‘Rojava’da gelişecek olumsuzluk Orta Doğu’yu etkiler’ 2023-10-15 09:01:01     Nazlıcan Nujin Yıldız   İZMİR - Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği ve 5 Ekim’den bu yana da yoğunlaşan saldırılarla yaşam alanlarının hedef almasına tepki gösteren kadınlar, Rojava’da yaşanacak olumsuzlukların tüm Orta Doğu’yu etkileyeceğini belirtti.   1 Ekim’de Ankara’da İçişleri Bakanlığı önünde gerçekleşen ve “Ölümsüzler Taburu’nun” üstlendiği eylemin ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarından sonra Türkiye 5 Ekim’de, Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırı başlattı. Rojava’nın çeşitli yerleşim alanları havadan bombalandı. Türkiye’nin 8 Ekim’de Dêrik’e düzenlediği hava saldırısında da, Uyuşturucuyla Mücadele Güçleri’nin 29 üyesi yaşamını yitirdi. Türkiye’nin 5-11 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirdiği saldırılarda 2’si çocuk en az 47 kişi katledilirken, 59 kişi ise yaralandı. Son olarak Türkiye’nin, Til Rifet ilçesinin çevresini, Şehba Kantonu’nun Bêluniyê, Eyn Deqnê, Minix ve Şêx Îsa köylerine, Efrîn’in Şêrawa ilçesine bağlı Aqîbê ve Soxanekê ile Şera ilçesine bağlı Tinib, Merenaz, Elqamiyê ve Malikiyê köylerine de havadan saldırı düzenlendiği öğrenildi. Saldırılar birçok yerde protesto edilirken protestoya katılan birçok kişi ise gözaltına alındı.    Saldırıları değerlendiren kadınlar, Rojava’ya yönelik saldırıların insanlık suçu olduğunu ve kabul edilemeyeceğini belirterek, Kürt sorununun demokratik, barışçıl yöntemlerle çözülmesi ve çözüm için İmralı kapılarının açılması gerektiğini vurguladı.       Büyük insanlık suçu   İktidarın sürekli “bir gece ansızın gelebiliriz” sözlerini dile getirdiğini kaydeden Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir il yönetiminden Ayşe Özdamar, 1 Ekim’de Ankara’da yapılan eylemin Kuzey ve Doğu Suriye’ye olan saldırı için bahane olduğunu dile getirerek “Bugün Rojava’ya yönelik saldırı bir insanlık suçudur. Çünkü orada sivil halk, kadınlar, çocuklar ölmektedir. Ama bundan da öte orada bu insanların yaşam alanları tahrip edilmektedir, orada bir yaşam yok edilmektedir. Gelecekteki yaşam da oradaki ağaçlar, doğal yaşam yok edilerek tehdit edilmektedir. Buradan bakarsak bütün savaşların karşısında bir insan olarak bunun büyük bir insanlık suçu olduğunu düşünüyorum” dedi.   ‘Rojava dünyayı büyük bir beladan kurtardı’   Rojava’da özgür bir yaşamın yapılanmasının olduğunu kaydeden Ayşe, “Yoksul ama özgür. Yoksul olmasının nedenleri de belli. Çünkü sürekli tehdit ve saldırı altında. Oradaki yaşam büyük bedellerle kurulmuş bir yaşam. Bütün dünya sosyalistleri, demokrat insanları, muhalif insanlar o yaşamı orada, Kürtlerin ve diğer halkların kurması için canlarıyla, bedenleriyle destek oldular. Yine DAİŞ katillerine karşı Rojava halkı direndi ve DAİŞ katillerini yok etti. Yalnızca kendileri için özgür topraklar yaratmadılar, aynı zamanda dünyayı büyük bir beladan da kurtarmış oldular. Eğer ki Rojava halkı başarısızlığa uğrarsa bu, burada bizim yaşantımızın da zarar görmesi anlamına gelir. Çünkü bu, cihatçılara bir kapı aralayacaktır ve bu kapıdan hiç tereddüt etmeden geçeceklerdir. Hiç tereddüt etmeden vahşetlerine kaldıkları yerden devam edeceklerdir. Tam da bu nedenle ben Rojava’daki direnişi önemsiyorum” şeklinde konuştu.   ‘Hava sahalarının Türk uçaklarına kapatılması gerekiyor’   Rojava’da kazanılan zaferin kolay elde edilmeyen bir zafer olduğunu ve orada ekolojik yaşamın, kadın özgürlüğünün pratikleştiğini bunların hepsinin yok olmasını istemediklerini söyleyen Ayşe, şöyle dedi: “Rojava halkının zafer kazanması burada özellikle kadınların ve çocukların çok daha huzurlu yaşamamızın teminatı aynı zamanda. Görüyoruz gerileme oldukça iktidar özellikle kadınlara saldırıyor.” Ayşe, iktidarın kadınların her şeyine saldırdığını ve bunların bağlantısız olduğu düşünülse de birbiriyle yakından ilişkili olduğunu, İstanbul Sözleşmesi’nin, nafaka hakkının, kadın katliamlarının ve ÇEDES projesinin dahi bu konuyla bağlantılı olduğunu belirtti. Ayşe, Rojava’da gelişecek olan olumsuzlukların sadece Türkiye’yi değil bütün Orta Doğu’yu etkileyeceğinin altını çizerek “Bütün dünya kamuoyunun, dünya muhalefetinin bu savaşa dur demesi ve hava sahalarının Türk uçaklarına kapatılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.    İnsanlık kazanacak!   Yakın zamanda Karabağ’daki Ermenilerin yerlerinden edindiğini anımsatan Ayşe, “Orada da özerk yönetim vardı. Orada da kendi halinde yaşayan bir halk vardı. Egemenler orayı dümdüz ettiler ama ne yazık ki emperyalistler bunu seyrettiler. Çünkü çıkarları bunu gerektiriyor. Her ne kadar bu büyük devletler insan haklarından söz etseler de çıkarlarına ters düştüğü anda görmüyorlar, kör oluyorlar. Şimdi nitekim Rojava’da da ben o büyük devletlerden bir ses duymuyorum. Parlamentolarında ufak bir kınama gerçekleştirecekler ama o çocukların o kadınların, o yıkılan hastanelere bakarak yine de ticari ilişkilerin sürdürecekler. Aynı şekilde Filistin halkı da bir çatışma içerisine girdi. Muhtemel Filistin halkını da büyük bir katliam bekliyor. Egemenlerin çıkarları gerektiğinde mazlum halklara soykırım, ölüm, yoksulluk düşüyor. Böylesi kötü günler yaşıyoruz. Ama ben insanlığın kazanacağını ve bu kötü günlerin bir gün yok olacağına inanıyorum, o umutla yaşıyorum” dedi.    ‘Türkiye’nin Kürt fobisi savaşa evirildi’   DAİŞ’e karşı Suriye’deki kadim halkların kurduğu Rojava’ya Türkiye’nin savaş konsepti uyguladığını belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir İl Yönetiminden Gülay Gül Bilici de, "Hakan Fidan Suriye’den Urfa’ya bir roket atarak savaşı rahatlıkla başlatabiliriz’ yapabiliriz düzlemindeki çıkarlarını Ankara saldırısı düzleminde gerçekleştirdiğini, insanların en temel hakkı olan yaşam hakkını hiçe saydığını, sivil halkı, santralleri bombaladığını takip ediyoruz.  Bunun yanında sivil ölümlerini görüyoruz. Türkiye’nin Kürt fobisinin tamamen savaşa evirildiğini görüyoruz. Bu ülkede barışın gelmesi bir diyalog çağrısının netleşmesi gerekiyor” değerlendirmesi yaptı.    ‘İmralı’nın kapıları açılmalı’   Her koşulda barış istediklerini vurgulayan Barış Annesi Fehime Poyraz da, Türkiye’nin Rojava’da bulunan sivil halkı katlettiğini söyleyerek bu durumu kabul etmediklerini dile getirdi. Fehime, “Biz ölümü değil, barışı istiyoruz. Türklerin ve Kürtlerin ayağa kalkıp bu duruma karşı durması gerekir. Ne zamana kadar kan dökülecek, ne zamana kadar savaş sürecek? Nereye baksan, dört parça Kurdistan’da savaş var. Biz İmralı’nın kapılarının açılmasını istiyoruz. Çözüm bulunmalı ki bu savaş dursun. İnsanlar ayağa kalkmazsa Türk devleti sivilleri öldürmeye devam eder, çevreye zarar vermeye devam eder ve savaş büyür" sözleri ile sorunların İmralı kapılarının açılarak çözülebileceğine işaret etti.     Kürt sorununa demokratik barışçıl çözüm gerekli   Emek Partisi (EMEP) Ankara İl Başkanı Şükran Doğan ise, Türkiye’nin son zamanlarda Rojava’ya dönük saldırılarında çok sayıda sivilin katledildiğini söyleyerek “Biz hiçbir zaman, hangi savaş olursa olsun, hangi operasyon olursa olsun sivillerin, çocukların, kadınların öldürülmesini, yaralanmasını daha doğrusu hiçbir savaşta sivillere dönük operasyonların doğru olmadığını biliyoruz. Bunun uluslararası savaş hukukuna da uygun olmadığını biliyoruz ve bunun son bulmasını istiyoruz. Kürt sorununda demokratik, barışçıl biz çözüm olmasını ve eşit haklara dayalı bir şekilde çözüme kavuşturulmasını istiyoruz” dedi.   ‘Burnumuzun dibinde olan Rojava gündem olmuyor’   Rojava’ya yönelik saldırıların Türkiye’ye olan etkisine değinen Şükran, bu durumun iç kamuoyunda uzun süre tartışıldığını kaydederek bu durumun tartışılmayınca Türkiye’ye yönelik de bir baskının oluşmadığına dikkat çekti. İsrail-Filistin arasındaki savaşta sivillere yönelik baskı ve işkencelerin çok görünür olduğunu ifade eden Şükran, “Hemen bizim burnumuzun dibinde Rojava’ya yönelik saldırılarda sivillerin, çocukların ölmesi ne yazık ki bu kadar gündem olmuyor Türkiye’de. Bütün savaşlarda önce kadınlar, çocuklar zarar görür. Asıl bunun gündem olması gerekiyor. Savaşların sona ermesi gerekiyor, bunun için de halkların taleplerinin kabul edilmesi gerekiyor. Bu Kürt halkı için de geçerli, Filistin halkı için de geçerli” diye konuştu.