‘Medeni Kanun değişiklikleri depremzede kadınlar üzerinde deneniyor’ 2023-10-24 09:01:37   Melike Aydın    HATAY - Hatay’da yeniden inşa sürecinde yaşananlara dair değerlendirmelerde bulunan Avukat Mehtap Sert, depremzede kadınların mağduriyetleri üzerinden Medeni Kanun’a dair değişikliklerin test edildiğine dikkat çekti.    Mereş merkezli depremin ardından yüz binlerce yurttaşın hayatını kaybettiği yıkıma uğrayan Hatay’da yeniden inşa sürecine dair endişeler devam ediyor. Çok kimlikli dokunun korunması, güvenli evlerin inşa edilmesi, büyük travmalar yurttaşların barınma ve geçim sorunlarına dair kaygıların da büyüdüğü kentte, bir yandan da devletin asimilasyon politikaları paralel bir şekilde sürüyor.    Hatay Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Önceki dönem PM üyesi Avukat Mehtap Sert, kentteki yeniden inşa sürecine dair değerlendirmelerde bulundu.    Belirsizlik hakim   Yeniden inşa sürecinin muhatapları olan depremzedelerle özel bir görüşme ya da veri toplama çalışmalarının söz konusu olmadığını kaydeden Mehtap, yapılan görüşmelerin kimlerle gerçekleştirildiğinden halkın haberinin olmadığını ifade etti. Yeniden inşa için insanların öncelikle psikolojisinin düzeltilmesi gerektiğini belirten Mehtap, “İnsanlar geleceğe dair ne olduğunu net olarak bilmesi gerekiyor. Ancak geleceğe dair hiçbir devlet yetkilisinden söylenmiş bir cümle yok. İnsanların binaları yıkıldı, yıkılan binalar için yerinden yapımla ilgili henüz netleşen bir bilgi aktarımı durumu söz konusu değil. Bir belirsizlik durumu söz konusu” dedi.   ‘Düzensiz bir çalışma ağı söz konusu’   Kente yapılan çalışmaların yetersiz olduğuna değinen Mehtap, “Bir yıkım çalışması yapılırken bile bir bölgede bir uçtan başlayıp diğer uca devam eden bir yıkım çalışması söz konusu değil. Halk sağlığına ilişkin de hiçbir çalışma söz konusu değil. Havada fark edilecek derecede toz kütleleri var. Çocuklar buna daha çok maruz kalıyor. Binalar yıkılırken bir sulama söz konusu değil ancak bir basına görüntü verilecekse bir binanın sulanıp yıkıldığı çalışmalar yürütülüyor. Tamamen düzensiz bir çalışma ağı söz konusu” diye kaydetti.   ‘Sağlığa erişim sorunlu’   Sağlığa erişim konusunda yaşanan sorunlara işaret eden Mehtap, var olan hastanelerde yeterli personelin ya da yoğun bakım ünitesinin bulunmadığını dile getirdi. Mehtap, “Hastalar, yoğun bakım ünitesi için çevre illere gönderiliyor. Çevre il dediğimiz mesela Osmaniye’ye gönderiliyor. Osmaniye de depremden etkilenen bir il. Oradan Adana’ya, Adana’da yer kalmadığı için oradan da Mersin’e gönderiliyor. Zaten çoğu yolda hayatını kaybediyor. O yüzden deprem bölgesinde hayat yeniden kurulacaksa bunun belli bir plan çerçevesinde yapılması gerekiyor” sözlerini kullandı.   ‘Travmalar, barınma sorunu, yoksulluk bir arada’   Çalışmalar yapılırken depremzede yurttaşın yaşadığı travmanın göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizen Mehtap, şu ifadeleri kullandı: “Yeniden deprem olacak endişesiyle yaşamaya devam ediyoruz. Oturduğumuz binalara baktırdık, sağlam olduğu söylendi ama neye göre sağlam? Ya da binanın yorgunluğu durumu değerlendiriliyor mu? Tüm bunların hepsi bir kaos. Üstüne tüm ülkeyi etkileyen ama maalesef deprem bölgesinde ticaretin akmaması nedeniyle deprem bölgesindeki insanları daha çok etkileyen bir yoksulluk durumu söz konusu. Yoksulluk arttıkça insanlar yeniden hayata tutunmakta da zorlanıyorlar. Çünkü yeniden bir şey yapmak için para lazım. Bununla ilgili verilen yardımlar gelip geçici şeyler ancak bu yardımlar da düzenli dağıtılmıyor.”   ‘Devlet yardımlarında kriterler belli değil’   Yapılan yardımlarda hangi kriterlerin ölçü olarak alındığının bilinmediğini söyleyen Mehtap, seçim esnasında Kızılay’ın 500 Liralık alışveriş kartı dağıttığını ancak konteynerlerde kalmasına rağmen kendi akrabalarına verilmediğini sözlerine ekledi. Neden verilmediğine dair bir muhatap bulunmadığını paylaşan Mehtap, “Sorulduğunda biz sadece dağıtmakla yükümlüyüz deniyor. Aslında çok da ihtiyaçları olmayan kişilere çok fazla yardım giderken çok daha fazla ihtiyaç sahibi olan insanlara yeterince yardım gitmiyor. Konteyner kentlerde yemek dağıtımı çok ciddi bir sıkıntı. Mevcut yemek yetmiyor. Sadece üstündeki kıyafetle hayatta kalmış ve konteynere bu şekilde gelmiş insanlar var. Bu insanların banka hesaplarında para yok ya da satabilecekleri başka şeyleri yok. Bu insanlarla az hasarlı evinde oturan az buçuk ihtiyaçları olan insanlarla aynıymış gibi bakamazsınız” ifadelerine yer verdi.    ‘Devlet bir şeyler düzene girmiş gibi bakıyor’   Devletin bir şeyler düzenine girmiş gibi baktığını oysa gerçekçi bir çalışmanın bulunmadığını ifade eden Mehtap, bu durumun yurttaşların psikolojilerinin de giderek bozulmasına yol açtığını belirtti. Mehtap, “Çaresizlikle yüz yüze gelen insanlar var. Okullar açıldı çocuğunun gittiği okulla alakasız yerde kalan kişinin en uygun servis parası 900 Lira. Bu para her şeyini kaybetmiş bir insan için ciddi bir rakam. Bu insanların bunun gibi dertleri çıkıyor” dedi.   ‘Valilik onaylı dernekler asimilasyon politikalarının aracı’   Valiliğe bağlı bazı dernek ve vakıfların yardım göndermek gerekçesiyle yurttaşların kayıtlarını almasının Hatay’da yürütülen asimilasyon politikasıyla orantılı olduğuna işaret eden Mehtap, “Çok muhtaç olan bir insanın üzerinde dinin etkisi daha fazladır. Küçük bir yardımla o insanı asimile etmeniz kolaydır. Devletin burada yaptığı çalışma asimilasyon çalışması. Hatay ile ilgili uzun zamandır var olan planlar bunlardı, deprem bahane oldu” diye ekledi.   ‘Valilik ve dernekler hakkında suç duyurusunda bulunulmalı’   Valilik onayı olduğunu söyleyerek yurttaşların kaydının alınmasının kişisel verilerin korunmasına aykırı olduğunu vurgulayan Mehtap, Valiliğin, kayıt alan kişilerin şikâyet edilmesi ve yardım dağıtan derneklerin kapatılması için dava açılması gerektiğini söyledi. Ancak yurttaşların bir sabuna bile muhtaç olduğu için kendilerinin yavaş yavaş değiştirilmek istendiğinin farkında olmadığını kaydeden Mehtap, “Devletin yükümlülüğü insanların onurunu da kırmamaktır. Siz devletle muhatap olup devletten aldığınız yardımla, üçüncü şahıstan alınan yardımla Allah rızası diyerek yardım edilmesi insanların onurunu rencide eden bir şeydir. Devletle vatandaş arasında aracı olmaması gerekir. Bir elin verdiğini diğer el görmemelidir. Ama basında depremzedelerin fotolarını paylaşmaları ne vicdanen ne de kanunen doğru değildir. İnsanları teşhir ediyorlar. Bu kurumlar ve valilik hakkında suç duyurusunda bulunulması gerekiyor. Çünkü valiliğin yardım mekanizmaları devlet eliyle gerçekleşmesi gereken mekanizmalardır. Valilik parasını verir marketten alınacak fiş verir insanlar gider ihtiyacını alır” diye belirtti.    ‘Doğayla uyumlu güvenli evler inşa edilmeli’   Hatay’da yıkılan yerlerin tarihte de yıkıldığını, buralardaki zeminin hayat kurulmaya uygun olmadığını dile getiren Mehtap, şu sözleri kullandı: “Biz çocukken deniz İskenderun’da eski adliyenin yanındaydı. Ardından dolgu alanı yapıldı ve buradaki evler yıkıldı. Bizim yol arkadaşlarımız da hayatını kaybetti. Şimdi oralar yeniden düzeltilmeye çalışılıyor. Küçük depremlerde bile oralar sular altında kalıyor. Bu nedenle yeniden inşada doğa ile kavga etmemek gerektiğine inanıyorum. Doğa orada bir yaşam alanı inşa etmene izin vermiyorsa yerleşim alanı kurulmamalı. Zemin etüdü yapılmalı ve depreme dayanıklı alanlarda inşa edilmeli.”   ‘Ben yaptım oldu dayatması zarar veriyor’   Hatay’ın önceden olduğu gibi çok dinli ve çok dilli bir şehir olması için Musevilerin, Hristiyanların, Müslümanların ve Alevilerin inancına hizmet edebilecek yerlerin yeniden kurulması gerekliliği üzerinde duran Mehtap, inşa sürecinde bu öznelerle birlikte hareket edilmesi gerektiğini paylaştı. Ancak, “Ben yaptım oldu, ister kabul edersiniz ister etmezsiniz” dayatmasıyla yaklaşıldığına işaret eden Mehtap “Birkaç hafta önce Kültür Bakanlığı’ndan gelip cemevlerine ‘birisi memurumuz olsun Kültür Bakanlığı’na bağlayalım depremde yıkılan binanızı yaptıralım’ denildi. Cemevi kabul etmedi. Kiliseler yıkık hala. Ama kendilerine yakın dinin ibadethaneleri çoktan yapıldı. Hatta çelikten yapıldı. Elbette onlar da yapılsın ama onlarla birlikte Hatay’ı Hatay yapan öznelerin bir araya gelip yapması. Ama bu ülkenin en ciddi sorunu kadınların olmadığı yerde kadınlar HDP’nin olmadığı yerde HDP depremzedelerin olmadığı yerde depremzedeler konuşulur. Bu zihniyetin değişmesi gerekir” dedi.   ‘STK’ler sürece dahil edilmiyor’   İnşa sürecinde Baro Kadın Hakları Merkezinin yer almadığını, yapılan çalıştaylardan haberdar edilmediklerini ifade eden Mehtap, “Biz sadece kişisel çalışmalarımızı yürütebiliyoruz hem parti bazlı hem de dahil olduğumuz kurumlar bazlı. Kadın arkadaşlarla kadın çalışmaları yürütüyoruz. Sivil toplum kuruluşları da (STK) da olması gereken unsurlar. STK’ler de birlikte bir şey yaptığında anlamlı şeyler ortaya çıkıyor. Ancak herkese eşit yetişebilmek için aslında devlet aklıyla birlikte sahada çalışan STK’lerin ve bir üst aklın da birlikte çalışacağı bir çalışmanın yürütülmesi gerekiyor. Yine de çalışmalarımız devam ediyor” diye belirtti.   ‘Medeni Kanun değişikliği kadınlar üzerinde test ediliyor’   Medeni Kanun’da kadının lehine olan nafaka hakkı gibi yasaların değiştirilmek istenmesine değinen Mehtap, Hatay’da bu hakların değiştirilmek istenmesine dair bir dizi pratiklerin hayata geçirilmeye çalışıldığı konnteyner kentlere işaret etti. Mehtap, “Konteyner kentlerde giriş çıkışlara karışmatakn, evinize misafir alırken, ‘konteyner kentten atarız’ gibi bekçilerin yetkileri, güvenlik görevlilerine verilmeye başlandı” sözleriyle kadın haklarının tehlikede olduğuna dikkat çekti.    Sığınma evi inşa edilmiyor   Kentteki sığınma evlerinin de yıkıldığını, ancak buna dair bir çalışmanın olmadığını sözlerine ekleyen Mehtap, son olarak şöyle konuştu: “Şiddet gören birçok kadın var ve bunların kalabileceği bir yer yok. Güvenli bir alan da yok. Mor yerleşkede güvenliği sağlamak kolay değil. İnsanlar onu da göze alamıyor. En zor durumda olan deprem bölgesindeki kadınlar. Bu kadınların mağduriyetleri üzerinden Medeni Kanun üzerindeki değişiklikleri pratik edecekler ve bir süre sonra tüm coğrafyalara yayılacak. Bunlara dur demek buradaki kadınlarla dayanışmak gerektiğini düşünüyorum.”