Avukat Döndü Kurşunoğlu: Kadın katliamı cins kırımı boyutuna ulaştı 2021-08-11 09:01:11   Dilan Babat   ANKARA - İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlükten kaldırılmasının ardından kadınların hayatları için özsavunmaya esas almaya başladığına dikkat çeken avukat Döndü Kurşunoğlu, “Sözleşme’nin yürürlükten kaldırıldığı günden bu yana çok fazla kadın katliamı yaşanmaya başladı ve bu cins kırımı boyutuna ulaştı” dedi.   AKP-MHP iktidarının, kadın kazanımlarını hedef alan söylem ve politikalarının sonucu olarak AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 20 Mart’ta aldığı fesih kararı ile İstanbul Sözleşmesi 1 Temmuz’da yürürlükten kaldırıldı. Öyle ki, 2021'in yalnızca ilk 6 ayında en az 144 kadın katledildi. Sözleşmenin feshedildiği 20 Mart'tan Haziran ayının sonuna kadar en az 81 kadın katledildi. Basına yansıyan haberlerden derlediğimiz verilere göre ise Temmuz ayında 27 kadın katledildi, 8 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Erkek şiddeti artarken, 6284 sayılı yasa için tehlike geçmiş değil.   Avukat Döndü Kurşunoğlu, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.     'Sözleşme kilit bir noktada'   İstanbul Sözleşmesi'nin 2014’te yürürlüğe girdiğini söyleyen Döndü, "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi), bir insan hakları ihlali olan kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesi için yöntemleri belirleyen en kapsamlı uluslararası sözleşmelerden bir tanesi. Aynı zamanda 'toplumsal cinsiyete dayalı'  ayrımcılık ve şiddeti temel alan ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belge niteliğinde. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalan herkesin güvencesi. Kadının güçlendirilmesi, şiddetin önlenmesi, önlenmediği takdirde etkin soruşturma yürütülmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması noktasında ise kilit bir noktada" dedi.   'Kadınlar hayatları için öz savunmayı esas aldı'   İstanbul Sözleşmesi'nin tam anlamıyla uygulanmadığını ve ardından bir gecede bir karar ile feshedildiğini ifade eden Döndü, polisinden yargılama aşamasında hakim ve savcılara kadar herkesin Sözleşme’yi uygulatmamak için direndiğini kaydetti. Döndü, "Böyle bir Sözleşme’nin feshedilmesine karşı kadınlar, 'Sözleşme yoksa sokak var' dedi. Kadınlar bunu söylerken aynı zamanda hayatları için öz savunmayı esas aldı. Sözleşme’nin yürürlükten kaldırıldığı günden bu yana çok fazla kadın katliamı yaşanmaya başladı ve bu cins kırımı boyutuna ulaştı. 12 Ağustos 2020'den itibaren Sözleşme’den çekilme gündemi oluşturulmaya başlanmıştı. Sözleşme’nin feshedildiği 20 Mart'tan sonra ise birçok kadın kurumu, barolar ve daha birçok kurum Danıştay'a yürütmenin durdurulması ve iptali için davalar açarken,  Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye'nin çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararının yürütmesinin durdurulması talebini reddetti. Bu nedenle tek adamın keyfiyeti ile kaldırılmış bir sözleşme" ifadelerini kullandı.    'Erkekler içinde sığınak talebi'   Döndü, Sözleşme’nin yürürlükten kaldırılmasının ardından 6284 sayılı yasa için de tehlikelerin geçmediğine işaret ederken, şunları dile getirdi: "6284 sayılı kanun şiddete uğrayan bir kadının korunması, şiddetin önlenmesi ve kadının güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Önleme kısmı yapılmadığı takdirde koruma kısmının yapılması gerekiyor. Şiddete uğrayan bir kadın karakola gittiğinde acil ve hayati bir konumda ise savcılık talimatı beklenmeden kadının bir sığınağa yerleştirilmesi gerekmekte. Sığınağa yerleştirilen kadının gerektiği takdirde hukuki, psikolojik desteğin sağlanması yükümlülüğü var. Hem İstanbul Sözleşmesi hem de 6284 sayılı kanun bu durumu güvence altına almıştır. 2014 yılında boşanma komisyonunda da tartışılan; son zamanlarda 6284 sayılı yasaya dair tartışmaların da yürütüldüğü bu ortamda, 'Şiddet gören bir kadına koruma tedbir kararı verildiğinde, bir kesim (bu kesime Meclis’te kurulan Şiddeti Önleme Komisyonu’nda sunum yapan İstanbul 2 Nolu Baro Başkanı da dahil olmak üzere) kadın düşmanı söylemlerine, 'Eğer ki koruma tedbir kararı verilen fail evden uzaklaştırılıyor ise uzaklaştırılan erkek de büyük bir mağduriyet yaşıyor' diyerek, öğretmenevlerinin erkekler için sığınak haline getirilmesi önerisinde bulunuldu."   '6284 sayılı yasayı hayatlarımız için korumalıyız'   Şiddete maruz kalan kadınların, karakola gittiklerinde İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasadan aldığı güç ile koruma kararını aldırdıklarını söyleyen Döndü, "Şimdi gittiğimizde ise Sözleşme’nin yürürlükten kaldırıldığı, 'kadın beyanının esas alınamayacağına' varan söylemler ile karşı karşıya kalıyoruz. Tüm bunlara baktığımız zaman kadın düşmanı zihniyet buralardan kendine güç buluyor. Bundan kaynaklı, 6284 sayılı yasayı ne olursa olsun yaşamlarımız ve hayatlarımız için uygulatmalıyız" şeklinde konuştu.