Newroz ateşi onları birleştirdi 2021-03-20 09:01:41   Nişmiye Güler-Sena Dolar   İSTANBUL - Kürt illerinden metropol olan İstanbul’a göç eden kadınlar, Newroz ruhlarını ve coşkularını kaybetmeyerek Newroz ateşinin etrafında birleşti. O günleri dinliyoruz: “Bizim için direnmenin yoludur Newroz. Gaz da yedik, cop da yedik ama yolumuzdan dönmedik…”   İstanbul’da bu yıl Newroz, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) öncülüğünde “Newroz ateşiyle direnelim, özgürleşelim” şiarı ile Yenikapı Meydanı’nda kutlanacak. 42 yıldır İstanbul’da yapılan Newroz kutlamaları, tüm engelleme, yasak ve baskılara karşı milyonların bir araya gelmeyi başardığı alanlar oldu. Yıllardır İstanbul’da yaşayan kadınlardan, onları bir araya getiren Newroz kutlamalarını dinledik.   ‘Her Kürt genci potansiyel suçluydu’   Kapatılan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) yönetiminde yıllarca yer alan Lütfiye Baytekin, 1992 yılında Muş’un Varto ilçesinden İstanbul’a göç etmek zorunda kalanlardan biri. 1993 yılında işkence edilerek tutuklanan Lütfiye, “Kürtlerin yoğun yaşadığı mahallelere operasyonlar oluyordu, her Kürt genci, kadını o zaman ‘suçlu’ potansiyeliydi. Elinde bir gazete veya kitap varsa suçlu olarak görülüyordu. Ben de o dönemlerde bunu yaşayanlardan biriyim. Kitap okuduğumdan dolayı yargılandım. Mahkemeye çıkarken hakime ‘İşkencecilerinize teşekkür ediyorum’ demiştim. Hakim de neden diye sormuştu. Beni kendi kimliğimle tanıştırdınız’ demiştim” sözleri ile İstanbul’da Kürt olmanın zorluklarına değiniyor.   ‘İlk anlamlı Newroz’u cezaevinde karşıladım’   Çocukken Newroz kutlamalarına anlam veremediğini fakat köylerinde ateş yakılarak kutlamaların yapıldığını anlatan Lütfiye, “anlam verdiği” ilk Newroz kutlamasına dair şunları dile getiriyor: “Büyüdükçe radyolar dinliyorduk, türküler dinleyerek öğrenmiştik. Newroz gelince biz çiçekler toplardık ama İstanbul’a gelince ve cezaevine girince en güzel Newroz’u orada kutladım. Orada koğuşlarda bir araya geliyorduk. Sembolik Newroz ateşini yakıp, tiyatro yapıyorduk. O dönem Özgür Gündem gazetesinde olan Gurbetelli Ersöz Newroz hikayesini yazın demişti hepimize. Genelde koğuşun hepsi üniversite öğrencisi idi. Ben ise köyden gelmiştim. Düşündüm üniversite öğrencileri güzel şeyler yazar ben nasıl yazayım. Başlık üzerine yoğunlaşırken rüyamda hep sayıklamışım. Kadınlar da ‘Lütfiye ne konuşuyor’ demiş. Ben de ‘tutsak meclisinde Newroz’u kutlamak’ demişim. Tamam dedim benim hikayemin başlığı budur. Sonra Gurbetelli arkadaş yazı konusunda benimle konuşmak istedi. ‘Ben iyi yazmamışım’ diye söylendim. Gurbetelli ‘Nereden biliyorsun iyi yazmadığını. Çok güzel yazmışsın’ dedi. O zaman benim için çok güzel bir duygu oldu Newroz kutlaması. Direniş böyle bir şeydir diye düşündüm. Onu yaşamak, işlemek de güzeldi.”   ‘Herkes sokağında ateş yakardı’   Cezaevinden çıktıktan sonra HADEP içerisinde siyasi faaliyetler yürütmeye başlayan Lütfiye, 1996-97 yıllarında yasaklı Newrozlarda afişlemeler yaptıklarını ve halkı kutlamalara davet ettiklerini söylüyor. Lütfiye, bu süreçte bundan dolayı çokça gözaltına alındıklarını belirterek, o dönemki Newroz ruhunu şöyle anlatıyor: “98 Newrozu’nda yine yasaklanmıştı etkinliğimiz. Biz iki kişi afiş yaptık. O gün gece boyu renklendirdik mahallemizi sabah herkes kalkınca afişleri gördü. O dönem Newrozlarında Kürt mahallelerin tümü basılıyordu. Gençler gözaltına alınıyordu. Gençler karakollarda bile Newroz’u sahipleniyordu. Metropollerde kutlamaların daha büyük bir önemi vardı. Burada bütün halklar o kutlamaları görüyordu. Biz el ilanları dağıtırken Newroz’un ne olduğunu bilmeyenler gidip araştırıyordu ve bu şekilde öğreniyorlardı. Önceden İstanbul’da herkes sokağında birer ikişer kişi ateş yakardı, sonra gözaltına alınırlardı. Ama 99 Newrozu’nda gençler, kadınlar, yaşlılar büyük bir seferberlikle kutladılar. Tuzla’da bütün halkların katıldığı bir Newroz kutlaması gerçekleştirmiştik. Gözaltına alındık, bizi askeri karakola götürdüler. Tüm yasaklamalara rağmen sahiplendik her dönem. Yakılan ateş hiç sönmeyecektir.”   ‘Halkın coşkusu beni ayakta tutuyor’   O dönemki ruhun tariflenemez olduğunu ifade eden Lütfiye, “Halkın coşkusu, sahiplenmesi beni ayakta tuttu. Bu seneki Newroz’un halklar açısından büyük bir önemi var. HDP’nin kapatılması konusu, vekilliklerin düşürülmesi, kayyımlar, cezaevlerindeki açlık grevleri, tecrit hepsine karşı olduğumuzu haykıracağız. Bu açıdan bizim Newroz direnişimiz çok önemli. Onlara da ‘siz içeride direniştesiniz, biz de burada alanlarda direneceğiz’ diyeceğiz. Tecridin kalkması ve baskıların son bulması amacıyla onlara var olduğumuzu göstermemiz lazım. Onun için bu Newroz bizim için çok önemlidir. Kendi kendimizi sahiplenme noktasında halkımızın sokaklarda olacağına inanıyorum” sözleri ile halkı alanlara davet ediyor.   ‘Gaz da yedik, cop da yedik ama yolumuzdan dönmedik’   Muş’un Malazgirt ilçesinden olan ve 1997 yılında köyleri yakıldıktan sonra ailesi ile birlikte göç yollarına düşen Hacer Çokşen, önce Mersin’e ardından da 2000 yılında İstanbul’a yerleşir. Metropole yerleşmelerine rağmen ailesi ile birlikte kültürlerini koruyan Hacer, daha önce köyde kutladıkları Newroz’u burada da kutlamaya devam eder. Hacer, “Düşüncemiz, çalışmalara katılımımız hiçbir zaman değişmedi. Özellikle her yıl düzenlenen Newroz kutlamalarına ayrı bir önem verdik. Çünkü bizim için direnmenin yoludur Newroz. Bu yüzden her yıl yapılan kutlamalara aralıksız renklerimiz ile katıldık. Gaz da yedik, cop da yedik ama yolumuzdan dönmedik. Neresi olursa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar bizler Newrozumuzu kutlamaya devam ediyoruz” diyor.   ‘Ne olursa olsun her yıl direniş ateşini yakıyoruz’   Yıllardır İstanbul’da Newroz’a günler kala mahallelerde ateşler yakarak kutlamalara başladıklarını söyleyen Hacer, burada büyük bir coşkunun hakim olduğunu belirtiyor. Hacer, dönem dönem merkezi Newroz kutlamasının yerleri değişse de kendilerindeki heyecanın hep en dorukta olduğunu vurgularken, gecelerce heyecandan yatamadıklarını paylaşıyor. Hacer, 2012’de yasaklamaya rağmen Kazlıçeşme Meydanı’na yürümek için gösterdikleri direnişi hatırlatıyor: “Sabahın erken saatlerinde bizler alana doğru büyük bir heyecanla gittiğimizde her tarafın barikatlar ile sarıldığını gördük. Sokaklar dahi kapatılmıştı. Ama bizler ne olursa olsun Newroz alanına çıkmakta kararlıydık. Biz birkaç arkadaş önden alana doğru yürüdük. O sırada bizlere gaz bombası ile saldırıldı. Nefesim kesildi o sırada. Her tarafı polisler sarmış hiçbir yere de gidemiyorduk. Bir taraftan coplarla saldırıyorlardı bir taraftan da gaz bombaları atmaya devam ediyorlardı. Oradan zor da olsa çıkmayı başardık. Yanımızda küçük çocuklarımız da vardı. O kadar engele rağmen Newrozun ruhuna denk direniş gösterdik. Korkutamıyorlar bizleri. Bizler direniş ateşini ne olursa olsun yakıyoruz her yıl.”   Abdullah Öcalan’ın posteri ile alana ilk giriş…   Newroz’un kendileri için özgürlük anlamı taşıdığını ifade eden Hacer, “O gün özgürlük, direniş ve mücadele günüdür. Bizim için dünyadaki en güzel gün Newroz günüdür” diye ekliyor. Hacer, İstanbul Newrozlarına dair unutamadığı anısı olarak 2013’te PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunduğu günü gösteriyor: “Alana girdiğimizde ilk defa Abdullah Öcalan’ın posterini elimde taşıdım. Bayrağa baktım ‘Türkiye içinde bu bayrak elimde ve alana gidiyorum’ dedim. Bu benim için oldukça önemli bir şeydi. Hele mesajı okunduğundaki duygu durumu çok ayrıydı. Onu tarifleyemiyorum. Sürekli elimdeki fotoğrafa bakıyordum. Şuan neredeyim diye düşündüm içimden. O gün benim için unutulmazdı.”   ‘Engellemelere rağmen alana çıktık’   Muş’tan İstanbul’a göç etmek zorunda kalanlardan biri de Muhteber Çokşen. Yıllardır eltisi Hacer ile kol kola Newrozlara katılan Muhteber, Newrozlara büyük bir coşku ile hazırlandıklarını ve alanda olduklarını dile getiriyor. Tüm engellemelere rağmen Newrozları kutladıklarını söyleyen Muhteber, “Yıllardır her türlü engele rağmen alana çıktık ve Newrozumuzu kutladık. Araçlarımız ile konvoylar yaparak kutlama alanlarına gittik. Newroz’u baş eğmeyerek büyük bir coşku ile karşıladık. Sloganlarımız, ulusal kıyafetlerimiz ile alandaydık” diye belirtiyor.   Türkiye metropolünde Newroz ateşi yakmak…   Mahallelerinde ateşler yakarak Newrozu karşıladıklarını ifade eden Muhteber, yaktıkları ateşin etrafında zılgıtlar eşliğinde halaya durduklarını kaydediyor. Türkiye metropolünde Newroz ateşi yakmanın onlar için ayrı bir anlamı olduğunu belirten Muhteber, “Kendi topraklarımızda olmasak da boyun eğmiyor ve ateşimizi yakıyoruz. Newroz kutlamalarına günler öncesinden başlıyorduk. Merkezi kutlamanın olduğu yerler genelde evimizden çok uzakta oluyordu. Ama biz ailecek arabalara binip yanımıza çocuklarımızı da alıp gidiyorduk. Heyecanımızı hiçbir yıl tüketmedik. Her yıl daha bir heyecanla alanlarda olduk. Evimizden çıktığımız andan alana vardığımız ana kadar sloganlarımız hiç durmuyordu. Bize neden çocukları alana getirdiğimizi soruyorlardı. Bizler çocuklarımız onlardan korkmasın diye alana götürüyoruz” şeklinde konuşuyor.   ‘Bayrağı belime bağlayarak alana koydum’   Muhteber, Newroz’a dair anılarından birini ise şöyle anlatıyor: “Kutlamanın olduğu bir yıl sarı kırmızı yeşil renklerin alana alınmayacağı söylendi. Ne yapıp edip ben bu renkler ile Newroz alanına gireceğim dedim. Bayrağı belime bağladım. Arama noktasını geçtikten sonra çıkardım belimdeki sarı kırmızı yeşilli bayrağı, başıma bağlayıp alana öyle yürüdüm. Herkes şartı kaldı sen nasıl girdin böyle içeri dediler. Saklayıp içeri koyduğumu söyledim. O bayrakla halaya durduk slogan attık saatlerce. Bizimle baş edemezler. Ne yapsalar da biz rengimizle alanda oluyoruz.”   ‘Bu yıl da alandayız’   Bu yıl da Yenikapı Meydanı’nda olacaklarını söyleyen Muhteber,  “Hastalığı bahane ederek kutlamalarımızı engellemeye çalışıyorlar. Ama onlar ne yapsalar da biz evlerimizde durmayacağız. Kendi mitinglerinde kalabalığı yan yana getiriyorlar. Ama bizim kendi bayram kutlamamız için hastalığı öne sürmeye çalışıyorlar. Bizler alanda olacak ve ateşimizi yakarak Newrozumuzu kutlayacağız” diyor.