‘Sözleşmeden çekilme kararı sonrası kadınların başvuruları arttı’ 2021-04-02 09:05:10   Habibe Eren   İSTANBUL- Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı, kasım ayında gerçekleştirdikleri kurultay sonrası planladıkları sığınak kampanyasını, İstanbul Sözleşmesi  için devam eden mücadele ile beraber yürütecek. Vakfın gönüllüleri Tülin Semayiş ve Elif Ege sözleşmeden çekilme kararı sonrası başvuruların arttığını ve kadınların dava açmaktan imtina ettiklerini aktardı.   Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile Türkiye’nin yıllarca ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alındı. İstanbul Sözleşmesi kadın mücadelesinin hukuki alanda en önemli kazanımlardan biri olarak görülürken kadınlar uzun süredir iktidarın hedef aldığı sözleşmenin uygulanması için mücadele ediyor. Çekilme kararından sonra “Haklarımızdan, hayatlarımızdan ve kazanımlarımızdan” vazgeçmiyoruz diyen kadınlar temmuz ayına kadar kesintisiz eylem kararı aldı.   Kurulduğu 1990 yılından bu yana kadınlara karşı şiddetin önlenmesi için çalışmalar yapan, aile içi şiddete uğramış kadınlara psikolojik ve hukuki destek veren ve barınak sağlayan bir sivil toplum örgütü olan Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı, sığınak kurultayından sonra yeni bir sığınak çalışması için mücadele ederken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ile çalışmalarına ağırlık verdi.   Vakfın gönüllüleri Tülin Semayiş yürüttükleri sığınak kampanyasına, Elif Ege ise sözleşmeden çekilme kararının kadınları nasıl etkilediğine dair konuştu.   Kasım ayında gerçekleştirdikleri 'Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezi Kurultayı'nda 81 ilde kadın sığınaklarının arttırılması ve kapasitesinin yükseltilmesi ile ilgili bir kampanya kararı aldıklarını belirten Tülay, “Kasım ayından bu yana aslında biraz daha içeriği şekillendirmeye çalışıyorduk ve bir sonraki sığınaklar kurultayına kadar da baskı mekanizmalarını oluşturmak, gerekli görüşmeleri gerçekleştirmek, sosyal medya kampanyası ayaklarını oluşturmak ya da illerde yapılabilecek sokak etkinlikleriyle birlikte bu süreci örgütlemeye çalışıyorduk. Bu arada önümüze İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının düşmesiyle birlikte tabi ki tekrardan bu durumu değerlendirmek durumunda kaldık” dedi.   ‘Kampanyayı İstanbul Sözleşmesi ile birlikte yürüteceğiz’   Kurultay bileşenleri olarak kampanyayı "İstanbul Sözleşmesi'nin de halen tarafıyız, vazgeçmiyoruz" sloganıyla birlikte sürdürme kararı aldıklarını aktaran Tülay,  önümüzdeki haftalarda kampanyanın startını vereceklerini söyledi. Geçen hafta kampanya ile ilgili toplantı gerçekleştirdiklerini ifade eden Tülay,  toplantıda tartışılan konu başlıklarını şöyle aktardı: “Toplantıda da şiddet başvurusu alan kadın örgütleri olarak neyle karşı karşıyayız, şiddet başvurusu alırken karşılaştığımız örnekler neler vs. bu konu başlıklarını değerlendirdik. Hemen ilk elden gelen telefonlarda ve e-maillerde şiddete uğrayan kadınların ‘İstanbul Sözleşmesi engellendi, kaldırıldı’ diyerek polis tarafından nasıl engellendiklerini, kötü uygulamalara maruz kaldıklarını öğrendik. Bu deneyimleri birbirimizle paylaştık. Bunun dışında,  'artık kadının beyanı esas değil mi, İstanbul Sözleşmesi engellendiyse artık uzaklaştırma kararı verilmeyecek mi' konulu telefonlar aldık."   'Uzaklaştırma kararlarına olumsuz yanıt veriliyor'   Tüm bu yaşanılanlar değerlendirildiğinde İstanbul Sözleşmesi’nin sahiplenilmesi ile beraber sığınak kampanyasını daha güçlü bir şekilde seslendirmek konusunda kararlaşmaya gittiklerini söyleyen Tülay, sözleşmeden çekilme kararının ardından geçen iki günde kadınların şiddet faili erkeklere yönelik uzaklaştırma kararı aldıklarında olumsuz yanıt aldıklarını kaydetti. Kampanyayı her yerden ve tüm sosyal medya kanallarından kadın örgütleriyle birlikte yaymaya başlayacaklarının altını çizen Tülay, kampanyaya herkesin destek vermesi gerektiğini belirtti.   ‘Mücadeleyle tartışmayı gündemden kaldırmaya çalıştık’   Elif Ege ise İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarının yeni olmadığını, geçen yazdan beri kadınlarla platformlarda mücadele yürüttüklerini dile getirdi. Türkiye'de kadın hareketinin belirli yasaların çıkartılması ve iyileştirilmesi yönünde ortak mücadele yürüttüğüne dikkat çeken Elif, “En son TCK 103 ve Nafaka Hakkı için oluşturulmuş platformlar vardı. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılma tartışmaları yapıldığında da yine hızlıca organize olmuştuk. Temmuz-ağustos ayımız aslında bu mücadeleyle geçti, hem sokakta, hem Meclis’te, hem başka alanlarda kamuoyu oluşturmak, derdimizi anlatmak ve bu çekilme tartışmasını tamamıyla ortadan kaldırmaya çalıştık” ifadelerini kullandı.   ‘Sözleşmenin kaybı bizim için herhangi bir konu değil’   Bir gece yarısı çıkarılan kararname ile sözleşmenin feshedildiğini anımsatan Elif, karardan sonra sabaha kadar Türkiye’nin birçok yerinde eylemlerin örgütlendiğini söyledi. Kararın moral bozukluğu ve bir kayıp hali yarattığını aktaran Elif, şöyle devam etti: “Çünkü İstanbul Sözleşmesi uluslararası sözleşme olsa da kadınların hayatına değen bir sözleşme. Bir metin, soyut bir şey ya da hiçbir şekilde uygulanmayan bir hukuksal kaynak vs. değil. Özellikle Mor Çatı'da deneyimlerimizden biliyoruz ki gündelik hayatımızda kolluk, savcılık, aile mahkemesi; hukuksal prosedürü yerine getirmediğinde, bir baro bir kadına adli yardım desteği vermediği zaman, her zaman İstanbul Sözleşmesi'ne başvuruyoruz. Dolayısıyla bunun kaybı bizim için herhangi bir konu değil aslında. O nedenle de birçok başka yasa ve sözleşmeden farklı bir şey.”   ‘Kadınların başvurularında artış oldu’   Sözleşmeden çekilme kararını kabul etmediklerini ve buna yönelik çalışmalar yürüttüklerini aktaran Elif, kararı sonrası Mor Çatı’ya başvurularda artış yaşandığını belirtti. Elif şöyle konuştu: “Kadınlarda çok hızlı bir şekilde moral bozukluğu ve cesaret kırıklığına sebep oldu. Türkiye’nin yazdığı bütün uygulama raporlarına baktığımızda çok aşikar destek mekanizmaları Türkiye'de işlemiyor. Yasa, kağıt üzerinde olduğu haliyle hiçbir şekilde uygulanmıyor. Burada şu çok mühim; polis, savcı ya da yargıç aslında erkek egemen bir zihniyete sahip ve bunu sürdürüyor. İstanbul Sözleşmesi’yle birlikte bizim endişemiz onların daha güçlenmiş olmaları, kendilerini daha güçlü hissetmeleri ve arkalarının sağlam olduğunu düşünmeleri. Dolayısıyla artık karakolu arayıp İstanbul Sözleşmesi var, kadına beyanı doğrultusunda koruma kararı vermek zorundasınız dediğimiz zaman bizim elimizin biraz zayıflamış olması bizi endişeye düşürüyor. Başvuru aldığımız kadınlardan da bu yönde sık sık deneyim paylaşımı oluyor son bir haftadır.”   ‘Kadınlar dava açmaktan imtina ediyor’   Çekilme kararının kadınları nasıl etkilediği,  deneyimlerini nasıl değiştirdiğine dair etkili bir izleme yapmayı ve verileri raporlamayı planladıklarını ifade eden Elif, ”Hem sosyal medyada hem web sitemizde yayacağız ve basınla paylaşmaya devam edeceğiz. Ama ilk aşamada aldığımız ilk his tabi ki kadınların yalnız olduklarını düşünmeleri, artık dava açmaktan imtina etmeleri, kendilerinden yana bir hukuk sisteminin olmadığını düşünmeleri. Tabii ki sözleşmeden çekilme tarihi olan 20 Mart’tan önce de bu şekildeydi ama şimdi çok daha güçlü bir şekilde bu duyguya kapılmış olmaları üzerinde durulması gereken bir konu” diye belirtti.   Barolara çağrı    Bu süreçte özellikle barolara iş düştüğünü vurgulayan Elif, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına da barolar çok hızlı bir reaksiyon gösterdi ve davalar açtılar ama biz aslında onların sadece dava açmalarını değil de bütün kadınların erişimine açık bir adli yardım, kadın hakları sistemi kurmalarını bekliyoruz. Çünkü şu anda kadınlar yalnızlar ve onlara verilecek her türlü bilgiye, desteğe ihtiyaçları var” şeklinde konuştu.   ‘Mücadeleyi buradan kuruyoruz’   İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından iktidara yakın medya organlarının CEDAW ve Lanzorete sözleşmelerini de hedef almasını değerlendiren Elif, sözlerini şöyle sürdürdü: “Saldırıların arkasında en temelde kadın düşmanlığı ve toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı olma hali olduğunu biliyoruz. Tabi ki bu saldırının bu şekilde devam etmesi şaşırtıcı olmaz çünkü kadınların hayata özgür ve eşit biçimde katılımına karşılar. Dolayısıyla bu tip saldırılar beklenmedik değil artık ama bunun adını koymak önemli bizce ve biz buradan mücadeleyi kuruyor olacağız.”   ‘Saldırılar artacaktır’   Çekilme kararı sonrası kadınların öngörülerinden birinin saldırıların artacağı olduğunu kaydeden Elif, “Ama mücadele edeceğimizi de görebiliyoruz. Bu durumun nasıl şekilleneceğini henüz tahmin edemiyoruz ama tabii ki kadınlar evet öldürmek durumunda kalıyorlar çünkü adalet sistemi erkek egemen bir sistem, oradan ümitleri kalmadığında aslında bu metotları kullanmak durumunda kalıyorlar” dedi.   ‘Kadınlar arayıp tedirgin olduklarını söylüyorlar’   Neredeyse her kentte, ilçe de ve mahallede eylemler yapıldığını söyleyen Elif, “Sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin her yerinde eylemler özellikle 1 Temmuz’a kadar bu eylemler devam edecek. Hem sokakta eylemliliği hem diğer bütün mücadelemizi nasıl işlediğini görmek, izlemek ve raporlamaya devam edeceğiz. Mor Çatı olarak uluslararası kurumlarla da sürekli irtibat halindeyiz. Ulus aşırı feminist dayanışmaya çok inanıyoruz, sözleşmeden çıkıldığından bu yana hem Avrupa’dan hem dünyanın başka yerlerindeki kadın örgütlerinden birçok destek ve dayanışma mesajı aldık, Çünkü bu bir toptan mücadele, şu an global düzeyde de baktığımızda da erkeklerin saldırıları çok ayyuka çıkmış durumda, dolayısıyla buna toplu bir yanıt vermek gerekiyor, hepimiz o histeyiz. Özellikle Bulgaristan, Macaristan, Polonya endişeliler, sıranın kendilerine geleceğini söylüyorlar. Bu bakımdan sadece Türkiyeli kadınların mücadelesi değil” diye konuştu.