32 yıllık mücadele, bitmeyen devlet baskısı 2021-03-04 10:18:08     DİYARBAKIR - Tutuklanan MEBYA-DER üyesi Hatun Aslan yıllardır devletin baskısı ve saldırısına maruz kalan yüzlerce Kürt anneden biri. Tüm baskılara rağmen mücadelesinden geri adım atmayan Hatun’un tutuklanmasına tepki gösteren gelini Muhsine Aslan, biran önce serbest bırakılmasını istedi.   Diyarbakır’da yürütülen bir soruşturma kapsamında 27 Şubat günü yine kent merkezinde yapılan operasyonda ise 14 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan MEBYA-DER üyeleri Meryem Soylu (79) ve Hatun Aslan (71) 2 Mart günü  tutuklanmış, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bağlar İlçe yöneticisi Fetullah Işık ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.   Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya gelen ve 5 çocuğu olan Hatun Aslan’ın bir çocuğu 1989 yılında HPG’ye katılır ve 7 yıl sonra bir çatışmada yaşamını yitirir. Hatun, oğlunun gitmesiyle başlattığı mücadelede, oğlunun yaşamını yitirmesinin ardından aktif olmaya başlar. 1997 yılından sonra ise annelerle beraber “barış” mücadelesi yürütür. Tüm baskılara ve saldırılara rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen Hatun, 2005 yılında Koşuyolu Parkı’nda annelerle katıldıkları basın açıklaması ve oturma eyleminden kaynaklı gözaltına alınarak, tutuklanır. 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilir. Tahliyesinin ardından Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Yardımlaşma Dayanışma Birlik ve Kültür Derneği’nin (MEBYA-DER) çalışmalarında yer almaya başlar.   Tutuklanan Hatun’un yaşam mücadelesini ve maruz kaldığı baskıları gelini Muhsine Aslan anlattı.   ‘Hatun anne ve çocukları çok baskı görmüştü’   9 yıldır Hatun’la yaşadığını söyleyen Muhsine, Hatun’un bir anne gibi olduğunu ve herkese karşı sakin, hoşgörülü, merhametli olduğunu belirtti. Hatun’un çok cesur bir kadın olduğunun altını çizen Muhsine, devletin baskısına çok maruz kaldığını dile getirdi. Yaşadığı baskıların ona geri adım attıramadığına vurgu yapan Muhsine, “Şehit düşen oğlu Dicle Üniversitesi’nde öğrenciyken, birçok işkenceden geçirildiği söyleniyordu. Anne oğlunu kaybettikten sonra daha çok mücadeleye katkı sunmaya çalışıyordu. Cezaevlerinde kalan tutsakların ve baskı gören herkesi kendi evladı olduğunu söylerdi. Onların da mücadelesini daha da büyüteceğinin sözünü veriyordu her zaman” şeklinde ifadelerde bulundu.   ‘Annesinin gösterdiği ilgiyi veremiyoruz’   MEBYA-DER’in açılışından bu yana Hatun’un üye olduğunu ve çalışmalarına katıldığını sözlerine ekleyen Muhsine, Hatun’un çalışmalar kapsamında ailelerle görüşmeler gerçekleştirdiği zaman çok mutlu olduğunu kaydetti. Eşinin kardeşinin sara hastası olduğunu bundan kaynaklı da sürekli birisinin yanında olması gerektiğini belirten Muhsine, “Görümcem hasta olduğundan kaynaklı sürekli annesinin yanındaydı. Annesi gözaltına alındığı zaman ben görümcemin yanında geldim ancak kendisi engelli olduğundan kaynaklı sürekli annesini soruyor. Görümcemi yarım saat bile yalnız bırakamıyoruz.  Hatun anne çalışmalar için dışarıya çıktığında engelli olan kızı sürekli onu bekliyordu. Ben ne yaparsam yapayım annesinin gösterdiği ilgiyi veremiyorum” diye kaydetti.   ‘Kabul etmiyoruz’   Geceleri uyuduktan sonra görümcesini sürekli kontrol etmek zorunda kaldığını söyleyen Muhsine, görümcesinin sürekli nöbet geçirdiğini ve nöbet sonucunda da saatlerce baygın kaldığını söyledi. Muhsine, “Bir çocuk kadar bakıma ihtiyacı var. 8 Mart kadınlar günü olduğunu söylüyorlar, bizler de buradan diyoruz ki madem kadınlar günüdür neden bu kadar annemiz cezaevinde tutuluyor? Cezaevlerinde fiziksel işkence olmasa da sözlü işkence yapılıyor. Yapılanlar yanlıştır, bizler de bunu kabul etmiyoruz” dedi.   ‘Gazeteler delil olarak alındı’   Hatun’un torunlarına da çok bağlı olduğunu ifade eden Muhsine, “Çocuklarım sürekli nenelerini soruyorlar. Her gün ‘nerede, niye gelmiyor’ diyorlar. Çocuklar hala kapı çaldığında nenelerinin geldiğini sanıyorlar. Öte yandan çocuklarımın en küçüğü Otizim hastası olduğundan konuşmayı yeni öğrendi. Ben çocuğumun yaşadığı stresten kaynaklı tekrardan eski haline dönmesinden korkuyorum. Bunun yanı sıra Hatun anne çocuklarımın kendi anadilinde konuşmalarını istiyordu ve bunun için de büyük bir emek veriyordu” diye ekledi.   Baskın sırasında evde bulunan Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazetelerinin de polisler tarafından alındığını kaydeden Muhsine, evin dağıtıldığını ve gazetelerin delil olarak alındığını belirtti. Muhsine son olarak, “Ben köyde olduğumdan kaynaklı aramaya bizzat şahit olmadım. Ancak aramalar sonrasında eve gelebildim. Yaşananlar hukuksuzcadır. Bundan derhal vazgeçmeleri gerekiyor. Yaşlı bir kadını orada nasıl tutuyorlar. Başta Hatun anne olmak üzere tüm annelerin serbest bırakılmalarını istiyoruz” diye konuştu.