir’de bu haftaki eylemlerinde, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla gözaltında kaybedilenlerin akıbeti ve faillerini sormaya devam etti. Eylemlerde ayrıca 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası kapsamında açıklamalar  da yapıldı.    Amed   Kayıp yakınları ve İHD Amed Şubesi, eylemini Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesindeki Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde, 848’inci haftasında gerçekleştirdi. Eylemde, katledilenlerin fotoğraflarının yer aldığı pankart açılırken, “Failleri korumak, suça ortak olmaktır” ve “İnsanlığa işlenen suçlar zaman aşımına uğramaz” dövizleri taşındı.   Eylemde bu hafta, 10 Mayıs 1994 tarihinde Amed’in Yenişehir ilçesindeki dükkânına gelen uzman çavuş Gültekin Sütçü ve yanındaki 3 korucu tarafından gözaltına alındıktan sonra harabe bir binada cenazesi bulunan Mehmet Şerif Avşar’ın hikâyesi paylaşıldı. Hikâye, İHD Amed Şube Sekreteri Ömer Saman tarafından okundu.   ‘Hepsini öldürün’   Ömer Saman, dükkâna ilk olarak 3 korucu ve bir itirafçının geldiğine dikkat çekerek, korucuların Mehmet Şerif Avşar’ın ifadeye götürüleceğini söylediklerini belirtti. Ömer Saman, “Kardeşleri, ağabeyleri Şerif’le birlikte gitmek istediler. Ancak korucular buna izin vermedi. Şerif, koruculardan kimlik göstermelerini istedi. Korucuların yanında bulunan uzman çavuş Gültekin Sütçü, Şerif’e kimliğini gösterdi. Fakat ağabeyleri Şerif’i bırakmak istemedi. Gültekin Çavuş, ‘Hepsini öldürün’ diye emir verdiğini söyledi. Şerif öne atılarak ‘Ben gelirim’ dedi. Gelen korucular, Şerif’i Toros marka araca bindirip dükkândan ayrıldıklarını belirtti” sözlerine yer verdi.     Ömer Saman devamında şunları ifade etti: “Ağabeyleri, kendi araçlarıyla Toros’u takip ettiğini ve Şerif’in Saraykapı’da bulunan JİTEM binasına götürüldüğünü söyledi. Ağabeylerim binaya girip kardeşlerinin gözaltına alındığını belirtti. Orada bulunan bir memur, ‘Biz gözaltı yapmıyoruz. Siz burada beklemeyin’ diyerek araştırma yapacaklarını söyledi. Ağabeyleri uzun süre kapıda beklerken, Şerif’i kaçıranların bahçede durduklarını ve günlerce Şerif’in nerede olduğunu söylemediklerini ifade ettiler. Birçok resmi yetkiliye başvurduklarını, fakat cevap alamadıklarını aktardılar.”   Hak edilen ceza verilmedi   Şerif'in kaçırıldığı günden hemen sonra savcılığa başvuruda bulunuldu. Şerif’in kız kardeşi Sadiye Avşar, 'Babam Ankara’da dönemin siyasetçileriyle görüştü, gazetelere ve televizyona yansıdı. Ancak bir sonuç alamadık ve olaydan yaklaşık iki hafta sonra harabe bir binada Şerif ağabeyimin cesedi bulundu. Otopsi raporuna göre 10-15 gün önce öldürüldüğü belirtildi. Bu olayda bizim durumumuz diğer ailelere göre biraz farklı; kardeşimizin faillerinin bir kısmı bulundu ve yargılandı. Ama hak ettikleri cezayı almadılar.'   Türkiye mahkûm edildi   Koruculardan biri 20 yıl ceza aldı, 10 yıl sonra bırakıldı. Diğer korucular ve itirafçı ise 6 yıl ceza aldı. Uzman çavuş Gültekin Sütçü ise olaydan yıllar sonra bulundu, tutuklandı. Ancak kısa sürede serbest bırakıldı. Şu an hâlâ serbest dolaşıyor. Aile, uzun süre telefonlarla aranarak tehdit edildi. Ardı kesilmeyen telefon tehditleri ve ısrarlı fiziki takipler sonucu aileler başka şehirlere göç etmek zorunda kaldı. Yerel mahkemelerde adil bir yargılama sağlanamayınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruldu. Mahkeme, Türkiye’yi mahkûm etti. Gözaltında kaybedilişinin 31’inci yılında Mehmet için ve maddi gerçeği açığa çıkartacak etkin bir soruşturma ve kovuşturma yapılması, faillerin işledikleri ağır suçlardan ötürü cezalandırılması talebimizi tekrarladık.”   Açıklama, bir dakikalık oturma eylemiyle son buldu.   Êlih   Êlih’te kayıp yakınları ve İHD’liler, eylemlerinin 685’incisini Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirdi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartı ile kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, kayıp yakınları ile çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde, Wan’da 14 Nisan 1995 tarihinde camiye namaz kılmaya gittiği esnada kaçırılan Geverli iş insanı Kadir Keremoğlu’nun akıbeti soruldu. Hikâyeyi İHD Êlih Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi okudu.   ‘Yeşil’in evinde infaz edildi’   10 Temmuz 1994 tarihinde JİTEM mensuplarının “ölüm listesinde isminiz var” diyerek Keremoğlu ailesinden haraç istediğini belirten Hüseyin Elçi, istenen paranın İstanbul Çatalca’daki bir adrese götürülmesinin istendiğini, ailenin ise polise ve savcılığa başvurarak çeteyi suçüstü yakalattığını aktardı. Haraç almaya gelen 4 kişinin tutuklandığını belirten Hüseyin Elçi, şöyle devam etti: “Tutuklananlardan biri de JİTEM elemanı Alaattin Kanat’tı. Bu olaydan sonra Keremoğlu ailesi JİTEM bağlantılı çetenin hedefi oldu ve tehditler arttı. Kadir Keremoğlu, 14 Nisan 1995 tarihinde Wan merkezde yaptırdığı Keremoğlu Camisi’ne namaz kılmaya giderken, 01 EA 600 plakalı Beyaz Toros’la kaçırıldı. Onu otomobile bindirenlerin arasında JİTEM’le irtibatlı Şehmus Durak isimli şahıs da vardı.      Beyaz Toros’a iki otomobil daha eşlik ediyordu.   Aile, yaptığı araştırmada, babalarının önce Van JİTEM merkezine, ardından Van Jandarma Alay Komutanlığı’na götürüldüğünü öğrendi. 22 Nisan 1995’te aileyle görüşen ve kendisini Özel Harp Dairesi mensubu olarak tanıtan bir kişi, ‘Babanızı bırakmak için 750 bin Mark istiyoruz’ dedi. Bunun üzerine aile, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile görüştü. Aynı kişi, bu görüşmeden hemen sonra aileye ‘Babanızı ölmüş bilin’ dedi.   Şehmus Durak’ın eşi, vicdan azabı çektiğini söyleyerek aileyle iletişime geçti ve Keremoğlu’nun evlerinde Yeşil tarafından infaz edildiğine, kendisinin ve kayınvalidesinin de tanık olduğuna dair ses kaydı verdi. Olay, 25 Aralık 1996 tarihli Aktüel Dergisi’nin 285. sayısında kapak oldu. Aileyle fidye pazarlığı yapan Nafiz Karacan’ın fotoğrafı, 1 Ocak 1997 tarihli Aktüel Dergisi’nin 286. sayısında ‘İşte fidyeci Özel Harpçı’ başlığıyla yayımlandı.   Kadir Keremoğlu’nun oğlu, 13 Ocak 1997 tarihinde TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na giderek olayı detaylarıyla anlattı. Amed, Colemêrg ve Wan adliyeleri arasında gidip gelen dosyada Keremoğlu’nun akıbetini açığa çıkaracak bir yargılama yapılmadı. 2015’te Anayasa Mahkemesi’ne taşınan başvuru da reddedildi. İç hukuk yollarının tükenmesiyle birlikte, mezar yerinin açıklanması ve faillerin cezalandırılması talebi yinelendi."   Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi.   Colemêrg   İHD Colemêrg Şubesi üyeleri ve kayıp yakınları, eylemlerinin 175’inci haftasında Gever’deki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “17-31 Mayıs Kayıplar Haftası” dolayısıyla yapılan açıklamanın ardından eyleme geçildi. “Failler belli, kayıplar nerede”, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” pankartları ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı bu haftaki eylemde, Colemêrg’in Çelê (Çukurca) ilçesine bağlı Marufan köyünde 1994 yılında evine yapılan baskınla gözaltına alınarak katledilen Hasan Ateş’in failleri soruldu.   Açıklamayı yapan dernek üyesi Ozan Akbaş, “Ateş gözaltında ağır işkenceler gördü ve ardından serbest bırakıldı. İlgili dönemde Hasan Ateş’in muhbir olması için baskı yapıldı, tehdit edildi ve göç etmeye zorlandı. Mayıs 1994’te, henüz 3 aylık evliyken köyüne operasyon yapıldı. Köylüler köy meydanında toplanırken, Hasan Ateş ve bir kısım köylü işkenceyle yalın ayak askeri araca bindirildi. Bir müddet aracın içinde işkenceye uğrayan Hasan Ateş ve komşuları, tüm insanların ve akrabalarının gözü önünde gözaltına alındı. Aile bireyleri hemen Çukurca İlçe Jandarma Karakolu’na başvurarak gözaltına alınanların akıbetini sormak istese de ‘böyle bir operasyon yapılmadı’ cevabı aldılar. Bölgede her gün gözaltına alınarak katledilen insanların varlığından haberdar olan köylüler, kayıplarını aramak için araziye çıktılar” dedi.     Hasan Ateş ve Bedel Özkan’ın cenazelerinin, Çelê’ye bağlı Serê Sêvê Karakolu’na yakın bir bölgede taşlarla üzeri kapatılmış hâlde köylüler tarafından bulunduğunu söyleyen Ozan Akbaş, şöyle devam etti: “Hasan Ateş ve Bedel Özkan ağır işkence görmüştü. Ayak ve el bileklerinde elektrik akımı verildiğine dair emareler vardı. Cansız bedenleri köylerine götürülerek defnedildi. Ateş’in ailesi zaman kaybetmeden Cumhuriyet Başsavcılığı makamına başvurdu. Ateş’in, tüm köylülerin gözünün önünde gözaltına alındığına dair tanık ifadelerinin varlığına rağmen, gözaltına alındığı inkar edildi. Bir cezasızlık politikası olarak dosya, ‘kovuşturmaya yer olmadığına dair’ kararla sümen altı edildi. Tüm girişim ve başvurulara rağmen dosyada herhangi bir gelişme yaşanmadı. Ateş ailesinin, tüm insanlığın gözü önünde katledilen evlatları için yürüttüğü hukuk mücadelesi, yargı erkinin hukuksuz kararlarıyla engellendi.”   Açıklama, oturma eylemiyle son buldu.   İzmir   İHD İzmir Şubesi'nin “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle iki haftada bir gerçekleştirdiği eylemi bu hafta da devam etti. Konak’ta bulunan Eski Sümerbank önünde yapılan eylemde, “Kayıplar vicdanındır, sahip çık” ve “Failler belli, kayıplar nerede” pankartları taşındı. Açıklamayı yapan İHD İzmir Şube Eşbaşkanı Zilan Gümüş, **“17-31 Mayıs Kayıplar Haftası”na dikkat çekerek şunları söyledi: “Adalet arayışımızdan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha yüksek sesle dile getirerek Kayıplar Haftası’na giriyoruz. Bu suç zaman aşımına uğratılamaz, görmezden gelinemez.”     Zilan Gümüş, taleplerini sıraladıktan sonra açıklama, 5 dakikalık oturma eylemiyle sona erdi.   Adana   İHD Adana Şubesi, İnönü Parkı’nda “Kayıplar Haftası” dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Kentteki siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin de katıldığı açıklamada, basın metnini İHD Adana Şubesi Başkanı Avukat Yakup Ataş okudu.     Zorla kaybettirme uygulamalarının Türkiye’nin yüzleşmesi gereken bir gerçeklik olduğunu ifade eden Yakup Ataş, bunun ağır bir insan hakları ihlali olduğunu belirtti. Yakup Ataş, şöyle konuştu: “Biliyoruz ki bu taleplerimizin hayata geçmesi ancak kalıcı bir barış ortamında mümkündür. Gerçek anlamda barış, ancak toplumsal hafızanın onarılması, adaletin eksiksiz işlemesi ve insan haklarının tam anlamıyla tanınmasıyla mümkün olabilir. Barış fırsatı siyasi hesaplara kurban edilmemeli; adil ve kalıcı bir barışın tesisi için güçlü bir siyasi irade ortaya konmalıdır.”   İHD Hatay Şubesi de kendi binalarında “Kayıplar Haftası” dolayısıyla basın açıklaması yaparak adalet talebinde bulundu.