İHD İç Anadolu Bölgesi Cezaevi Raporu’nu açıkladı 2023-02-02 14:05:41       ANKARA - İHD Ankara Şubesi, “İç Anadolu Bölge Cezaevleri” başlıklı yıllık raporuna göre, 2022 yılı içerisinde en az 78 tutsağın yaşamını yitirdiğini, bunların 2’sinin kadın ve 2’sinin de çocuk olduğunu duyurdu.    İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Hapishaneler Komisyonu, İç Anadolu Bölgesi’ndeki cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini içeren 2022 yılına ait raporunu açıkladı. Raporu, İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen, İHD Ankara Şube Hapishaneler Komisyonu üyesi avukat Ümit Can Akbulut ve avukat Mahir Uslu okudu. Rapor, İHD Ankara Şubesi’ne doğrudan gelen başvurular, avukatların cezaevlerine yaptıkları ziyaretler, gönderilen mektuplar ve ailelerle yapılan görüşmelerden derlenen ihlaller sonucunda hazırlandı. Rapora göre, 2022 yılı içerisinde cezaevlerinde en az 78 tutsak yaşamını yitirdi.   Cezaevlerindeki ölümler   36 tutsağın hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtilen raporda, 6 hasta tutsağın da yaşamını yitirmeden çok kısa süre önce tahliye edildikleri ve 1 tutsağın ölüm nedeninin bilinmediği kaydedildi. 16 tutsağın ise intihara sürüklendiği belirtildi. Cezaevi koşullarına ilişkin başlatılan açlık grevleri ve ölüm oruçlarına da raporda yer verildi.   Sağlık hakkı   Cezaevlerinde 651’i ağır olmak üzere en az bin 517 hasta tutsağın bulunduğuna dikkat çekilen raporda, İç Anadolu Bölgesi cezaevlerinde en az 150 tutsağın sağlık hakkının ihlal edildiği vurgulandı. Hak ihlallerinden bazıları şu şekilde: “Tek kişilik bölmeli nakil araçları ile hastane sevkleri yapılmaktadır. Bu durum özellikle astım, epilepsi ve ağır hastaları olumsuz etkilemekte, risk teşkil etmektedir. Adli Tıp Kurumu tarafından, tam teşekküllü hastane ve üniversite hastaneleri tarafından ‘hapishanede kalamaz raporları’ kabul edilmemiş ve ağır hasta mahpusların infazları ertelenmiştir. ATK bu kararlarda tıbbi ve etik ilkelerin dışında politik karar süreci yürütmektedir. Sincan Kadın Kapalı Hapishanesinde yüzde 85 engelli olan ve ağır MS hastası olan bir kadın mahpus cezaevinde kalabilir raporu verilerek Sincan Kampüs hastanesinde tutulmaktadır.”   İşkence ve kötü muamele   Geçtiğimiz yıl İç Anadolu Bölgesinde en az 73 tutsağın işkence veya kötü muameleye maruz kaldığının belirtildiği raporda, “Adalet Bakanlığı’nın bu konudaki verileri paylaşmaması, hapishanelerle haberleşmenin sürekli olarak engellenmesi, haberleşmenin sıkı bir biçimde denetlenmesi, özellikle taşra hapishanelerinden haber alma konusunda yaşanan güçlükler, adli mahpusların yaşadıklarını basına, yetkili makamlara ve insan hakları örgütlerine (çoğunlukla) iletmemesi nedeniyle işkence ve kötü muameleye maruz kalan mahpus sayısının belirtilen sayının çok üzerinde olduğunu ortaya çıkarmaktadır” denildi.   Sevk ve sürgünler   En yoğun hak ihlallerinin yaşandığı başlıklardan birinin sürgün ve sevkler olduğuna dikkat çekilen raporda, sevklerden çok kısa süre önce tutsakların bilgilendirildiği ve bazen hiç haber verilmeden sevklerin gerçekleştiğine dikkat çekildi. Raporda, sürgün edilen tutsakların eşyalarının kendisine teslim edilmediği, ayrıca çıplak aramaya maruz bırakıldığı belirtildi.   Raporda, sonuç ve öneriler ise şöyle sıralandı:    “*Ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunda; mahpusların hakları ile ilgili oldukça gelişmiş standartlar olmasına karşın mahpuslar ilgili hakları ve düzenlemeleri doğrudan kullanamamakta, tutuldukları yerlerde bulunan yetkililer aracılığı ile ancak kullanabilmektedir. Yetkililer, hapishane müdürleri, kaynağını uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve Anayasa’dan alan yasal düzenlemelere aykırı işlemler ve uygulamalar yapmaktadır. Bu durum mahpuslarda, ailelerinde, avukatlarında ve insan hakları örgütlerinde hapishane sistemine ilişkin ciddi güvensizlikler oluşturmaktadır. Bir bütün olarak bu saptamalar, hapis cezalarının infazında özgürlüğünden yoksun bırakılmanın kendi başına yeterli bir ceza olduğu gerçeğinin göz ardı edildiği ve gerek hapishanenin fiziksel koşulları ve gerekse uygulanan rejimin, çekilmekte olan cezanın şiddetini daha da arttırdığını göstermektedir. Mahpusluğun bu “ağırlaştırılmış” koşullarını etkin biçimde denetleyecek bir mekanizma bulunmamaktadır. Mahpusun avukat görüşü, arkadaş görüşü ve aile görüşlerinden mahrum bırakılması, yine dışarıyla iletişim bağı olan telefon, faks ve mektup hakkının engellenmesi gibi uygulamalar insanlık onuruna aykırı uygulamalardır. Mahpusun işkence ve onur kırıcı ceza işlemlerine maruz bırakılması demektir.   *BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 10. maddesinde açık bir şekilde ‘Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir’ denilmektedir. Yine BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensiplerin 1. maddesinde; ‘Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır’ denilmektedir. Oysa İç Anadolu Bölgesi’ndeki cezaevlerinde insanlık onuruna yakışır muamele yapılmamakta ve mahpuslar şiddet, hakaret ve kötü muameleye ve hak ihlallerine maruz kalmakta, hasta olanların tedavileri aksatılmakta, iletişim ve bilgi edinme hakları engellenmektedir.   *Cezaevlerinde son dönemlerde artış gösteren işkence-darp vakalarına son verilmeli, sorumlu olan kişiler hakkında soruşturma açılmalı ve cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Mahpuslara yapılan işkence, onur kırıcı ve kötü muameleler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile yasaklanmıştır. Madde3: İşkence Yasağı. Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tâbi tutulamaz.   *Hapishanelere bağımsız sağlık kurumlarının girmesine ve inceleme yapmasına izin verilmelidir. Hapishanelerin denetiminde başta meslek kuruluşları ve insan hakları örgütleri olmak üzere ilgili kuruluşların yer alacakları şekilde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.   * AİHS’in 14. maddesinde düzenlenen ‘Ayrımcılık Yasağı’ ilkesine göre ‘Bu Sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.’   * Hakkında yasaklama, toplatma kararı olmayan gazetelerin hapishanelere alınmasının önündeki engeller kaldırılmalı ve temini sağlanarak gazeteler mahpuslara verilmelidir. Recep Bekik ve diğerlerinin AYM’ye başvuruları (2016/12936): AYM, 27.03.2019 tarihinde ücreti ödenmiş, hakkında toplatma kararı olmayan süreli yayınların verilmemesinin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ‘ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini’ karar vererek şikâyetçilere 500 TL tazminat ödenmesine hükmetmiştir.   *Ailelerinden uzakta olan mahpusların, maddi koşullar ve hastalıklar nedeniyle gelemeyen ailelerine yakın cezaevlerine nakil talepleri kabul edilmelidir.   * Cezaevlerinde meydana gelen intihar vakalarının önüne geçmek için mahpusları ruh ve bedensel bütünlüklerine yönelik tehditler ortadan kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır uygulamalar geliştirilmelidir. Gerekli önlemi almayan ve etkisi olan kişiler varsa etkin soruşturmalar yapılmalı ve yaptırımlar uygulanmalıdır.   * Yeterli ve sağlıklı beslenmek temel insan hakkıdır. Sağlık sorunları olan mahpuslar, doktorlarca reçete edilmiş yiyecekleri alma hakkına sahiptirler. Cezaevi idareleri tarafından hasta tutuklu veya hükümlülere diyete uygun yemek sağlanmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ebedin Abi/Türkiye (B.No: 10839/09, 13.3.2018) bireysel başvurusunda hasta tutuklu veya hükümlüye diyete uygun yemek sağlanmaması ile ilgili olarak insanlık onuruyla bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine hükmetmiştir.    * Hapishanelerdeki sağlık personeli sayısı arttırılmalıdır. Hastaların havasız, kışın soğuk, yazın sıcak ringler ile hastaneye sevk edilmesi, hastane önlerinde ringler içerisinde saatlerce bekletilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Ağır hastaların ring araçları ile değil ambulansla hastanelere sevki sağlanmalıdır. Tek kişilik ring aracı tamamen kaldırılmalıdır.   * Hastaların revire çıkarılmaları, hastaneye sevkleri hızlandırılmalıdır. Teşhis, tedavi ve kontrollerinin uzman hekimler tarafından yapılması sağlanmalıdır.   * Kelepçeli muayene ve tedavi yöntemi uygulamasından vazgeçilmelidir. Bu uygulama nedeniyle birçok hasta mahpusun tedavisi yapılamamaktadır.   * Uluslararası ve ulusal kanunlardan da anlaşılacağı üzere, mahpusların yeterli tıbbi yardım görme hakları mevcuttur. Bununla birlikte, mahpuslar insanlık onuruna saygılı bir biçimde muamele görme ve yaşama hakkına sahiptir. Fakat büyük bir sorun olan ve kamuoyunun vicdanını kanatan hasta mahpusların yaşamış oldukları sorunlar çözüm üretilmeden ortada durmaktadır. Teşhis ve tedavisi yapılmadan adeta işkence çektirilen, hapishanede hayatını kaybeden ya da ölümüne ramak kala bırakılıp kısa sürede hayatını kaybeden insanların olduğu bir toplum, adalete olan inancını da kaybeder. Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların acil ve kalıcı tedavileri yapılmalı, hapishane koşullarında tedavisi yapılamayan/yapılmayan hasta mahpusların da acilen infazları durdurulmalıdır.”