Koşuyolu Parkı’nda bir kez daha kayıpları sordular 2023-10-14 14:41:52       AMED - Kayıp yakınları, eylemlerinin 766’ncı haftasında Mehmet Salih Akdeniz’in akıbetini sordu.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 766’ıncı haftasını Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Gözaltında kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırılarla katledilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde bu hafta Amed’in Pasûr  (Kulp) ilçesinde 9 Ekim 1993 tarihinde kaybedilen Mehmet Salih Akdeniz’in akıbeti soruldu. İHD Amed Şubesi üyesi Fırat Akdeniz, amcası Mehmet Salih Akdeniz’in hikayesini okudu.   ‘En çok sivil insanlar zarar görüyor’   Eylemde ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz şunları söyledi: “Barış isteyenler, savaşın ve çatışma ortamının toplumsal hayatımıza yönelik olumsuz etkilerini tartışıyorlar. Savaş ve çatışma ortamının son bulmasını istiyorlar. Biz de insan hakları savunucuları olarak, bugün burada kayıp yakınları ile gerek Türkiye’de devam eden çatışmalı sürecin gerekse Orta Doğu’da devam eden savaşlardan sivil insanlar en çok zarar görüyor.”   ‘Cezasızlık politikası devlet pratiği haline geldi’   Daha sonra konuşan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise cezasızlık politikalarının hala yaşandığına değinerek şu şekilde konuştu: “Burada bulunan fotoğraflar bizi geçmişe götürüyor. İçlerinde birçok yakınım, avukatlığını yaptığım dostlarım, büyüklerim hata akrabalarım var. 80’li, 90’lı 2000’li yılların yükünü üzerimizden atamadık. Travmasını çözemedik. Zorla kaybetmeler ve faili meçhul cinayetler bakımından cezasızlık politikası bir devlet pratiği olarak bugünlere kadar geldi. Barışı maalesef bu coğrafyada inşa edemedik. Şimdi bütün dünyanın gözleri önünde, neredeyse canlı yayında insanlar kitlesel olarak katlediliyorlar. Ve klavye muhalefetinden başka bir muhalefet de yok, maalesef bütün dünyada.”   ‘Akrabaları tarafından 1 hafta boyunca yemek götürüldü’   Ardından da İHD Amed Şubesi üyesi ve Fırat Akdeniz, amcası Mehmet Salih Akdeniz’in kayıp hikayesini paylaştı. Fırat, “Mehmet Salih Akdeniz, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi İnkaya köyünde ikamet ediyordu. 68 yaşında ve köyün muhtarı olan Akdeniz, çevresinde sevilen ve misafirperverliğiyle bilinen biriydi. Köyü çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığından yazın Kulp-Muş sınırında bulunan Alaca köyüne bağlı Şenyayla bölgesine göç eder, ekim-kasım ayı içerisinde ise tekrardan köye inerlerdi. 1993 yılının Eylül ayında Alaca köyüne bağlı Şenyayla bölgesinde Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasında Bolu 2.Tugay Komutanlığı tarafından büyük bir operasyon yapılır. 9 Ekim 1993 tarihinde Akdeniz, köye dönüş hazırlıkları yaptığı esnada gözaltına alınır. Akdeniz, askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra Alaca Köyüne bağlı Kepir mezrasına götürülür. Orada bulunan köy sakinlerinden 10 kişi daha askerler tarafından gözaltına alınıp aynı bölgeye getirilir. Gözaltında tutulan 11 kişiye akrabaları tarafından yaklaşık bir hafta boyunca kendilerine yemek götürülür” dedi.   ‘Bizi buradan götürecekler’   Fırat, devamla amcası ve beraberinde tutulan 10 kişinin ailesinin birçok kuruma kayıp başvurusunda bulunmasına rağmen herhangi bir haber gelmediğini belirterek şöyle dedi: “Gözaltına alınan herkesin eli bağlı ve sadece ziyaretçileri geldiğinde ve yemek yedikleri sırada ya da ihtiyaçlarını giderdikleri esnada bağları çözülüyordu. Akdeniz’in eşi Pembe Akdeniz’in anlatımına göre en son eşine yemek götürdüğünde eşinin kendisine ‘bir daha yemek getirme, bizi buradan götürecekler’ dediğini söyler. Ertesi gün görgü tanıklarına göre Akdeniz’le birlikte 11 kişi helikoptere bindirilerek oradan götürülür. O tarihten sonra Akdeniz ve diğer köylüleri ne gören olur ne de onlardan haber alan olur. Ailelerin tüm resmi kurumlara yaptıkları başvurulara rağmen gözaltına alınanlardan herhangi bir bilgi elde edilmez.”   Dava AİHM’e taşındı   1994 tarihinde Salih’in kardeşi Emin Akdeniz’in, İnsan Hakları Derneği Amed Şubesi’ne abisi ile birlikte gözaltına alınan kayıp 11 kişi hakkında başvuruda bulunduğunu aktaran Fırat, “Aynı yıl içerisinde İHD Diyarbakır şubesi adına Avukat Osman Baydemir, Akdeniz ile birlikte gözaltında kaybedilen 11 kişi ile ilgili davayı AİHM’e taşır. 2001 yılında AİHM, bu davada Türkiye’yi, kaybolan 11 kişinin ailesine toplam 311 bin sterlin ödemeye mahkum eder. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu suçu kabul ederek gözaltında zorla kaybedilenlerin ailelerine bu tazminatı öder.   Olaydan yaklaşık 11 yıl sonra 2004 yılının Kasım ayında Kulp ilçesi Alaca köyünde bir çoban tesadüfen dere yatağında insan kemiklerine rastlar. Haberin yayılmasıyla birlikte bir kısım kayıp aileleri bulunan kemiklerin kendi kayıplarına ait olabileceğini düşünerek bölgeye gider. Kemiklerin bulunduğu alanda yanmış giysiler ve birtakım özel eşyalar bulunur. Aileler, bu eşyaların kendi kayıplarına ait olduğunu hemen orada tespit eder” ifadelerini kullandı.    ‘Cesetler öldürüldükten sonra yakıldı’   Mehmet Salih’in oğlunun bulunan eşyalar arasında babasına ait tütün tabağını hemen tanıdığını paylaşan Fırat,  anlatılan hikayede, cesetlerin yakıldığı anlaşıldığını kaydeden Fırat, “O tütün tabağı evine misafir olarak gelen her kişiye ikramda bulunduğu tabakadır. Bu esnada kemiklerin hiçbirinde kafatası bulunmaz. Eşyalardan ve objelerden anlaşılacağı üzere cesetler öldürüldükten sonra yakılmıştır” dedi.    ‘Kemikler ATK emanetinde kayboldu’   Fırat, kemiklerin DNA testlerinin yapılması için götürüldüğü ATK’de kaybolduğunu dile getirerek, “Daha sonra Kulp Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, bulunan bu kemikler hakkında soruşturma başlatılır. Ardından o dönemde ve o bölgede kaybedilen kayıp yakınlarından DNA testleri alınır ve kemikler ATK’ye gönderilir. Daha sonra kemikler ATK emanetinde kaybolur. 2013 yılı Ekim ayında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi Kulp Alaca Köyü katliamı davasının açılmasına karar verir.19 Eylül 2018 tarihinde 18. Duruşması yapılan Kulp Alaca Köyü Katliamı davasında, mahkeme operasyonu yöneten Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında ‘yeterli ve ikna edici delil bulunmadığından sanığın beraatine’ kararını verir. Bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu 9 Aralık 2020 tarihinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ret edilir. Dava şu an Yargıtay aşamasındadır” şeklinde konuştu.    Ardından 1 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.