MATUHAYDER: Tecrit politikasına son verilmeli 2021-03-26 15:23:40     İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaygı verici boyuta ulaştığını belirten MATUHAYDER, “İmralı Adası'nda Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen tecrit politikasına son verilerek, açlık grevi eylemcilerinin yasal ve hukuki olan talepleri yerine getirilmelidir” çağrısında bulundu.   Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (MATUHAYDER), cezaevlerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması talebiyle devam eden süresiz-dönüşümlü açlık grevleri ve artan hak ihlallerine dair basın toplantısı gerçekleştirdi. Aksaray’da bulunan dernek binasında yapılan toplantıya çok sayıda tutsak yakını da katıldı.   Toplantıda konuşan MATUHAYDER Eşbaşkanı Esin Çelik, cezaevlerinde açlık grevi eyleminin 120’nci gününe girdiğini hatırlattı. Tutsakların taleplerine dikkat çeken Esin, “2020-2021 yıllarının tıpkı bir önceki yıllar gibi, cezaevleri açısından bir bütünen hak ihlalleri yılı olduğu gün gibi gerçektir. Zira, cezaevlerinde pandemi tedbirleri adı altında, mutlak bir tecrit hali ve ceza içinde ceza politikası uygulanmaktadır. Mevcut veriler ve yıl boyunca Sivil Toplum Örgütleri tarafından yayınlanan raporlar, bir arada değerlendirildiğinde; cezaevlerinde bırakın pandemi tedbirleri uygulamayı, pandemi mevcut ceza infaz rejimi tarafından bir fırsat olarak değerlendirilmiş ve cezaevleri tümden tecrit altına alınmaya çalışılmıştır” diyerek tutsakların bu hak ihlallerine ve İmralı başta olmak üzere topluma yayılan tecride karşı 27 Kasım 2020'de  açlık grevi eylemini başlattığını anımsattı.    ‘Görüşmenin kesilmesi kaygıları arttırdı’   “Tecrit politikası hukuksuz bir uygulamadır. Tecrit insanlık suçudur, ve bir an evvel tecrite son verilmesi gerekilmektedir” diyen Esin, cezaevlerinde artan baskılara değindi. Abdullah Öcalan ile son bir yıldır herhangi bir bağlantının sağlanamadığını kaydeden Esin, 14 Mart’ta çeşitli sosyal medya hesaplarında Abdullah Öcalan'ın yaşamına dönük ortaya atılan iddialara işaret etti. Esin, “Haliyle yaklaşık bir yıldır yasal anlamda her türlü koşul olmasına rağmen, görüş yapılmaması ve tam tecrit halinin en ağır haliyle devam etmesi nedeniyle, sosyal medya üzerinden üstüne atılan iddialar, kamuoyunda üst düzey bir kaygı yaratmıştır. Her ne kadar 25 Mart 2021 tarihinde ailesi ile çok kısa süren telefon görüşmesi yapıldıysa da, telefon görüşmesinin kesintiye uğraması ve Sayın Öcalan'ın görüşmenin gerçekleşebilen kısmında talebin yerine getirilmemesinin kabul etmediğini, bu durumun hukuka aykırı olduğunu beyan etmesi mevcut kaygıları daha da derinleştirmiştir. Bunun için İmralı Cezaevine ivedilikle görüşme gerçekleştirmesi talebimizi ısrarla devam ettiriyoruz. Bu kaygıların giderilmesinin yegane yolu, tecritin tüm etkilerinin kaldırılmasıdır” şeklinde konuştu.   Hak ihlalleri   Tecrit ve açlık grevleri devam ederken cezaevlerinde tutsaklara dönük baskıların ve hak ihlallerinin de arttığını söyleyen Esin, Silivri 5 Nolu Kapalı Cezaevi ve Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan tutsakların aileleri aracılığı ile sürekli ağır baskılara maruz kaldıklarını dile getirdiklerini belirtti. Esin, cezaevlerindeki hak ihlallerini ise şöyle özetledi: “Özellikle hücre cezaları, koğuş baskınları, fiziki ve psikolojik işkence dış dünya ile iletişimi kesme mektup-dilekçe hakkının kısıtlanması vb. keyfi disiplin cezaları başta olmak üzere, hak ihlallerinin arttığını dile getirmektedirler. Başta Silivri ve Edirne ceza evlerinde yaşanan hak ihlalleri, tüm cezaevlerinde yaşanan ihlaller aslında topyekün bir tecrit politikasının ürünüdür. Bu temelde; tutuklu ve hükümlülerin cezaevi içerisindeki her yasal talepleri, keyfi bir şekilde birçok disiplin soruşturmasının başlatılmasına ve sürekli disiplin cezaları almalarına sebep olmaktadır. Yine ceza evlerinde sağlık hakkına erişim tamamen kısıtlandığı gibi hasta, tutuklu ve hükümlülerin hem tedavi koşulları ortadan kaldırılmış, hem de infazlarının ertelenmesi politik gerekçeler ile engellenmektedir. Güvenlik gerekçesi adı altında ceza evlerinde birçok sürgün yaşanmaktadır. Yine tutuklu ve hükümlüler hem ailelerinden hem de yargılamaları yapılan illerden çok uzak yerlere sevk edilerek adil yargılanma hakkı, aile ve özel hayata saygı hakkı başta olmak üzere temel hakları ihlal edilmektedir. Pandemi gerekçesi ile bütün cezaevlerinde yaşanan temel ihlallerin başında ortak alan, sosyal faaliyetlerin sürdürülmemesi durumu gelmektedir. Aynı koşullar altında bulunan tutuklu ve hükümlülerin sosyal faaliyetlerinin engellenmesi, hem hukuka hem de temel insanlık kurallarına aykırıdır. Bu, haliyle pandeminin tam bir tecrit haline dönüştüğü birçok kurumun raporları ile de tespit edilmiştir.”   ‘Tecrit politikasına son verilmeli’   Esin ayrıca, cezaevlerinde yürürlüğe konulan “İyi Hal Kurulu”nun iyi halli olma şartını daha da problemli hale getirdiğini, koşullu salı vermeden faydalanıp, tahliye olması gereken onlarca tutsağın idare ve gözlem kurulunun bahane içerikli, taraflı ve keyfi raporları ile tahliye edilmedikleri bilgisini verdi. Son olarak da taleplerini sıralayan Esin, “İmralı Adasında Sayın Abdullah Öcalan şahsında geliştirilen tecrit politikasına son verilerek, açlık grevi eylemcilerinin yasal ve hukuki olan talepleri yerine getirilmelidir. Uygulamadaki başta İyi Hal Kurulu olmak üzere, adil-hukuki olmayan ve toplum vicdanını zedeleyen tüm uygulamalardan vazgeçilmelidir. Ceza evlerinde yaşanan her türlü hak ihlaline son verilmeli ve hak ihlalleri kapsamında suç işleyenler hakkında yasal işlem başlatılmalıdır” dedi.   ‘Ses çıkarılsın’   Daha sonra tutsak aileleri söz aldı. İki kızı cezaevinde olan Zeynep Çalıhan, “Bir kızım Şakran’da 9 gündür açlık grevinde. Taleplerinin kabul edilmesini istiyoruz” dedi.   Yakını cezaevinde olan Şerafettin Kılıç da “Haksız yere tecrit uygulanıyor çocuklarımızın üzerinde. Bu haksız tecridin sonlandırılmasını istiyoruz” diye belirtti.   Tutsak yakını Feleknaz Karabaş ise “Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ve cezaevlerindeki haksızlığı biz kabul etmiyoruz. Buna her kesin ses çıkarması gerekiyor” diye belirtti.    Basın toplantısı, alkış ve "Bijî berxwedana zindana" sloganıyla son buldu.