Gazeteci Sinûr Rahmen: Kürt Arap diyaloğu sorunları çözer 2021-12-24 09:05:13   Sema Çağlak   HABER MERKEZİ - Bağdat’ta düzenlenen “Başarılı Bir Kürt Arap Diyaloğuna Doğru” kongresini değerlendiren gazeteci Sinûr Rahmen,  bu kongrenin Irak’taki  halklar için önemli olduğunu vurgulayarak, bu tür çalışmaların derinleştirilmesi durumunda Kürt sorunu ve diğer sorunların çözülebileceğini söyledi.    Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde 10 Ekim’de yapılan erken genel seçim sonuçlarının açıklanmasından sonra koalisyon arayışları için taraflar arayışa geçti. Ancak hala hükümet kurulmuş değil. Bir taraftan siyasi ve ekonomik kriz diğer taraftan da Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırıları devam ederken, 11 Aralık’ta Bağdat’ta 100 aşkın kişinin katılımı ile “Başarılı Bir Kürt Arap Diyaloğu’na Doğru” kongresi gerçekleştirildi.     Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde yaşanan gelişmelere ilişkin gazeteci Sinûr Rahmen, sorularımızı yanıtladı.    * Irak merkezi hükümeti ve Federe Kürdistan Bölgesi hükümetinin savaş ve ekonomik krizi derinleştiren politikaları bölgenin en temel sorunları olarak yansıyor ve tüm toplumu etkiliyor. Siz bölgedeki siyasi gelişmeleri ve topluma yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?   Özellikle 2021 yılında Federe Kürdistan Bölgesi’nde halk birçok sorun yaşadı ve tüm toplum bundan etkilendi.  Bunlardan biri de Irak parlamento seçimleri idi. Iraklılar ve Kürdistanlılar temsilcilerini parlamentoya göndermek istedi. Ancak halk seçimlerden yana umutlu da değildi.  Halkın mevcut iktidar ve siyasilere inancı kalmamıştı ve bu yüzden de büyük oranda sandığa gitmedi.    Ekonomi ve göç sorunu   Yine üzerinde konuşulan en temel sorunlardan biri de ailelerin ve gençlerin göç etme sorunuydu. Kötü ekonomik koşullar ve krizden dolayı Kürdistan Bölgesi artık geleceğini göremiyor. Siyasetteki krizin halkı çok etkilediğini görüyoruz. Bu bölgede durum çok kötü. Suç oranı artmış, şiddet çok artmış durumda. Bu, aileleri çok etkiliyor. Mülteci sorunu artık uluslararası bir sorun halini almış ki sizler de Belarus ve Polonya sınırındaki mültecilerin durumunu yakından takip ediyorsunuz, görüyorsunuz.    Öğrencilerin duruşu önemli   Özellikle öğrenciler mevcut sistemden rahatsız, bölge yönetiminin yönetme tarzını yanlış görüyorlar. Öğrenciler hükümetten koşullarının düzeltilmesini istiyor. Bunun için de siyasetçilere ve Kürdistan hükümeti yetkililerine birçok rapor yazdı. Yine gençler dışarıdan gelen firmalardan şikayetçiler ve krizin nedeninin dış ilişkiler olduğunu söylüyorlar. Öğrencilerin tepkilerini iktidarın göz önünde bulundurması gerekiyor. İktidar ilk günden bu yana öğrencilerin eylemlerinin önünü iki yöntemle almak istedi. Birincisi güvenlik güçleri ile öğrencileri korkutmak istediler ve sokaklardan çekilmelerini sağlamaya çalıştılar. Eylemlerde yaklaşık olarak 600-700 öğrenci gözaltına alındı. İkincisi de siyasi partilere bağlı provokatörler aracılığı ile kurum ve kuruşların yakılması ve güvenlik güçlerine yönelik şiddet ile öğrencilerin eylemlerdeki amaç ve hedeflerini saptırmaya çalıştılar. Öğrenciler sadece kendi haklarını talep etmiyor aynı zamanda Güney Kürdistan’da 30 yıldır devam eden iktidarı kabul etmiyor. Öğrencilerin duruşu etraflarına da moral kaynağı oluyor. Yine genç kadınların katılımı ve öncülüğünün unutulmaması gerek.     “Uluslararası güçlerin de bölgede savaş ve krizin devam etmesi için DAİŞ’e karşı sessiz kaldıklarını görüyoruz. Bu şekilde Kürtlerin kendi evlerinde topraklarında huzur içinde yaşamalarını istemiyorlar.”    * Son zamanlardaki DAİŞ saldırıları karşısında Federe Kürdistan Hükümeti, Irak merkezi hükümeti ve uluslararası güçlerin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?   Bu iç sorunların yanı sıra, Kürdistan Bölgesi, Irak’taki yolsuzluklar da Kürdistan Bölgesi’nin durumunu giderek kötüleştiriyor. Türk devletinin işgal saldırıları, İran’ın siyasi çevreler üzerindeki müdahaleleri var olan durumu daha da olumsuzlaştırıyor. İran devleti nasıl ki Irak’ta etkili olmaya çalışıyor, Türk devleti de birçok farklı yol ve yöntemle bölgede amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyor. Türk devleti, Kürdistan Bölgesi’ne yine Medya Savunma Alanları’na Zap, Metina, Avaşin bölgelerine, Kandil’e saldırılar düzenliyor. Biliyoruz ki DAİŞ bu durumdan faydalanıyor ve Musul, Şengal ve Maxmûr’a saldırıyor. İktidar güçleri de halkı DAİŞ ile korkutuyor ve bu konuda gündem oluşturuyor. Son zamanlarda DAİŞ’in bittiğine yönelik propaganda yapıyordu. Ama görüyoruz ki DAİŞ senaryosunu tekrar devreye sokuyorlar. Her ne kadar peşmerge ve Irak ordusunun DAİŞ bitirme hamleleri olduysa da merkezi bir koordinasyon oluşturulmadığı ve peşmergelerin bir parti gibi hareket etmesi ve aynı zamanda Irak güçlerinin de bu konuda sorumlu davranmaması yüzünden DAİŞ’in bitirilmesi istenmedi. Uluslararası güçlerin de bölgede savaş ve krizin devam etmesi için DAİŞ’e karşı sessiz kaldıklarını görüyoruz. Bu şekilde Kürtlerin kendi evlerinde topraklarında huzur içinde yaşamalarını istemiyorlar.    “KDP Türk devletinin amaçları doğrultusunda Roj ve Zerevan güçlerini kullanıyor.  Bu çok tehlikeli bir durum. Eğer özgürlük güçleri zayıf düşerse bu Türk devletinin amacının gerçekleşmesi anlamına gelir ve işgal daha da derinleşir.”   * Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz? KDP ve YNK’nin tutumu nasıl değerlendirilebilir?   8 ayı aşkın süredir Türk devletinin bölgeye yönelik saldırıları var. Türk devleti yukarıda belirttiğim 3 bölgeyi işgal etmek için Güney Kürdistan’a girdi. Burada propaganda ile Garê yenilgisinin de üzerini örttü. Ama Türk devletinin 8 ayı aşkın süredir Güney Kürdistan’da tüm savaş kurallarını çiğneyerek, kimyasal silahlar kullanarak, halkı hedef alarak, coğrafyayı yakarak, doğayı talan ederek saldırdığını görüyoruz. Bu saldırılardaki amacı sınır hatlarını işgal ederek Güney Kürdistan’ın her yerini de işgal etmek istedi. Ancak bu süre içinde Türk devleti büyük bir kırılmayı da yaşadı ve yenilgisini saklamaya çalışıyor. Fakat KDP Kürdistan Parlamentosu’ndan tutalım tüm bakanlara, bölgedeki yetkililere yine resmi kurum ve kuruluşlara kadar kendi kontrolüne almış ve bu Kürdistan Bölgesi için büyük bir tehlike oluşturmuş durumda. Kuşkusuz burada Irak merkezi hükümetinin sessizliği önemli bir rol oynuyor. KDP kendi egemenliği altındaki bölgelerde birçok yol ve yöntemle Türk devletine yardım ediyor. Kendi güçlerini gerilla alanlarının yakınlarına yerleştiriyor ve köylerin boşaltılması işbirliğine örnektir. Bu şekilde KDP Türk devletinin işgalciliğini kolaylaştırıyor.    Büyük bir tehlike var   Yine KDP’nin gerillaya doğrudan saldırıları var. Bilindiği gibi Ağustos ayında Xelifan’da gerillalar KDP eliyle katledildi. Maalesef KDP Türk devletinin amaçları doğrultusunda Roj ve Zerevan güçlerini kullanıyor.  Bu çok tehlikeli bir durum. Eğer özgürlük güçleri zayıf düşerse bu Türk devletinin amacının gerçekleşmesi anlamına gelir ve işgal daha da derinleşir. KDP bunların yanı sıra parlamentoda da diğerlerinin ses çıkarmaması için çaba sarf ediyor. Parlamentoda Türk devletinin işgal ve saldırılarına karşı bir komisyon kurulmasını istiyoruz. KDP’nin DAİŞ ile de işbirliği var. Son zamanlarda buna tanık olduk. KDP ve YNK arasında büyük tartışmalar yaşandı. Qereçox dağında yaklaşık 10-15 köy var şimdi yüzlerce DAİŞ çetesi buralara yerleşmiş durumda. Burada halk büyük bir tehlike ile karşı karşıya.    YNK’nin dile getirdiği bir şey, KDP’nin Qereçox’ta peşmergelere DAİŞ’e karşı savaşmama talimatı vermesiydi. KDP buralarda DAİŞ’in bitmesini istemiyor. Yine gördük ki DAİŞ çeteleri buradan Maxmûr ve Şengal’e yöneldi. Yine Kerkük’te de Türk devleti ile böyle bir işbirliği içinde olduğunu gördük. Sınırdaki bütün hastaneleri DAİŞ’in hizmetine sokmuş durumda. Türkiye yine DAİŞ’in kara paralarını aklamaya çalışıyor. Bu bölgelerde DAİŞ, Türk devletinin amaçlarını yerine getiriyor. Zaten DAİŞ çetelerinin Türk devleti ile bir sorunu yok. DAİŞ çeteleri Musul’u ele geçirdiğinde Türk konsolosluğundaki bütün iş insanlarını serbest bıraktı hiçbirinin burnu dahi kanamadı.    “Êzidî toplumunun kendisini yönetmesini istemiyorlar. Çünkü Şengal Özerk Yönetim projesi Türkiye’nin işgalinin son bulması anlamında. Halk bu saldırı ve tehlikelerin farkında.”     * Şengal’de Bağdat hükümeti ile Hewlêr’in özel politikaları var bir yandan da Türkiye saldırıyor. Neden Şengal bu kadar hedef alınıyor?   DAİŞ çeteleri eliyle Qereçox ve Maxmûr’da yaratılan karışıklığın yanında Türk devletinin Şengal’e saldırılarını görüyoruz. Şengal’e yönelik bu kadar katliama rağmen Türk devletinin uluslararası ve Irak ulusal yasalarını çiğneyerek Şengal’e saldırdığını görüyoruz.  Şengal özerk yönetimine saldırıyor. Irak’ta inançsal, mezhepsel ve ideolojik sorunlar yaşayan bölgeler için Şengal bir çözüm modeli ve bir örnek olarak sunulabilir. Şengal’de Sünni Araplar ve Şii Araplar birlikte yaşıyor. Şengal sorunu aynı zamanda Federe Kürdistan Bölgesi’nin de sorunudur. Federe Kürdistan Bölgesi ve Irak’ın en temel sorunlarından birisi bugüne kadar Arapların ve Kürtlerin bir arada yaşayamamaları sorunudur.  Irak kanunlarında da tüm kimliklerin, kültürlerin, inançların birlikte yaşamaları yer alıyor. 2014’e kadar 6 bine yakın Irak askeri gücü Şengal ve etrafına yerleştirilmişti. Yine bu bölge KDP ve Irak denetimindeydi.  Yaklaşık olarak 12-13 bin KDP gücü Şengal ve çevresine yerleşmişti. Ancak saldırı olduğunda Şengal’i savunmadılar.    Irak merkezi hükümetinin sessizliğinin yanında, Bağdat ve Hewlêr arasında yapılan anlaşmada KDP’nin özellikle de Barzanilerin önemli bir payı var. Kazimi ve Barzani arasında imzalanan Şengal antlaşmasında Irak ordusuna artık gerek kalmadı. Yine burada yolsuzlukları ayyuka çıkan peşmergelerden dolayı da Şengallilerin ne KDP’ye ne de Irak güçlerine inancı yok. Bunların amacı Şengal’i savunmak da değil. Buradaki kurumları ortadan kaldırmak istiyorlar, Êzidî toplumunun kendisini yönetmesini istemiyorlar. Çünkü Şengal Özerk Yönetim projesi Türkiye’nin işgalinin son bulması anlamında. Halk bu saldırı ve tehlikelerin farkında.    “Şengal Irak yasaları çerçevesinde kendi haklarını koruyor. Çünkü kendi öz savunmasını yapma hakkı var. Bu Irak anayasasına aykırı bir durum değil.”   *11 Aralık’ta “Başarılı Bir Kürt-Arap Diyaloğuna Doğru” kongresi gerçekleşti ve temel birçok konu tartışıldı. Bu kongreyi nasıl değerlendiriyorsunuz?   Kongreye Irak ve Federe Kürdistan Bölgesi’nden 100’den fazla akademisyen, aydın, yazar, sosyolog ve tanınmış isim katıldı. İlk kez böyle bir konferans yapıldı. Konferansta, tarihi Kürt-Arap ilişkileri, ulus devletlerin bu ilişkiler üzerindeki etkisi, uluslararası sömürgecilik ve Yeni Osmanlıcılık siyasetinin etkisi Kürt ve Arap kadınların Irak’taki toplumsal değişime etkileri tartışıldı.    Yine kongrede Şengal’in durumu tartışıldı. Şengal’de büyük bir tehlikenin olduğu belirtildi. Saldırıları Irak ve KDP’nin kabul etmemesi gerektiği belirtildi. Şengal Irak yasaları çerçevesinde kendi haklarını koruyor. Çünkü kendi öz savunmasını yapma hakkı var. Bu Irak anayasasına aykırı bir durum değil.    Eğer bu konferans çalışmaları derinleştirilir ve gençler katılırsa Irak’taki bileşenlerin birlikte yaşaması için bir kazanım ortaya çıkarır ve siyasetin rengini de değiştirir. Irak genelinde de Kürt sorununu çözer. Tüm olumsuzluklara karşı kendi siyasetini yürütebilir. Halk kendi ekonomisini güçlendirebilir ve yürütebilir. Bu şekilde iktidara da gerek kalmaz.