‘Cezaevindeki ihlallere karşı sessizlik kırılmalı’ 2023-10-07 09:02:42       Melike Aydın   İZMİR - Cezaevinde hastalanan ve tahliye edilmediği için hayatını kaybeden Yılmaz Özalp, için hukuk mücadelesi veren İHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı cezaevlerindeki hak ihlallerine karşı toplumdaki sessizliğe işaret ederek korku ikliminin kırılması gerektiğini söyledi.   Hasta tutsak Yılmaz Özalp, İzmir Şakran 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutukluyken 5 Ağustos’ta geçirdiği kalp krizi sonucu kaldırıldığı Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti. “Örgüt propagandası” ve 1 Ocak 2022’de “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklanan ve 1 yıl 7 ay ceza verilen Yılmaz. Nisan ayında kalp krizi geçirmiş ve anjiyo olduktan 2 gün sonra tekrardan cezaevine götürülmüştü. Hastanede tedavi olma talebi cezaevi yönetimi tarafından tahliye olmasına az kaldığı gerekçesiyle reddedilen Yılmaz, 5 Ağustos’ta durumunun ağırlaşması sonrasında hastaneye kaldırıldı ve 58 gün yoğun bakımda kaldı ancak hayatını kaybetti.   Hasta tutsak Yılmaz’ın ve ailesinin maruz kaldığı hak ihlallerine karşı hukuk mücadelesini İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi devam ettiriyor. Yılmaz’ın cezaevi koşulları nedeniyle hastalandığını ve tahliye edilmediği, tedavi hakkı sağlanmadığı için hayatını kaybettiğini ifade eden dernek eşbaşkanı Zilan Gümüş, cezaevlerinde sadece Adli Tıp Kurumu (ATK) raporlarının dikkate alındığını, savcıların uzmanı olmadığı alanda takdir hakkına sahip olmasının da hak ihlali yarattığına işaret etti. Cezaevindeki hak ihlallerine karşı toplumdaki sessizliğin de payı olduğuna dikkat çeken Zilan, ülkedeki korku ikliminin kırılması ve insan onuruna yakışır bir yaşamın sağlanması için birlikte mücadele edilmesi gerektiğini ifade eti   ‘Tutsak ve ailesi kötü muameleye maruz kaldı’   Ailesi Yılmaz’ın cezaevine girerken hiçbir sorunu olmadığını söylediğini belirten Zilan, cezaevinin ağır tecrit koşulları, yemeklerinin ve cezaevi koşullarının yarattığı psikolojik ortamının hastalanmasında etkili olduğunu ifade etti. Hastaneye ilk kaldırıldığında ailesinin Yılmaz’ı görebilmek için savcılıktan ve cezaevi yönetiminden izin alması gerektiğini ifade eden Zilan, “İlk seferinde kelepçeli şekilde hastane odasında tutulduğunu görüyorlar. Biz o aşamadan sonra savcı ile görüştük, çeşitli yerlere müracaat ettik ‘zaten bilinci kapalı bir hasta nasıl kelepçeli şekilde tutuyorsunuz, bu insan onuruna aykırı ve durumu giderek kötüye gidiyor. İnfazı ertelenmesi lazım’ dedik. İstanbul’daki ATK’den cezanın ertelenmesine dair raporun alınması gerekiyor. Tek merci ATK, onların verdiği raporla erteleniyor. ATK raporunun gelmesi uzun sürdü. Rapor geldikten sonra infazı ertelendi. Tedavisi kaldığı hastanede devam etti” şeklinde konuştu.   ‘Tahliye kararına rağmen hastane görüşü için savcılık izni’   Yılmaz’a ve ailesine diğer hastalardan farklı olarak hasta ile ilgilenmeme aileye bilgi verilmemesi gibi kötü muamelelerle karşılaşıldığını belirten Zilan, “Aile ilk kaldırıldığında haliyle Yılmaz Özalp’ı görmek istiyor. Büyük acıları var. Savcıdan izin istenmesi için Aliağa’ya gidildi, tekrar gelindi ve bunların bir gün içinde olması gerekiyordu. Normalde yoğun bakım hastaları yakınlarıyla haftada bir gün görüştürülüyor ama infaz ertelenmesine rağmen savcıdan tekrar tekrar izin almak durumunda kaldık” ifadelerini kullandı.   ‘Sadece ATK raporları dikkate alınmamalı, savcılar takdir hakkına sahip olmamalı’   Tüm ülkenin tecrit altında olduğunu ve tutsaklara sağlık, yaşam hakkı gibi temek hakların dahi verilmediğini ifade eden Zilan, yalnız başlarına yaşamlarını sürdürememelerine rağmen Adli Tıp Kurumları cezaevinde kalabilir raporları doğrultusunda cezaevlerinde tutulduklarını belirtti. Hasta tutsakların durumunun basit tedbirlerle iyileştirilebileceğini dile getiren Zilan, “Fakat devletin izlediği politikalarla bu pek mümkün olamıyor. Sadece ATK raporları dikkate alınıyor. Tam teşekküllü devlet hastanelerinin, üniversite hastanelerinin verebileceği raporlar doğrultusunda da hasta mahpusların infazının ertelenmesi veya durdurulması sağlanabilir. Hasta mahpuslar ailelerinin yakınındaki hastanelerde tedavi edilebilir, tedavi devletin sağlayacağı sigortadan karşılanabilir. Savcının takdir yetkisine bırakılmaması gerekir. Ortada hastalık durumu var ama kişinin infazının ertelenmesi savcının yetkisi ile olabiliyor. Bu çelişik bir durum çünkü savcının söz sahibi olabileceği bir alan değil” dedi.   ‘Sessizlik ve korku iklimi kırılmalı’   Yılmaz’ın kötü cezaevi koşulları, temel insan haklarının sağlanmaması nedeniyle hastalandığını ve hastaneye götürülmediğini belirten Zilan, Yılmaz’ın göz göre göre hayattan koparıldığını ifade etti. En temel insan haklarının ülke genelinde çiğnendiğini söyleyen Zilan, şunları belirtti: “Sessizliğin ve üzerimize düşen görevi yapmıyor oluşumuzdan kaynaklı rahatlıkla haklarımız elimizden alınıyor. Ülkenin geneline sirayet etmiş sessizlik ve korku iklimi var. Bizler içerdekiler, sesini çıkaramayan kesimler için haklarımızın geri verilmesi için birlikte bir mücadelenin içinde olmalıyız. Bu korku iklimini dağıtmamız ve dik bir duruş sergilememiz gerekir. Bu kişi kurum zümre ayırt etmeksizin insan onuruna yaraşır bir yaşamı inşa etmek için bir araya gelmekle mümkün olur.”    ‘Hukuk mücadelesi sürüyor’   Yılmaz’ın ailesinin müracaatı sonrasında cezaevi yönetimi hakkında Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve İzmir Valiliği’ne başvurularda bulunduklarını ancak henüz dönüş alamadıklarını belirten Zilan, hukuk mücadelesine devam edeceklerini söyledi. Zilan, son olarak da “Ülkenin her yerinde her gün acı bir haber alıyoruz. Bu acı haberi illa bizim yaşamamız gerekmez. Çevremizdeki insanların acısına sessiz kalınmaması gerekiyor. İnsan hakları için, insan onuruna yaraşır bir yaşam için hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.