‘Jin jiyan azadî’ yasakmış! 2024-11-24 09:59:17   Semiha Alankuş   “Özgürlük mücadelesinin özeti olarak ortaya çıkan “jin jiyan azadî” sloganını bir sloganın ötesinde felsefe olarak değerlendiren kadınlar, günlerdir alanlarda dile getirdikleri bu sesi yarın yani tam da 25 Kasım’da daha güçlü dile getirecek. Valinin “yasak” kararı “jin jiyan azadî”ye takılacak, kaybolup gidecek.”   Dünyanın her yerinde kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nü alanlarda, sokaklarda karşılıyor. Özgürlük mücadelesini yükselteceğini, şiddetin her şekline karşısında duracağını ısrarla, inatla vurguluyor. Bu mücadele kararlılığının özetini ise “susmayacağız”  sözü ile dile getiriliyor.   Evet kadınlar şiddete, erkek egemen zihniyete, ulus devletin cinsiyetçi, milliyetçi kodlarına karşı mücadeleyi de “jin jiyan azadî” diyerek yükseltiyor. Yani kadının yaşam olduğunu, yaşamın da ancak ve ancak özgürce yaşandığında anlamlı olacağını söylüyorlar. Buna karşı erkek egemen sistem ve zihniyette kadınlara saldırıları kendi varlığını sürdürmenin olmazsa olmazı olarak görüyor.    Peki neden bu saldırılar? Hele hele akla ziyan bir şekilde “Jin jiyan azadî” sloganı ile kadınların yükselttikleri mücadeleleri neden yasaklanır? Hem de bu sloganın çıktığı, bir felsefeye dönüştüğü bu topraklarda bir valilik hangi durumdan kendine vazife çıkararak bunu yapar?   Kadınlara bu düşmanlık neden? Dünya kapitalist modernitenin ulus devlet sistemi ve erkek egemen zihniyeti esas alan ideolojik politik hattı ile bir savaş çemberinin içine alınmış durumda. Kürdistan’da, Türkiye’de Rusya-Ukrayna’da, Filistin’de, Afganistan’da, İran’da Lübnan’da, Yemen’de, Sudan’da, Amerika’da, Avrupa’da her biri farklı şekillerde olsa da kadınlara yönelik bir savaş var. Milliyetçilik, dincilik, cinsiyetçilik, bölgesel ve uluslararası çapta kol kola farklı yöntemlerle açıktan ya da inceltilmiş yöntemlerle kadınlara saldırıp kadın düşmanlığını sürdürüyor. Bu yüzden de içinde bulunduğumuz yüzyılda geçmiş savaşlardan farklı olarak yürütülen bugünün dünya savaşında temel özellik; kadına düşman olması, topluma düşman olması, doğaya düşman olması. Bunun da özeti esasında yaşama düşmanlık oluyor.      Bu savaşa karşı kadınlar da kendileriyle birlikte dünyayı, doğayı, insanlığı, toplumu koruma, özgürleştirme kararlılığını geliştiriyor günden güne. İçinde bulunduğumuz yüz yılın çeyrek asrını geride bırakmak üzereyken bu gerçeklik herkes tarafından kabul ediliyor. Çeyrek asırlık zamanda kentlerde, köylerde, dağlarda, sokaklarda, yaşamın her alanında kadının özgürlüğü ile yaşamın anlam kazanabileceği daha yüksek sesle dile getiriliyor. Yani “jin jiyan azadî” denilerek formüle ediliyor.    Kürdistan’dan Orta Doğu’ya oradan tüm dünyaya şu sihirli sözler yayılıyor: Jin jiyan azadî!.Tıpkı suya atılan bir taşın etkisiyle iç içe büyüyen ve yayılan halkalar gibi. Çok farklı coğrafyalarda, çok farklı kültürlere mensup kadınlar “Jin jiyan azadî” diyerek birleşiyor, tek ses oluyor. Bu da, yüzyılımızı baştan başa kadın devrimi yüzyılı yapma, dünyayı güzelleştirme, özgürleştirme iddiası oluyor. Artık şu çok net: Bundan sonra bu ses kısılamaz! Kadınlar, toplum, doğa özgürleşinceye kadar da bu devam edecek. Bu, hiçbir engel sınırlama ve yasak tanımayacak.    İçinde bulunduğumuz günler de bu sloganın dalga dalga her tarafta daha yüksek sesle dile getirildiğini görüyoruz. Ve yine tam da bu günlerde erkek egemen zihniyetin bir saldırısı ortaya çıkıyor. Bir “vali” çıkıp bu slogan yani “jin jiyan azadî” yasak diyor.  Tam da erkek egemen zihniyetin kodlarını açığa vurur bir şekilde. Yani şunu demek istiyor vali: Kadın yok, yaşam yok, özgürlük yok!    Kadınlar yıllardır varlıkları, yaşamları ve özgürlükleri için mücadele ediyor. Özgürlük mücadelesinin özeti olarak ortaya çıkan “jin jiyan azadî” sloganını bir sloganın ötesinde felsefe olarak değerlendiren kadınlar günlerdir alanlarda dile getirdikleri bu sesi yarın yani tam da 25 Kasım’da daha güçlü dile getirecek. Valinin “yasak” kararı “Jin jiyan azadî”ye takılacak, kaybolup gidecek.