İsrail-Filistin savaşı: Çözüm Doğu Akdeniz Demokratik Konfederasyonu! 2023-10-24 09:06:30       HABER MERKEZİ - İsrail Filistin arasında süren savaşta binlerce kişi yaşamını yitirirken, sorunun kaynağı olan ulus-devletlere dikkat çeken PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çözüm için “Doğu Akdeniz Demokratik Konfederasyonu” projesi güncelliğini koruyor.     Filistin İsrail arasında yıllardır süren kriz ve yer yer çatışmalı durum 7 Ekim’den bu yana farklı bir duruma evrildi. Hamas’ın başlatıtğı “Aksa Tufanı” sonrası yoğun çatışmalarla birlikte savaş derinleşti. Savaşın uzun süreceğine ilişkin değerlendirmeler yapılırken daha şimdiden binlerce insan yaşamını yitirdi, birçok yerleşim yeri haritadan silindi.  PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı 3’üncü Dünya Savaşı tespitinin güncel olduğuna dair değerlendirmeler yapılırken, sorunların kaynağına işaret ettiği “ulus-devlet” projesi de tartışılıyor.   Abdullah Öcalan’ın Orta Doğu’daki Arap halkı ve Yahudilerin yaşadıkları sorunların kaynağı ve çözümüne ilişkin ortaya koyduğu tespitler, bu gün yaşanan savaşta çıkışın da yolunu göstermesi açısından çarpıcı.    Ulus devlet çözüm değil çözümsüzlük   Orta Doğu toplumlarında özellikle son iki yüz yılda derinleştirilen milliyetçilik ve ulus devlet eğiliminin ulusal sorunların çözümünü değil, sorunların daha da büyümesine ve toplumsal dokuları kaplamasına neden olduğunu belirten Abdullah Öcalan, “Sermaye olumlu rekabet yerine tahripkâr ulusdevletçi savaşı dayatıyor. Toplumların iç yapılanmalarında ve dış bağlantılarında yaşanan savaş durumu sorun, kriz ve kaotik durumun esas nedeni olmaktadır. Bölgenin tüm ulusal sorunlarında yaşanan deneyimler gözlemlendiğinde bu gerçeği tespit etmek zor değildir. Demokratik modernitenin iktidar tekelini (ulus-devleti) amaçlamayan demokratik ulus kavramıyla, kapitalizme alternatif toplumcu komünalite kuramı; bölgeyi kanlı savaşların, katliam ve soykırımların, sürekli kriz ve kaosun alanı olmaktan çıkaracak ideal modeli sunmaktadır” değerlendirmesi ile sorunun kaynağı ve çözümünü ortaya koyuyor.    Arap ulusunun parçalanmışlığı   Ulus devletlerle Arap halkının nasıl parçalandığına işaret eden Abdullah Öcalan şunları belirtiyor: “Arap ulusal sorununu ağırlaştıran temel etkenler Arap toplumsallığını sürekli parçalayan, öz değerlerine yabancılaştıran, savaşlarla tüketen, maddi değerlerini yutan yirmiyi aşan ulus-devletidir. Aralarında bir konfederalizm bile gerçekleştiremeyen bu ulus-devletler, Arap ulusal sorununun bizzat üreticileridir. Bunlarla bağlantılı dinci ve soycu, kabileci milliyetçilik, erkek egemen toplumsal cinsiyetçilik toplumsal alanı tümüyle karartmakta, boğuntuya getirmektedir. Toplumu kendi içinde muazzam bir tutuculuğa ve köleliğe mahkûm etmektedir. Araplar adına ne iç ne dış hiçbir soruna çözüm şansı vermemektedir. Arap sorunları için kapsayıcı bir çözüm modeli demokratik ulus ve toplumcu komünalite temelinde aranmak durumundadır. Karşı rakip İsrail’in gücü sadece dünya hegemonyasından kaynaklanmıyor. İçteki demokratik ve komünalite kurumları da bu güçlenmede önemli rol sahibidir. Son yüz yılını radikal milliyetçilik ve İslamcılıkla tüketen Arap ulusal toplumu, tarihlerinde ve kabile düzenlerinde yabancısı olmadığı komünal toplumculuğu demokratik ulus anlayışıyla bütünleştirerek kendine emin ve uzun vadeli bir çıkış, çözüm ve kurtuluş yolu bulabilir, çizebilir.”    Yaratılan canavar!   Orta Doğu’daki halklardan Yahudilerin yaşadığı sorunların kaynağı ve çözümüne ilişkin de Abdullah Öcalan şu değerlendirmeleri yapıyor: “Yahudi sorunu, Orta Doğu toplumsal sorunu olduğu kadar dünya sorunudur da. Yahudileri tarih boyunca izlemek bir anlamda Orta Doğu kültürünün sorunlaşmış halinin serüvenlerini izlemek gibidir. Neden sorun oldular, nasıl dağıldılar, nerelere dağıldılar, neler oluşturdular, hangi sonuçlarla karşılaştılar? Bu sorunların nedenleri ve cevapları uygarlıkları yargılamakla özdeştir. Orta Doğu kültüründe büyük katkıları olan peygamberlik kurumu büyük ölçüde Yahudi oluşumlarıdır. Şüphesiz bunda Sümer ve Mısır kadim kültürleriyle bir bütün olarak bölgenin kabile kültürlerinden yararlanmışlardır. Bu kültür kaynaklarını adeta reformdan geçirerek Yahudi kabile kültürüne dönüştürerek temsil etmeleri büyük yetenek ister. Yahudilik esas olarak bu yeteneği ifade eder. Bazen bunu paraya, bazen atom silahına dönüştürerek dünya çapında etkili olmayı başarmışlardır. Yahudi sorunun kaynağında yaşadıkları bu yetenek önemli rol oynar: Tarihte ve günümüzde kabile tanrıcılığının kapitalist modernite döneminde kendini milliyetçilik ve ulus-devlet olarak seküler tanrısallıklar olarak sunması Yahudicilikle yakından bağlantılıdır. Tıpkı Asurîler gibi kendi yarattıkları uygarlık ve modernite geleneklerinin kurbanı oldular. Kutsal Kitap’ta geçen Leviathan (canavar) devlet metaforu olarak kendi icatlarıdır. Kapitalist modernitede ulus-devlet olarak şekillenmesi, önce Napolyon, sonra Hitler kişiliğinde temsil edilmesi Yahudi tanrısallık (teolojik) kültürüyle yakından ilişkilidir. Çok iyi bilinmektedir ki Yahudi soykırımı bu modernite canavarının aldığı biçimlerden biri tarafından gerçekleştirildi. Kaldı ki ilk ve orta çağlarda da benzer olaylar başlarına az gelmedi. Kendi yarattıkları canavar tarafından büyük felaketleri yaşadıklarını belirtmek yine bu kültürün öğrettiği hakikate sadakatin gereğidir.   3 bin yıllık sorundan çıkış   Eski Kenan ellerinde Filistinlilerle ve arkalarındaki Arap dünyasıyla geçmişte ve bugün yaşadıkları nerdeyse 3000 yıllık çelişkilerden, çatışmalardan çıkış için bir yol bulmaları gerekiyor. Bir Urfalı olarak benim kendileri için naçizane görüşüm geliştirmeye çalıştığım demokratik modernite unsurlarında çıkış aramalarıdır. Şüphesiz Yahudi kökenli aydınlar bu yönlü gelişkin görüşlere sahipler. Mesele görüş sahibi olmakla tek başına çözülmez. Yeniden Orta Doğu demokratik kültürüyle ilkeli buluşma gerçekleştirmeleri gerekir. Ulus-devletli bir Orta Doğu jeopolitiğinde İsrail, ulus-devlet olarak hep savaş içinde olmak durumundadır.   Ateşi ateşle söndürmek mümkün değil   Ateşi ateşle söndürmek mümkün değildir. Kapitalist modernitenin hegemonik gücünü arkasında bulmak güven verse de köklü bir çözüm için yeterli değildir. Kapitalist moderniteyi aşmayan hiçbir sistem kalıcı güvenlik sağlamaz. Genelde Yahudi, özelde İsrail sorunu çözülmeden ne Orta Doğu’da ne dünyada toplumlar sorunlarını çözebilir. Ulus-devlet perspektifli tüm yaklaşımların sorun çözen değil, sorun ağırlaştıran özellikte olduklarına dair hiçbir örnek İsrail-Filistin örneği kadar öğretici değildir. Dünyanın parası ve kanı akıtıldı. Geriye daha da içinden çıkılması zor bir sorunlar yumağı miras kalmıştır.    İflas eden kapitalist modernite ve ulus devletçi paradigma    İsrail-Filistin örneğinde iflas eden kapitalist modernite ve ulus-devletçi paradigmasıdır. Yahudiler Ortadoğu kültürünün ana varlıklarından biridir. İnkârları ve soykırımları herkes için bir kayıptır. Kendilerini bile soykırıma uğratan Leviathanlarla barış ve güvenlik içinde yaşanmayacağı yeterince açıklık kazanmıştır.     Doğu Akdeniz Demokratik Konfederasyonu   Yahudiler de Ermeni ve Asurîler gibi Demokratik Ulus olarak yeniden inşayla Ortadoğu Demokratik Konfederasyonu’nda daha rahat yer edinebilirler. Doğu Akdeniz Demokratik Konfederasyon projesi iyi bir başlangıç düşüncesi olabilir. Katı ve ucu kapalı ulusal ve dinsel kimlik anlayışları bu proje kapsamında ucu açık ve esnek kimliklere evrilebilirler. İsrail bile daha kabul edilebilir bir ucu açık demokratik ulusa dönüşebilir. Şüphesiz komşularının da benzer bir dönüşümü yaşamaları gerekir. Orta Doğu’nun yaşadığı yoğun gerginlik, çatışma ve savaşlar modernite dönüşümünü zorunlu kılmaktadır. Ağırlaşmış ulusal ve toplumsal sorunlar modernite dönüşümü sağlanmadan aşılamaz. Arap-İsrail çelişkisi bile tek başına modernite dönüşümünün gereğini vurgulamaktadır. Hâkim sistem temel sorunları çözemiyorsa yapılması gereken sistemin çözülmesidir. Demokratik Modernite bu çözülmenin alternatifini sunmaktadır.   Demokratik uluslar çağı…   Sonuç olarak kökenleri sınıflı-devletli uygarlıkta yatan, kapitalist moderniteyle soykırımlara kadar varan Orta Doğu’nun temel toplumsal sorunları yapısal küresel krizle birlikte en ağırlaşmış bir dönemi yaşamaktadır. Hâkim modernitenin bölgesel acenteleri sorunları tanımlamak, çözümlemek şurada kalsın neyi temsil ettiklerinin bile pek farkında değildir. En çok başvurulan dinci ve soycu-etnik milliyetçilikler çözüm yerine sorunları daha da alevlendirmektedir. Orta Doğu kültürü büyük tarihsel devrimlerin oluşturduğu bir yaşam tarzıdır aynı zamanda. Kültürel soykırım araçları olan ulus-devletler toplumsal hakikati öldürdükleri ölçüde yaşamı da öldürürler. Tanımlanmaya çalışılan demokratik modernite unsurları; soykırımları durdurmanın ve yaşamı savunmanın teorik-pratik güçleri konumundadır. Bu güçler (demokratik-ekonomik-ekolojik toplum) temelinde Demokratik Uluslar Çağı’na geçildiğinde kendini yenilemiş Orta Doğu kültüründe yaşam eski büyüleyiciliğine yeniden kavuşabilir.”