Berivan Saruhan: Savaşlarda tecavüz ‘silah’ olarak kullanılıyor! 2023-10-20 09:03:39       Elfazi Toral   İSTANBUL - Erkekler tarafından çıkarılan savaşlarda, tecavüzün kadınlara karşı bir silah olarak kullanıldığını ve kadın bedeninin bir savaş aracı olarak görüldüğünü söyleyen Kadın Zamanı Derneği üyesi Berivan Saruhan, “Kadınlar ve çocuklar için koşullar giderek zorlaşıyor. Ama biz de biliyoruz ki, bizim de bu savaş politikaları ile mücadele edecek mirasımız ve gücümüz var” sözleriyle kadınları ve çocukları unutan bir savaşı kabul etmediklerini vurguladı.   İktidarların kadın, çocuk ve sivilleri hedef alan saldırıları Kurdistan’dan Orta Doğu’ya her yerde sürüyor. Savaş politikaları ile kadınlar ve çocuklar şiddet, taciz, tecavüz gibi saldırılarla karşı karşıya kalıyor. Yine savaşların en ağır sonuçlarını yaşayan kadınların çıplak bedenleri de teşhir ediliyor.  Öte yandan savaşlarda yaşanan zorunlu göçlerde de yine en çok kadınlar ve çocuklar etkilenirken, göç yollarında da türlü türlü işkence çeşitlerine maruz bırakılıyor. Son örneği de, İsrail ve Filistin saldırıları oldu. İsrail ve Filistin arasında yıllardır süren çatışmaların ardından 7 Ekim’de, Filistin’de Müslüman Kardeşlerin Filistin kolu olarak kurulan Hamas (İslami Direniş Hareketi), Gazze Şeridi yakınında farklı noktalardan İsrail’e girerek “Aksa Tufanı” dediği operasyonu başlattı.   Savaşın bilançosunda kadın ve çocuklar…   Çatışmalar nedeniyle binlerce kişi yaşamanı yitirdi.  Henüz tam anlamıyla net olmayan rakamlar dahi kadınlar ile çocukların yaşadıklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yaşamını yitiren binlerce kişinin yanı sıra, saldırılarda Almanya vatandaşı Shani Louk’un bedeni teşhir edildi. Katledilen ve yaralanan çocukların görüntüleri medyada kullanılırken, kadın ve çocuklar sık sık istismar edildi.   Kadın Zamanı Derneği üyesi Berivan Saruhan, savaşların kadınlar ile çocuklara yansımalarını değerlendirdi.    ‘Kadınlar ve çocuklar için koşullar giderek zorlaşıyor’   Kadınlar ile çocukların dünya çapında yürütülen savaşların başlıca hedeflerinden biri olduğunu vurgulayan Berivan, yaşananların yalnızca gerçekleşen dönemler ile sınırlı olmadığını belirtti. Savaşın cinsiyet rollerini ve cinsiyete dayalı farklılıkları da pekiştirdiğini ifade eden Berivan, “Maalesef erkekler ve kadınlar felaketleri farklı şekilde yaşıyor. Savaş bölgelerinde kadınlar, sıklıkla fiziksel şiddet ve cinsel istismar gibi güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kalıyor. Çünkü savaş durumları çoğu zaman yerinden edilmeye yol açıyor. Kadınlar mülteci kamplarında mahsur kalabiliyor ve hijyen eksikliği nedeniyle birçok hastalıkla baş etmekten tutun, güvenliğin olmadığı bu bölgelerde şiddet oranının daha da artmasına neden oluyor. Bu savaşlardan sağ kurtulan pek çok kadın, kendilerinin ve çocuklarının güvenliğinden korkarak, yerlerinden edildikleri yerlerde, aşırı kalabalık evlerde veya kamplarda yaşıyor. Tabii bu, hayatı daha da zorlaştırıyor. Bu her zaman sömürü ve kaçırılma tehdidini taşıyan bir durumdur. Bu bağlamda savaş koşullarında yaşayan kadın ve çocukların koşullarının kolay olmadığını, zorlukların giderek arttığını belirtmek isterim” dedi.   Psikolojik etkileri ve sonuçları   “Öncelikle Orta Doğu realitesi ve süregelen krizler nedeniyle devletlerin işlediği savaş suçlarının kadın ve çocuklar üzerinde derin ve olumsuz etkileri olduğunu en acı şekilde görüyoruz” sözlerini kullanan Berivan, savaş koşullarının olumsuz sonucunu da beraberinde getirdiğini aktardı. Berivan, “Kültürel kimliğin ve toplumsal dokunun tahribatından sağlık hizmetlerine ve tıbbi ihtiyaçlara erişimin kısıtlanmasına, savaş sırasında yaşanan travmatik deneyimlerden insanlarda uzun vadeli psikolojik sorunlara kadar bu hasarların onarılmasının zor olduğunu da biliyoruz. Kadın ve çocukların fiziksel ve ruhsal şiddete maruz kalması o kadar kolay ki. Eril zihniyetin getirdiği savaşlardan ve savaşların neden olduğu zorunlu göçlerden en çok kadınların ve çocukların zarar gördüğünü görüyoruz. Bu erkek egemen ataerkil sistemde, savaş gibi felaketlerden sonra ev işleri ve çocuk bakımı yükü nedeniyle kadınlar ve çocuklar çok daha geç toparlanıyor” ifadeleriyle psikolojik etkileri ele aldı.    ‘Tecavüz kadınlara karşı silah olarak kullanılıyor!’   Devletin, ulus devlet inşa sürecinde kadınları belirleyici bir faktör olarak gördüğünü dile getiren Berivan, “Ataerkil geleneğin millet etrafında çizilmesi ve yaratılacak kimliği kadının taşıması ya da bu görevin ona verilmesidir. Bütün bu milliyetçilik, ulus ve ulusal kimlik inşası projelerinin erkekler tarafından yaratılan süreçler olduğunu unutmamak önemlidir. Bu karmaşık süreçlerde devlet ‘erkek’, millet ise ‘kadın’ olarak nitelendirilmektedir. Kadınlar milletin simgesel formu olarak kurgulanırken, erkekler de her zaman başrol oyuncusu ve devletleşme aşamasından en çok yararlananlar olarak kurgulanmıştır. Yani tamamıyla erkekler tarafından yapılan ulus devletler ve savaşlar, tecavüzü ‘düşman kadınlara’ karşı bir silah olarak kullanmakta ve kadın bedenini bir savaş aracı olarak görmektedir. Elbette bu aynı zamanda cinsiyet eşitsizliğinden de kaynaklanıyor ve uzun vadede toplumların yeniden canlanmasını zorlaştırıyor” şeklinde konuştu.   Savaş politikaları karşısında mücadele mirası   “Savaş koşullarında pek çok kadının istismarı önemli bir siyasi olay olarak değil, hayatın basit bir parçası olarak görülüyor” diyen Berivan, Türkiye’nin de İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi gibi kadın kazanımlarının karşısında olduğunu ifade etti. Savaş sırasında fiziksel ve cinsel şiddetin arttığını söyleyen Berivan, savaş bölgelerinde kaynakların silahlar için, bu kaynakların da kadın bedenleri üzerinde kullanıldığını kaydetti. Kadın bedeninin “zaferin” aracı olarak görüldüğünü aktaran Berivan, “Kurdistan’dan tutun, şu an yanı başımızda gerçekleşen diğer savaş pratiklerine kadar kadın bedeninin teşhiri her zaman erkek-devlet için en önce denenen savaş yöntemlerinden biri olmuştur. Ama biz de biliyoruz ki, bizim de bu savaş politikaları ile mücadele edecek mirasımız ve gücümüz var” vurgusunu yaptı.   Neler yapılmalı?   Berivan, yapılması gereken ilk şeylerden birinin savaşın ortadan kaldırılması olduğunun altını çizdi. Başta kadın ve çocuklar olmak üzere sivilleri en çok etkileyen olaylardan birinin savaş olduğunu belirten Berivan, “Savaş durumunda öncelikle güvenli alanların ve barınma yerlerinin sağlanması gerekiyor. İlk akla gelen yerler mülteci kamplarıdır. Ancak bu yerlerin ne kadar güvenli olduğu tartışılır. Çocukların eğitimine ve güvenliğine her koşulda öncelik verilmelidir. Savaştan etkilenen çocuklara yönelik güvenli eğitim ortamları, psikolojik destek ve tedavi alanları açılmalıdır. Bir kapı tıkladığında dahi irkilen insanlar olarak ve travmatik toplumlar olmamız, savaş durumlarında kendini daha derinden hissettirir. Psiko-sosyal destek, ruh sağlığı, psikolojik ve zihinsel sağlık desteği sağlanmalıdır. Savaşta şiddete maruz kalan kadınlara hukuki destek verilmeli. Cinsel şiddet ve diğer suçlara ilişkin hukuki yardım özellikle kadınlar için önemlidir. Gerçek şu ki, yapılması gereken uluslararası yardım kuruluşları, hükümetler, yerel sivil kuruluşlar ve bireyler tarafından koordineli bir şekilde yapılmıyor” cümleleriyle çözüm önerilerini sıraladı.   ‘Kadınlar ve çocukları unutan bir savaşı kabul etmiyoruz!’   Uluslararası toplumun savaş suçlarını önlemek ve failleri sorumlu tutmak için çeşitli uluslararası yasal çerçeveler ve sözleşmeler geliştirdiğini hatırlatan Berivan, “Bu anlaşmalar sivillerin, özellikle de kadınların ve çocukların korunmasına odaklanmalıdır. Son olarak, savaşın önlenmesi ve savaş suçlarının işlenmesi ve bunların barışçıl bir ortamda çözülmesi için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini, sivilleri, kadınları ve çocukları unutan bir savaşı kabul etmediğimizi vurgulamak isterim. Özgür, eşit, savaşsız ve şiddetin olmadığı bir dünya umuduyla…” sözleriyle seslendi.