Yerel seçimlere Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlük talebi ile gidiyorlar 2023-10-13 09:02:19     Rozerin Gültekin    İSTANBUL - Yerel seçimlere giderken 28 Ekim’de İstanbul’da kadın konferansı gerçekleştireceklerini paylaşan Yeşil Sol Parti İstanbul İl Eşsözcüsü Beser Çelik, “Bütün demokratik kitle örgütleri olarak Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz. İstedikleri kadar kayyım atasınlar, halkın iradesini yok saysınlar. Biz en örgütlü şekilde süreci örmeye devam edeceğiz” dedi.    15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasıyla birlikte İçişleri Bakanlığı tarafından Halkların Demokratik Partisi (HDP) yönetimindeki Amed, Wan ve Mêrdîn büyükşehir belediyelerinin de aralarında bulunduğu 106 belediyeye kayyım atandı. Onlarca eşbaşkanın tutuklandığı, çok sayıda kişinin ihraç edildiği belediyelere ikinci kayyım ataması ise 19 Ağustos 2019’da gerçekleşti. Bu politikaların ardından ise kazanımların yeniden hayata geçirilmesi noktasında, 31 Mart 2024’te gerçekleşecek olan yerel seçimler büyük bir önem taşıyor. Yerel seçimler için çalışmalarına hız veren HDP ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti), bir dizi konferans ve çalıştay gerçekleştiriyor.   Yeşil Sol Parti İstanbul İl Eşsözcüsü Beser Çelik, yerel seçimlere giderken nasıl bir süreç izleyeceklerine dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.   Süreci örgütlülükle örecekler   Genel seçimlerin ardından yerel seçimlerin önem taşıdığını ifade eden Beser, yerel yönetimin halkın birebir içinde aktif rol aldığı ve temaslarını gerçekleştirdiği bir alan olduğunu dile getirdi. Beser, önceki süreçlerde kazanılan belediyelerde halkla birebir temasların gerçekleşmesi nedeniyle belediyelere iktidar tarafından kayyımlar atandığını belirtti. Kayyımların bölgede, halkta iradesizleşmeyi ve yok saymayı amaçladığını söyleyen Beser, “Kayyımlar tarafından yönetilen belediyelerden kimlere kaynak aktarıldığını, yereldeki halka hiçbir şekilde çözüm üretilmediğini, talebini karşılamadığını görüyoruz. Kayyım sürecinde en fazla kadınlar ve çocuklar mağdur oldu ve belediye hiçbir şekilde halkın yoksulluğuna çözüm üretmedi. Sistem, devlet, kolluk güçleri istedikleri kadar kayyım atasınlar, halkın iradesini yok saysınlar. Biz en örgütlü şekilde süreci örmeye devam edeceğiz” mesajını verdi.   ‘Kürt halkına kayyım ve tecrit politikası uygulanıyor!’   AKP-MHP iktidarının, seçimlere giderken militarist ve şiddet dilini kullanması ile saldırılarını arttırmasını değerlendiren Beser, iktidarın her zaman kaos ve savaştan beslendiğini vurguladı. Beser, “Militarist söylemleri ya da faşizan yaklaşımları ilk defa karşılaştığımız bir durum değil. Yerel seçimlere de kaos, savaş ve ötekileştiren bir anlayışla yaklaşılıyor. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, Kurdistan’daki bütün halkın üzerinde uygulanıyor. Yerel seçimleri alabilmek için Kürt halkı üzerinde kayyım ve tecrit politikası uygulanıyor. Oy kazanma adı altında bütün aygıtlarıyla Kürt’ü, demokratları, gençleri, kadınları ve Rojava’yı hedef alan bir anlayış var. Bütçeyi halkın ihtiyaçlarını gidermek için kullanmamasını bertaraf etmek için Kürt halkına, Rojava’ya yönelerek faşizan bir akıl öne çıkartılıyor. Onlar geçmişten bugüne kadar aynı anlayışla hareket ediyorlar. Ama bunların karşısında kadınlar, gençler, Kürt halkı, sol ve sosyalistler bir bütün olarak yerel seçimleri halkla bütünleştirecek olan adaylarla yürütecek. Bu halk hiçbir zaman geri adım atmadı, seçimlerde düşüncesini sandığa yansıttı. Bundan sonraki süreçte de yansıtacak” şeklinde konuştu.   Kadınların ‘mor çizgisi’ fark yaratıyor   Tüm bu saldırılar karşısında, 2004 yılından bu yana belediyelerde uyguladıkları ve kadınların “mor çizgisi” olan eşbaşkanlık sistemi ile yerel yönetimler gerçekleştirdiklerinin altını çizen Beser, “Bir kadın belediyeye gittiğinde, kadın bakışıyla bir temsiliyetinin orada olduğunu görmesi ve yerelin bu şekilde yönetilmesi fark yaratıyor. Eşit temsiliyeti ortaya çıkaramadığımızda erkek egemen zihniyetin yansıması olur. O zaman da kadınlar ve gençlerin kendisini orada bulabilmesi mümkün değil. Bundan dolayı eşbaşkanlık sistemi önemli. Eşbaşkanlık kadın mücadelesinin en büyük kazanımlarından biri. Yerel yönetimlerden bütün kurumlara kadar eşbaşkanlık sistemi olmazsa olmazımız. Eşbaşkanlık sistemi ile kadın kimliğini, cins bilincini açığa çıkarttı” dedi.   Özgün ve karma çalışmalarla yol haritası belirlenecek   HDP ve Yeşil Sol Parti’nin Silopîya’da (Silopi) Yerel Yönetimler Kadın Politikaları Çalıştayı gerçekleştirdiğini hatırlatan ve önümüzdeki günlerde de seçim çalışmalarına devam edeceklerini belirten Beser, “28 Ekim’de İstanbul’da yerel yönetimlerle ilgili kadın konferansı, 29’unda da karma konferans olacak. Kasım’ın sonunda da bütün illerde konferanslar olduktan sonra 2 gün merkezi konferans gerçekleştireceğiz. Yerel yönetimlerin genel analizleri yapılması gerekiyor. Sonuçta İstanbul ile Van’ın ihtiyacı aynı değil. Her bölgede yapılacak olan konferanslar ve merkezi konferanslar ile bundan sonraki yerel yönetimlerde nasıl sağlıklı bir politika izlememiz gerektiğinin yol haritasını belirleyeceğiz” sözleriyle çalışma takvimlerini paylaştı.   ‘Üçüncü Yol’ siyasetiyle ortak mücadele   Yerel yönetimleri güçlendirmenin yanında, “Üçüncü Yol” siyasetini güçlendirmek ve ortak mücadele hattını büyütmenin de hedeflediklerinin başında geldiğini vurgulayan Beser, “Ortak mücadele hattımızı belirlediğimizde, bu belediyelerden tutalım birçok alana yansıyacak. Kadın kırımı bu kadar yaşanıyorsa, yoksulluğu bu kadar derin yaşıyorsak bunun nedeni mücadelenin parçalı duruşundandır. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit halka yansıyan bir tecrittir. Bütün demokratik kitle örgütleri olarak Sayın Öcalan üzerindeki tecridin sadece kaldırılmasını değil, fiziki özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz. Bunun sağlanması, savaş politikasının bitmesi ve halkların bu ülkede kendini ifade etmesinin yollarını oluşturacaktır. Bunun için yoksulluk politikasına, kadın kırımına, ötekileştirilen bütün anlayışlara karşı ortak hareket etme zemininin oluşturulması açısından yerel seçimlerde yan yana gelmeyi esas almalıyız” ifadeleriyle tüm demokratik kesimleri ortak mücadele hattında yer almaya çağırdı.