Yeni yaşam Demokratik Cumhuriyet fikriyatıyla mümkün! 2023-10-08 09:01:08     Rozerin Gültekin   İSTANBUL - Uluslararası komplonun boşa çıkarıldığını ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Demokratik Cumhuriyet fikriyatının sınırları aştığını vurgulayan HDK Eşsözcüsü Esengül Demir, “Sayın Öcalan kendi sözünü, fikrini topluma kendisi ifade etmeli. Çıkıp toplumla buluşmalı. Demokratik Cumhuriyet tezini de kendisi milyonlara aktarmalı ve hayata geçirme noktasında kendisinin katkısı olması gerekiyor” sözleriyle seslendi.   Halkları yok sayan, tek devlet, tek din ve tek dil anlayışı ile 100 yıldır varlığını sürdürmeye çalışan Cumhuriyet yönetimine karşı PKK Lideri Abdullah Öcalan, Demokratik Cumhuriyet fikriyatını ortaya koydu. 9 Ekim 1998’de uluslararası güçlerin desteği ile Suriye'den çıkarılmasıyla başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam eden uluslararası komplonun 25’inci yılında, Demokratik Cumhuriyet fikriyatı halklar tarafından büyük bir ilgiyle sahipleniliyor. Halkların, doğanın tahakküm altına alınmadan kendi özlerine uygun ve her topluluğun eşit, özgür, anadili ile hayat sürebileceği bir yaşam modelini kapsayan Demokratik Cumhuriyet fikriyatı bugün Kurdistan’dan Türkiye’ye, Ortadoğu’dan Afrika’ya dünyanın her yerinde halklar tarafından hayata geçirilmesi için büyük bir mücadele yürütülüyor. Özellikle 100’üncü yılını dolduran Lozan Antlaşması’nın yıl dönümünde de dünyanın dört bir yanında yapılan çeşitli etkinliklerde, Demokratik Cumhuriyet fikriyatının hayata geçirileceğinin altı çizildi.   Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Esengül Demir, Demokratik Cumhuriyet fikriyatına ilişkin JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.   ‘Türklük’ üzerine kurulan ‘cumhuriyet’ Osmanlı’nın ardından tek kimlik etrafında bir toplum inşa etmek üzere cumhuriyetin inşa edildiğini dile getiren Esengül, “Dünya halklarını tek bir rejim altında yönetmeye çalışan işçi ve emekçileri, halkların doğasını ve toprağını sömüren bu imparatorluk rejimlerine karşı yürütülen mücadelenin ardından 19’uncu yüzyıldan itibaren imparatorlukların dağılarak yeni rejimlerin kurulması ile birlikte özgürlük ve eşitlik talebi yükseliyor. Birinci Dünya Savaşı ve öncesindeki paylaşım savaşları Osmanlı İmparatorluğu’nun da dağılmasına vesile oldu. İmparatorluktan geriye kalan, bugün içinde bulunduğumuz coğrafyayı da kapsayan alan için yeni bir hikaye, ulus kurulması gerekiyordu. O dönemin inşacıları da Türklük üzerinden yeni ulus, kimlik, hikaye oluşturdular. Birinci Cumhuriyet denilen 1923’teki ilk parlamentoda, bu topraklardaki bütün halkları kapsayan ve temsiliyetinin de yer alacağının vaadi ile bir araya gelen parlamentoydu. Fakat sonrasında Türklük Sözleşmesi çerçevesinde yeni ülke kurmak ülküsüyle yola çıkanların, uluslararası güçlerle de anlaşarak bütün kimlikleri ve ortak ülke kurmak vaadiyle yan yana gelmişleri tasfiye etti” sözlerini kullandı.   Katliamlar coğrafyasından Üçüncü Yol’a…   Cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden geçen 100 yıl içerisinde halklara karşı tasfiye hareketi gerçekleştirildiğini söyleyen Esengül, cumhuriyetin ilanı ve sonrasında inkılaplar diye tanımlanan süreçle yeni bir toplumun inşa edilmeye çalışıldığını ifade etti. Esengül, “Bu toprakların ve coğrafyanın gerçekliğine aykırı bir yapılanma. Cumhuriyet farklı düşünceleri, inançları, toplum kesimlerini yok etmek üzerine kuruldu. Buna karşı çıkan, dar, tek kimlikçi yapıyı reddeden, kendi kimliğini, varlığını savunan yapılara karşı katliam ve saldırı politikalarını gerçekleştirdi” dedi. En büyük katliama uğrayan coğrafyanın ise Kurdistan olduğunun altını çizen Esengül, “Ama sadece Kürtler değil, Batı ve Orta Karadeniz’de yer alan Ermeniler ve Rumlar, Güney’de yer alan Süryaniler, Ege'de yer alan Rumlar, Türkiye’nin bütünlük coğrafyasında kimliğini yaşatma mücadelesi yürüten bütün halklara karşı bu politikasını sistematik bir şekilde sürdürdü. Biz Üçüncü Yol’un fikriyatını savunanlar olarak Demokratik Cumhuriyet tezimiz var. Bunu hayata geçirmeye çalışıyoruz” yorumunu yaptı.   Fikriyattan korkuyorlar!   Cumhuriyetin yönetimine karşı PKK Lideri’nin geliştirdiği Demokratik Cumhuriyet fikriyatının, halkların kendi varlıklarını, kültürlerini ve dillerini koruyarak bir arada yaşamasını mümkün kıldığını vurgulayan Esengül, “Kimsenin kendinden taviz vermeden, kendisini değiştirmeden, bir arada, kolektif, yerelden örgütlenen, kendi hayatlarına dair kendi kararlarını vererek yaşaması mümkün. Hem doğayı hem insanı esas alan başka bir yaşam mümkün” şeklinde konuştu. Rojava’nın ise buna bir örnek olduğunu kaydeden Esengül, “Orada da oluşturulmaya çalıştırılan yapı Ortadoğu’yu şekillendirmeye çalışan güçler açısından bir tehlike olarak görülüyor. Demokratik Cumhuriyet konfederal yapı bütün halkların bir arada yaşayacağı doğanın, kadının, emeğin, inançların, halkların özgürlüğü diye tarif ettiğimiz ve bir arada yaşamasının mümkün olduğu, kimsenin kimseye tahakküm etmediği bir yaşam formu. Bu da kapitalist sistemlerin tam da arzulamadığı bir şey. Bu tezin toplumlar tarafından kabul edilmesinden dolayı oluşan bir öfke var” sözlerini kullandı.   ‘Sayın Öcalan’ın fikirlerini tecrit altına alamıyorlar!’   Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği bu fikriyata karşı 24 yıldır İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecrit politikası uygulandığını belirten Esengül, “Sayın Öcalan’ın ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında tutulması, fikriyatın halklara ulaşmasının önüne set çekilmesi de bunun içindir. Fikrini belki tecrit alamazlar ama kendisini tecrit altına alarak fikrinin yaygınlaşmasının ve halklar tarafından hayata geçirilmesinin önünde bir engel konulmuş oluyor” diye konuştu. Uluslararası komplo ile birlikte inşa edilen “özel tecrit yöntemi” uygulandığını ancak tüm engellemelere rağmen Demokratik Cumhuriyet fikriyatının tüm dünyaya yayıldığını vurgulayan Esengül, komplonun boşa çıkarıldığını sözlerine ekledi. Kürt sorununun yalnızca Türkiye ve Ortadoğu ile sınırlı olmadığını dile getiren Esengül, şunları söyledi: “Dünyada artık bir ana mesele haline geldi. Özgürlük mücadelesi dünyanın başka yerlerinde halkalara ilham oluyor. Sadece sorun değil, sorunun çözümü olan paradigma da dünyaya yayıldı.   Çözüm ortak mücadele hattında   Bizim dışımızda dünyanın her yerinde mücadele eden milyonlar, emekçiler, kadın mücadelesini yürütenler var. Bütün bu iktidarları zorlamanın ve sıkıştırmanın yolunun ortak örgütlü mücadeleden geçtiğini unutmamamız gerekiyor. Bu kutuplaşmanın karşısında tam tersine Kürt halkının mücadelesinin yanında yer almak, emek, doğa ve Kürt halkının özgürlük mücadelesini birleştirmek gerekiyor. Türkiye’deki bütün devrimci ve demokratlar, belki de cumhuriyetin daha demokratik, daha birleştirici olduğunu düşünen Kemalistlerin de yeni dönemde yaşamları tehlike altındadır. O yüzden demokratik bir ülkenin hepimizin ihtiyacı olduğunu bilen bir yerden, ortak mücadele araçlarında buluşmak gerekiyor.”   Ödevleri topyekün mücadele   25’inci yılında, uluslararası komplonun farklı şekillerde uygulanmaya devam ettiğinin altını çizen Esengül, “Komplo sadece Sayın Öcalan'ın tecrit altına alınmasıyla sonuçlanmış bir şey değil. Paradigmanın da tecrit altına alınması, hayata geçmemesi için uluslararası güçler bugün çok daha saldırgan bir şekilde hareket ediyor. Güney Kurdistan, Rojava ve Türkiye’deki HDP, HDK ve bütün bileşenlerine dönük sürdürülen siyasi soykırım politikaları, Kürt halkının verdiği özgürlük mücadelesine karşı saldırı, Sayın Öcalan'a tecrit politikası uygulanması, siyasetçilerin cezaevinde tutsak kalması, Kobanê Kumpas Davası, tutsakların infazlarının yakılması uluslararası konseptin bir sonucu. Dolayısıyla bizim kendimizi yeniden toparlamaya, gözden geçirmeye ve bütün halkları iktidara karşı topyekün mücadeleye yöneltmek gibi bir ödevimiz var” sözleriyle seslendi.   ‘Abdullah Öcalan toplumla buluşmalı!’   Demokratik Cumhuriyet fikriyatı kapsamında yıllardır çalışmalar gerçekleştirdiklerini ve bu fikriyatın sınırları aştığını aktaran Esengül, “Hukuk çiğnenerek Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü tecrit altına alınmış durumda. Bunun daha fazla bilince çıkarılması, kamuoyu gündemine taşınması gerekiyor. Burası sanki konuşulmaması gereken yasaklı bir bölge gibi sistem bunu bilinçli olarak yapıyor. Toplumun bu korku duvarlarını yıkarak, tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğün sağlanması için kamuoyunu zorlamalı. Sayın Öcalan kendi sözünü ve fikrini topluma kendisi ifade etmeli. Çıkıp toplumla buluşmalı, kamuoyuna kendi görüşlerini ifade etmeli. Demokratik Cumhuriyet tezini de kendisi milyonlara aktarmalı ve hayata geçirme noktasında kendisinin katkısı olması gerekiyor. Paradigmanın yaşam bulabilmesi için de düşünsel, felsefik ve örgütsel bir mücadele gerekiyor” ifadelerini kullandı.