ÖHD: Siyasi mahpuslara hukuki tecrit uygulanıyor 2023-10-11 13:13:41     ANKARA - ÖHD Ankara Şubesi Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde şartlı tahliyeleri engellenen kadın tutsaklara ilişkin yaptığı açıklamada, “İnfazda ayrımcılığın sakıncalarını ve hukuksuzluğunu defaten söyleyen kurumlardan biri olarak gelinen aşamada mevcut hukukun dahi dışına çıkılarak siyasi mahpuslara hukuksal tecrit uygulanmaktadır. Özgürlük hakları ellerinden alınmaktadır” dedi.    Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan 12 tutsak Mukaddes Kubilay, Zeynep Han Bingöl, Rozerin Kurt, Sabite Ekinci, Jiyan Ateş, Özlem Demir, Sedef Demir, Nedime Yaklav, Nejla Yıldız, Dilan Oynaş, Berin Sarı, Sermin Demirdağ, İdare ve Gözlem Kurulu tarafından “pişman olmaması”, “toplumla bütünleşmeye hazır olmadığı” gerekçeleriyle tahliyeleri engelleniyor. Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Hapishane ve Kadın Komisyonu, şartlı tahliye hakları elinden alınan kadın tutsaklara dair şubelerinde basın açıklaması gerçekleştirerek yayınladıkları rapora dikkat çekti. Açıklamaya Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) katıldı.   Siyasi mahpuslara ayrımcı hukuk   Avukat Hülya Yıldırım, rapora ilişkin basın açıklamasını okudu. Hülya, Covid -19 pandemisi gerekçe gösterilerek infaz kanununda birçok değişikliğe gidildiğini ama bu değişikliklerin siyasi tutsaklara uygulanmadığına dikkat çekti. Hülya, “Değişiklik sonrası 29 Aralık 2020 tarihinde yayımlanan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezi ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine dair Yönetmelik ile ‘iyi hallilik’ kavramı koşullu salıverme için bir şart haline getirilmiş ve bu değerlendirmeleri yapma yetkisi İdare ve Gözlem kurullarına bırakılmıştır. Bu kurullar yeni eklenen denetlenmesi mümkün olmayan soyut ve kişisel kriterleri siyasi mahpusların şartlı tahliyelerini engellemek için bir kısıtlama aracı haline getirmiştir. Kriterleri, kanuna uygun olmayan keyfi ve ayrımcı bir biçimde siyasi mahpusların aleyhine olacak şekilde değerlendirme haline getirmişlerdir. Hukuka aykırılık detayları komisyonumuzun hazırlamış olduğu raporda belirtilen bu değişiklikler, başta İnfaz kanunu olmak üzere Anayasaya, BM Kişisel ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne, BM Cezaevlerine İlişkin Asgari Standart Kurallara, AİHS’e, Avrupa Cezaevi Kurallarına aykırıdır” sözlerini kullandı.   ‘2021 yılından beri Sincan Kadın Cezaevi’nden hiçbir mahpus şartlı tahliye edilmedi’   Birçok tutsağın disiplin cezası olmamasına rağmen şartlı tahliyelerinin keyfi engellendiğini dile getiren Hülya, “Söz konusu düzenleme ise uygulamalarda daha da keyfi ve hukuksuz bir hal almıştır. Özellikle Sincan Kapalı Kadın Cezaevi'nde 2021 yılından bu yana hiçbir siyasi mahpusa şartlı tahliye hakkı kullandırılmamıştır. 9 Eylül 2023 tarihine kadar 14 kadın mahpusun koşullu salıverme tarihi gelmesine rağmen tahliye edilmediği tespit edilmiştir. Mahpusların şartlı tahliyeleri en az 2 ya da 3 kez ertelenmiştir. Erteleme gerekçeleri arasında; süren soruşturma dosyaları, disiplin cezaları, pişmanlık gösterilmemesi, toplumla bütünleşmeye hazır olunmaması gösterilmektedir. Birçok mahpusun disiplin cezası olmamasına ya da kaldırılmış olmasına rağmen bu kararlar verilmektedir. Aynı zamanda disiplin cezalarının ve soruşturmalarının fiili olarak iyi hal değerlendirmesinin parçası haline getirilmesi ile birlikte mahpusların ‘sudan gerekçelerle’ disiplin soruşturmaları ile karşılaştığı tespit edilmiştir. Semaver kirecini temizlemek için semavere limon koymak, şarkı söylemek, halay çekmek, slogan atmak,  fazla kitap okumak, dış kantinden alınan yeşillikleri sterilize etmek için yapılan sirkeler bu soruşturmalara ve cezalara dayanak yapılan fiillerdir” diye konuştu.    Her aşamada ihlal var   Açıklamanın devamında Hülya şunları söyledi: “Bu tespitlerle birlikte İdare ve Gözlem Kurullarının savcılık başkanlığında toplanmadığı, mevzuata göre değerlendirme sırasında bulunması gereken bakanlıklardan uzmanların yer almadığı anlaşılmıştır. Bu haliyle alınan kararların geçersiz olduğu buna dayanak yapılan şartlı tahliye erteleme kararların hukuksuz olduğu tartışmasızdır. Mahpuslar ve avukatları tarafından söz konusu iyi hal değerlendirme raporlarına yapılan itirazlar ise kes kopyala kararlar ile gerekçe gösterilmeden reddedilmektedir. Dosyaya kazandırılması istenen hiçbir belge ve talep yerine getirilmemektedir. Mahkemeler ve hakimlikler birer onaylama mercii gibi hareket etmekte ve mahpusların kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı başta olmak üzere gerekçeli karar alma hakları, adil yargılanma hakları ve masumiyet karineleri her aşamada ihlal edilmektedir.   Umut hakkı ihlal ediliyor   Belirsizlik, subjektif ve keyfilik içeren bu düzenlemenin suçludan değil suçtan hareket ettiği birlikte değerlendirildiğinde umut hakkının ihlal edildiği ve fiili olarak şartlı tahliye imkânının ortadan kaldırıldığı açık bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel affın tartışıldığı bu süreçte bizler halen mahpuslara tanınan temel bir hakkın hangi hukuka aykırılıklar ve keyfi uygulamalar nedeniyle ellerinden alındığını anlatma çabası içerisindeyiz ne yazık ki. İnfazda ayrımcılığın sakıncalarını ve hukuksuzluğunu defaten söyleyen kurumlardan biri olarak gelinen aşamada mevcut hukukun dahi dışına çıkılarak siyasi mahpuslara hukuksal tecrit uygulanmaktadır. Özgürlük hakları ellerinden alınmaktadır.   Mahpusların itaat edip etmediğine bakılıyor   Bunun sebebi ise; hukuksal ve insani olmayan, ayrımcı temellere dayanan düşüncelerle hareket edilerek getirilen uygulamalar ve onaylanan davranışlardır. Tahliyesi ertelenen, tahliye imkânı ortadan kaldırılan kişilerin disiplinsizliği olarak nitelendirilen, temizlik için yapılan sirke, fazla okunan kitap, çekilen halay, bir itiraz aracı, hak aramanın karşılığı olan slogan tam da insan olmanın, birey olmanın ve toplum olmanın gereklerindendir. İdarenin toplumla bütünleşmekten kastı kişinin toplumla uyumu, sosyalleşme becerisi değil,  itaat edebilir olup olmamasıdır.   Ayrımcı ve keyfi uygulamalara son verin   Sonuç olarak şartlı salıverilme bir haktır. Bu hakkın ise iki dudak arasında keyfi değerlendirmelere ve tutumlara, ön yargılara, hak anlayışına uymayan ayrımcı değerlendirmelere feda edilemeyeceği açıktır. Bir mahpusun da dediği gibi ‘30 yılı cezaevinde geçirmeyi tahayyül dahi edemeyenlerin’ bu kadar rahat ve keyfi, bu haksız kararları almasını kabul etmiyoruz. Çünkü 30 yıl, tam olarak 10 bin 957 gün, 12 saat ve ‘6 yıl daha kalsın ne olacak’ diyenlerin dediği 6 yıl ise 2 bin 167 gün ve 12 saat. Tüm bu sebeplerle Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi İdare ve Gözlem Kurulu üyeleri başta olmak üzere Cezaevi idareleri, İnfaz Hâkimlikleri ve Ağır Ceza Mahkemeleri ile tüm diğer uygulayıcıları hukuka ve insani değerlere uygun davranmaya, ayrımcı ve keyfi tutumlarına son vermeye davet ediyoruz.”